Abramowitz’siz, NATO’suz, Batı’sız olmuyor mu?

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını dinlerken kulaklarıma inanamadım; “Dış siyasette yerimizin Batı” olduğunu söyledikten sonra devamla, “Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini temel hedef olarak benimsiyoruz. NATO ittifakını önemsiyoruz ve NATO’nun önem, rol ve etkisinin daha da arttığını düşünüyoruz” dedi.
Bağımsızlık umdesini bayrağında taşıyan bir liderden bunları dinlemek çok düşündürücüydü. Hele de önümüzde Atatürk gibi dünya çapında örnek bir lider varken. Atatürk, Batı’sız yapamayacağını söylemedi. Çağdaş uygarlık düzeyini hedef gösterdi.
Pek anlamadım ama Şanghay topluluğu için de çok övücü sözler söylemedi Kılıçdaroğlu. Şanghay Beşlisi demokrasi dışı bir alanmış. Buna hayret ettim. Demokrasi içi alanlar Orta Doğu’yu ne hale getirdiler. Doğrusu bağımsızlığa susamış ve bundan başka çıkar yolu kalmamış bir ülke için. Hele Tayyip Bey bile bu gerçeği anlamışken...
Ne var ki Tayyip Bey, bu önemli dış politika teklifini planlı programlı düşünülmüş bir talep olarak ortaya koyacakken, bir kahve muhabbeti havasında gülünç hale getirdi. Üstelik Kılıçdaroğlu’nun hayranlıkla Batı Batı dediği, Batı’dan yani AB’den ABD’den NATO’dan o kadar kazık atılmışken. (Biliyorsunuz Erdoğan’ı Erbakan’ın yerine hazırlayan Morton Abramowitz’dir.)

 


***

 


Süleymaniye çuvalları, Libya faciası, Suriye daha ortadayken...
Aklıma bu diktatör hikayeleri gelirken en başta Çavuşesku’yu hatırlıyorum. Karısıyla kurşuna dizilişini, çocuklarına yapılan mezalimi bugünkü gibi hatırlıyorum. Çavuşesku bağlantısızlardandı. Batı eşkıyasından kurtulmak için kemerleri sıkması, eşkıyanın ve hempalarının işini kolaylaştırdı. Ondan sonra, başlangıçta her ne kadar hatalar yaptıysa da Saddam gelir. Kendi halkına karşı hiç hata yapmayan Kaddafi gelir. Gözümüzün önünde ülkesiyle birlikte zulme maruz kalan Esad gelir. Hatta gelirimizi bir havuzda toplayarak kendi deyimiyle söyleyeyim ‘IMF’ye bir kahve ısmarlayıp’ yollayan Erbakan gelir. Suriye’ye Tayyip’ten önce saldırtılan Menderes gelir.

 


***

 


AKP’nin belediye başkan adaylarına bakıyor musunuz? İçlerinde el-Kaide eğitimi almış olanlar bile var. Sonra iş buralara geliyor, korkularımız artmış oluyor, daha fazla kendimizi çevrilmiş hissediyoruz, elimiz kolumuz bağlanmış oluyor.

 


***

 


Bütün bunlar bir yana, son günlerde ekranlarda bir rahatlama hissediyorum. İslamcılar, rakiplerine alaycı gülüşlerle bakamıyorlar. Çünkü alay edecek halleri kalmadı. Cemaatle iktidar arasında sersemlemiş gibiler. Yukarı tükürsen bıyık hikayesi. Analizlerinde tereddütlü ve şüpheliler. Şu iki sene olarak verilmiş ateşkese de pek inanmıyorlar. Şimdi yeni bir oyuncakları var. Türklerin bir ırk olup olmadığı.
Tarihçi Ayşe Hanım, Türkiye bir sentezdir diye çırpınıyor. Peki öyle olsun, Türkler bir sentezdi. Ama geri kalanlar bir ırktı. Ne olacak. Yani Ayşe Hanım bunu bilimsel bir başarı mı zannediyor?

Yazarın Diğer Yazıları