“ABD’nin yaptırım kararı Nasreddin Hoca fıkrası gibi"

“ABD’nin yaptırım kararı Nasreddin Hoca fıkrası gibi"
T24 yazarı Mehmet Y. Yılmaz, ABD’nin Barış Pınarı Harekatı sonrası Türkiye için alığı yaptırım kararına tepki göstererek, söz konusu kararların ‘Nasreddin Hoca fıkrası gibi’ olduğunu söyledi.

T24 yazarı Mehmet Y. Yılmaz ABD’nin Türkiye için aldığı yaptırım kararına tepki gösterdi. Söz konusu kararda bazı bankalar için mal varlığını dondurma kararı alındığı ancak bu bankaların ABD’de mal varlığı bulunmadığına dikkat çeken Yılmaz, “Bu tür yaptırımlar ile bu harekâtı durduramayacaklarını da biliyor olmalılar” ifadelerini kullandı.

T24 yazarı Mehmet Y. Yılmaz’ın “Türkiye'yi ‘batırmanın’ bedelini herkes öder” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Amerika Başkanı Trump, Türkiye'nin PKK/PYD'ye karşı düzenlediği operasyon nedeniyle bir dizi yaptırım kararı aldı.

Amerika'da zaten bir mal varlıkları olmayan bakanların Amerika'daki mal varlıklarını donduracaklar!

Bir tür Nasrettin Hoca fıkrası gibi sanki.

AB de doğal olarak ABD'nin peşinde. Türkiye'ye silah satmayacaklar vs.

Cumhurbaşkanı, bu nedenle harekâtı durdurmayacağını açıkladığına göre bütün bunların arkasının da geleceğini tahmin edebiliriz.

Ama bu ne işe yarayacak? Türkiye bir Venezuela mı olacak?

Gece yatıp, sabah kalktığımızda her şeyimizi kaybetmiş mi olacağız?

Türkiye dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri.

Türkiye'deki doğrudan yabancı yatırım 200 milyar doların üzerinde.

Bankacılık sistemi, uluslararası sistem ile iç içe.

Özel ve kamu kesiminin toplam dış borcu 450 milyar doları geçiyor.

Lafı uzatmadan söyleyeyim ki Türkiye'nin ekonomik olarak çökmesinin bedelini ödeyecek olanlar sadece bizler olmayacağız.

Zaten krizde olan batı kapitalizminin bir de Türkiye'nin batışından kaynaklanacak yükü sırtlanabileceğini zannetmiyorum.

Türkiye'yi, Venezuela'ya çevirmek isteyenler varsa da bir kenara 150–200 milyar dolar ayırmalılar ki bunun yaratacağı uluslararası ekonomik sarsıntıyı atlatıp, kendi ekonomilerini, bankalarını kurtarabilsinler.

Onun için yaptırım uyguluyoruz diyerek kendi kamuoylarını tatmin edecekler.

Bu tür yaptırımlar ile bu harekâtı durduramayacaklarını da biliyor olmalılar.

Ama bunun yaratacağı duygusal kopuşun bedeli, hem bizler için hem de Avrupa ve ABD için çok pahalı olacak.

Bu tablo bugün için Avrupa'yı ve ABD'yi eline geçirmiş bulunan ırkçı–popülist partileri ve yönetimleri mutlu ediyor olabilir.

Türkiye'nin ötekileştirilmesi, memleketlerinde bir seçimin daha kazanılmasını sağlayabilir.

Ama orta vadede bölgedeki bir müttefiki kaybetmiş olmanın stratejik kayıplarını telafi etmek de mümkün olmaz.

Aynı şey Türkiye'deki siyasi iktidar açısından da geçerli.

Batı düşmanlığını körüklemek, Türkiye'nin yüzünü doğuya çevirmek, bugünkü otoriter – popülist iktidar için siyasi bir kazanç gibi görünebilir.

Bu milliyetçi – İslamcı havayı körükleyerek bir seçimi daha kazanabilirler.

Ama boş tencereye dayanabilecek bir iktidar daha icat edilmedi. Baskı ve korkutma ile böyle bir rejim ne kadar ayakta kalabilir?

Bunu söylemek işe yaramayacak biliyorum ama herkes hesabını bir kez daha gözden geçirmeli.”