Aç olduğunu söyleme suçu

Aç olduğunu söyleme suçu

Hatırlarsınız, bir vatandaş, AKP grup toplantısında "Sayın Cumhurbaşkanım, çocuklarım aç. Bana yardım edin." deyince, korumalar adamı susturmuş, yayın hızlıca kesilmiş ve "aç olduğunu söyleme suçu"nu işleyen vatandaş, gözaltına alınmıştı (12.02.2020).

Bu olaydan birkaç gün önce de Hatay''da bir baba, "çocuklarım aç" diyerek kendini valilik önünde yakmıştı (07.02.2020).

AKP''nin kongresi için gittiği Malatya''da Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşsiziz, evimize ekmek götüremiyoruz." diyen vatandaşa, "Bu bana çok abartılı geldi." demiş ve "keyif çayı" ikram etmişti (25.10.2020). Olaydan üç gün sonraki grup toplantısında ise "Bugün evine ekmek götüremeyen diye bir şey Türkiye''de var mı? Siz buna inanıyor musunuz?" demişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuşurken bu sefer de şu ifadeleri kullanarak muhalefete seslendi:

"Sözde siyasi parti genel başkanı olarak çıkıp konuşanlara, durmadan hep iftira. Neymiş; millet açmış, bundan bahsediyorlar. Aç olarak dolaşanları buyurun, siz de doyuruverin! Bizler tüm imkanlarımızı seferber ederek yaptık. Yapmaya devam ediyoruz. Bu konuda en ufak bir aksama söz konusu değil. Yapılandırma ise tüm yapılandırmaları yapıyoruz. Nankörlük parayla değil. Onlar nankörlüğe devam ediyorlar. Bunlar çıkmış millet aç diyor."

Sosyal devlet olmak

Bu ifadelerin ortaya çıkardığı iki önemli sorun var:

1- İktidar, halkın gerçek sorunlarının farkında değil ya da görmezden gelmeyi tercih ediyor. Kendi var ettiği dar alanda olayları yorumlayan siyasi iktidar, halkı yalnızca siyasi katılım, daha da özelinde yalnızca seçim için, seçilmek için önemsiyor.

2- Yirmi yıllık iktidarda, halen sosyal devlet olmanın bilincinin yerleşmediği görülüyor.

Oysa, Anayasamızın 2. maddesinde yer alan ve cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan "sosyal devlet" ne anlama gelir?

"Fertlere yalnız klasik hürriyetleri sağlamakla yetinmeyip, aynı zamanda onların insan gibi yaşamaları için zaruri olan maddi ihtiyaçlarını karşılamalarını da kendisine vazife bilen devlet" demektir, sosyal devlet (Tanım, 1961 Anayasasının 2. maddesinin gerekçesinden).

Diğer ifade ediliş biçimleriyle, sosyal adalet ilkesine dayanan devlet, ekonomik-sosyal bakımdan zayıfları koruyan devlettir, sosyal devlet.

Bu açıdan, vatandaşa verilen destek lütuf değil, anayasal bir vazifedir.

Devlet, pek tabii sosyal devlet ilkesinde üzerine düşen vazifeyi, "mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir" (Anayasa madde 65). Ancak ülkenin mali kaynaklarının yetersizliği hususu da siyasi iktidarın başarısız politikaları ile ilgilidir. Dolayısıyla sorumluluk yine siyasi iktidarın kendisindedir.

Eğer ki, iktidarın politikaları sonucu, ülkenin vatandaşları temel ihtiyaçlarını karşılamayacak veya güçlükle karşılayacak duruma gelmişse ve vatandaşın "açım" demesine iktidar kulak tıkıyorsa, vatandaşın derdini dile getirecek olan elbet muhalefettir.

Sorunlara kulak tıkamak

Bugün, halkın öncelikli meselesi, aşı. Virüsten korunmak için gereken aşıdan bahsetmiyorum, o da başka bir mesele. Bahsettiğim ocaktaki "aş"ı. Gıda fiyatları, özellikle de temel gıda ürünlerinin fiyatları ateş pahası. Alamayan çok, alabilen de önceki yıllara göre ya miktarı azaltıyor ya da başka ihtiyaçlarından kısıyor.

Türk-İş, dört kişilik bir aile için açlık sınırını 2.830 TL olarak açıklıyor. Yani, dört kişilik bir aile ayda 2.830 TL gıda harcaması yapmıyorsa açlık sınırının altında yaşıyor demektir. Bunun daha kirası var, faturaları var, eğitim, giyim gibi giderleri var…

Asgari ücret 2.825 TL. Geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyona ulaştı…

İktidar, vatandaşın sesini duymuyorsa; hiç değilse bu verilere bir baksın da halktan bu kadar kopmasın!

Yazarın Diğer Yazıları