Adalet yolu nasıl açılır?

2002'den 2017'ye 15 yıllık tek partili bir iktidarın Türkiye'yi tam ve eksiksiz demokrasiye, gelişmiş ülkeler standartlarının da üstünde bir seviyeye taşımasını beklerdim.

Heyhat, bırakın demokrasiyi, bırakın medya özgürlüğünü, bırakın ekonomik açıdan yükselmeyi, bırakın insan haklarını en azından ülkede Adalet sağlayacağını beklerdim.

Adındaki Adalet kelimesinin her bir AKP'li için "olmazsa olmaz ön şart" olduğunu yaşamak isterdim.

Adalet için ana muhalefet liderinin Ankara'dan İstanbul'a siyaseten değil Adalet için muhteşem bir yürüyüş yapmak mecburiyetinde kalacağını hayal edemezdim.

Hatalar ve pişmanlıklar ile geçen 15 yılın sonunda Türkiye'nin ne hale geldiğini en iyi bir zamanların yıldızı parlak AKP'li siyasetçisi Bülent Arınç, "Türkiye'nin yarısı bizden nefret ediyor" diye tanımlamıştı.

16 Nisan'da tescil oldu Arınç'ın bu sözü.

Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) tam kanunsuzluk kararı ile referandumu AKP lehine sonuçlandırması akla hayale gelmeyen hukuki bir skandal oldu.

Anayasa resmen çiğnendi ki Anayasa Mahkemesinden de "bana ne" anlamında destek gelerek YSK kararına yapılan itiraz reddedildi.

Anayasanın çiğnenmesine göz yumacak bir Anayasa Mahkemesine ne gerek var ki?

Yasaları YSK çiğneyecek ise benim de çiğneme hakkım da doğar mı?

Adalete bir ülkenin olmazsa olmaz en önemli kavramlardan birisidir.

Bakınız AKP'liler Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşünü, "Adalet yürüyerek sağlanmaz, Meclis'te sağlanır" diye eleştiriyorlar.

İşte o Meclis son Anayasa değişikliği ile "bağımsız ve tarafsız" ibaresini yargı için koymadı mı?

Koydu.

Peki, uygulanması mümkün mü?

Değil.

Çünkü Hakimler ve Savcılar Kurulu 2010 Anayasa değişikliği ile Fethullah Gülen'in emrine verilmişken 2017 referandumu ile iktidarların emrine verildi.

AKP de iktidar olduğuna göre bu imkandan yararlanma hakkını, "yargı kararlarını yönlendirme" olarak kullanmaya başladı.

2002'den 2017'ye Türkiye'nin demokrasi adımları maalesef ileriye doğru değil geriye doğru atılmaya başlanıldı.

2015 Haziran seçiminde tek başına iktidar olma şansını kaybeden ve düşüş eğilimine giren AKP iktidarına umulmadık, beklenilmeyen sürpriz bir destek MHP genel başkanı Devlet Bahçeli'den geldi.

Koalisyona ortağı olmayı reddeden Bahçeli'nin AKP'yi destekleyen tavrı sonucunda 1 Kasım 2015'de yapılan tekrar seçimden tek başına iktidar çıkaran AKP kazandı ama MHP yine kaybetti Meclisin en küçük muhalefet partisi oldu.

MHP'nin tabanı, delegesi, ülkücü irade Bahçeli'ye tavır gösterip genel başkanlık yarışı başlattı ama Yargıtay kararı dahi AKP/MHP işbirliği karşısında etkili olamayınca Bahçeli koltuğunu korudu ama meşruiyetini kaybetti.

Nitekim 16 Nisan referandum sonuçları da gösterdi ki MHP seçmeni artık Bahçeli'yi ve politikalarını desteklemiyor.

AKP'nin her kararını destekleyen MHP fiili bir koalisyon ortağı olurken milletvekillerinin peş peşe tutuklanmasına tepki CHP'den "Adalet yürüyüşü" olarak zirve yaptı.

Kemal Bey İstanbul'a vardı.

Adalet geldi mi?

Hayır, ama Türkiye'ye güçlü bir muhalefet ve AKP iktidarının sonlanacağına dair umut geldi.

Türkiye'de alternatif bir muhalefet cephesi oldu ki AKP ve MHP bunu hayal edemediler.

Referandumun "Hayır Cephesi" artık 2019'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için güçlü bir yürüyüşün adımlarını Ankara'dan İstanbul'a attı Kemal Kılıçdaroğlu, "Hak-Hukuk-Adalet" sloganı ile.

Türkiye'nin "baba" lakaplı merhum siyasetçisi Süleyman Demirel'in sloganı günümüzde şöyle değişti:

Yollar yürümekle aşınmaz ama iktidarı aşındırır.

2 yıl daha dayan Türkiye, 3 Kasım 2019'da "Hak, Hukuk ve Adalet için, Türkiye'nin aydınlık geleceği için" çok önemli 3 seçim var.

Sandıkta oylarınızı verir, Adalete giden yolu sonuna kadar açarsınız.

Yazarın Diğer Yazıları