Adım tamam... Yapısal dönüşüm nerede? (I)

Yapısal Dönüşüm Adımları başlılığı adı altında açıklanan önlemler muhakkak ki bazı ihtiyaçlara cevap veriyor. Ancak bu önlemlerin  adı, yüksek beklentiye neden oluyor. Buna karşılık içeriği bu beklentiyi karşılamıyor. Yani ''ismiyle müsemma'' değil.

İsim o kadar önemli mi? Piyasanın, sermayenin, üreticinin ve tüketicinin güveni için, yapısal dönüşüme uygun bir içerik olmalıydı. Kaldı ki, 2019 yılı ile sınırlı olduğuna göre, 8 ayda yapısal dönüşüm olmaz. O zaman adına da yapısal dönüşüme adımlar denilmiş.

Yapısal Dönüşüm adımlarında Finans sektörü ilk  sırası ve en geniş yeri alıyor. Buna da ihtiyaç vardı. Çünkü ekonomide küçülme , gelirlerin düşmesine neden oluyor. Banka kredi riskleri artıyor.

Mamafih; Standart and Poor's analistleri, Şubat ayında  Türk bankalarına ilişkin son 12 ayda finansal istikrar risklerde artışın görüldüğünü ve bu durumun bankaların varlık kalitesinde bozulmaya yol açabileceğini belirtmişlerdi. Sorunlu kredilerin önümüzdeki dönemde yüze 10 -15'e çıkabileceğini de vurgulamışlardı.

Uluslar arası piyasalar, yabancı sermaye, Raiting şirketlerinin değerlendirilmesine itibar ediyor. Bunun içindir ki Türkiye'nin 5 yıllık tahvillerinde CDS puanı, 410 baz puandır. Bankalar dış kaynağı daha pahalı buluyor .

Kamu bankalarında Riskli kredilerin daha fazla olduğunu tahmin ediyorum. Zaten açıklanan pakette de, kamu bankalarının sermayesinin güçlendirilmesi için 28 milyar TL DİBS 'in kamu bankalarına verileceği söylendi. Kamu bankaları, halkın bankalarıdır. Hazine borçları da bütçeden ödeniyor. Yani halk ödüyor.

Kamu bankaları neden zora girdi? Bunun nedeni, seçimlerde popülist krediler, KOBİ, Esnaf ve tarımı destek kredileri, Siyasi baskıyla Futbol ve konut sektörü için verilen krediler ile medya satışlarında verilen kredilerdir.

Doğrusu devletin bütün bankaları özelleştirmesidir. Çünkü bankaların devlette kalması her dönemde hükümetler tarafından kullanılmıştır. Bankalara siyasi müdahale  piyasayı bozucu etki yapıyor ve haksız rekabet yaratıyor. Dahası zararı hazine tarafından karşılanacağı için, siyasi kredileri hepimiz vergilerimizle finanse etmiş oluyoruz. Çalışan milyonları finanse edelim, ancak siyasi kredileri halkın finanse etmesi hem sosyal boyutlu bir haksızlıktır; Hem de sürdürülemez bir durumdur.

Bankaların tamamı için de bazı önlemler getiriliyor.

Anlaşılan aynı zamanda yüksek montanlı Kredi değerlemesi için ''ulusal kredi derecelendirme kuruluşu'' ve veri merkezi kurulacak.

Bankalar sermayesini güçlendirmek için, bir süre temettü dağıtılmayacak ve yöneticilere nakdi prim ödemesi yapılmayacak .

Bankalar prim dağıtarak vasıflı işgücü istihdam ediyorlar. Bu anlamda işlerini devletten daha iyi bilirler. Aksi halde sonunda iflas eden sermaye olacaktır. Buna rağmen devletin bankaların işletme yönetimine müdahalesi yanlıştır.

Bankaları rahatlatmak için, borç yeniden yapılandırma ve icra-iflas alanında yasal düzenleme yapılacağı açıklandı.  

En önemlisi de  Bazı sorunlu kredilerin, bankaların ve ulusal-uluslararası yatırımcıların iştiraki olan bilanço dışı fonlara devredilecek. Bu da zararın sosyalize edilmesi demektir.

(Devam edecek)

 

Yazarın Diğer Yazıları