Adli yıl açılışında dikkat çeken öneri…

Adli yıl açılış töreni, Türkiye'deki 79 Baro'nun 51'inin ve 20 kadar Yargıtay üyesinin katılımı olmaksızın Beştepe'de gerçekleşti. Baroların çoğunluğunun karşı duruşuna rağmen "uzlaşma için diyalog şart" diyerek katılım gösteren Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, açılışta ilk söz alan kişi oldu.

Feyzioğlu, beklenildiği gibi, konuşmasında ağırlıklı olarak "Yargı Reformu Stratejisi" üzerinde durdu. Ancak bunların dışında HSK' nın yapısına dair şu öneriyi getirdi:

"Tartışmaya açmak istediğimiz önerimiz şudur: Hakimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin yarısını TBMM'nin örneğin 3/5 gibi nitelikli bir oyla, dolayısıyla yüksek bir uzlaşmayla belirlemesi. Bu durumda uzlaşma kaçınılmaz olarak liyakat temelli olacaktır. Kalan üyelerin de Yargıtay ve Danıştay genel kurullarında yine nitelikli oyla belirlenmesi. Ayrıca Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu'na da aynı şekilde belli sayıda üye seçme yetkisi verilmesi. Elbette önerimizi tüm yönleriyle tartışmaya hazırız. Çünkü Türkiye'nin ortak akla konuşarak ve tartışarak ulaşabileceğini biliyoruz."

Daha öncede söyledim: Yargı Reformu Stratejisi, zaten yürürlükte olması gereken, ancak her geçen gün çöken adalet sistemiyle birlikte uygulamada günden güne göz ardı edilen genel ilkelerin yenilik gibi sunulmasından başka bir şey değil. 'HSK'nın ve Anayasa Mahkemesi'nin oluşumuna dair herhangi bir düzenleme içermemesinin bile stratejinin ne kadar göstermelik olduğuna kanıt teşkil ettiğini' belgeyi incelerken söylemiştik.

Stratejiye neden dahil edilmedi, Feyzioğlu katılımına dahil olduğu bu belgeyi hazırlarken de öneride bulundu mu bilmiyoruz. Ancak HSK'nın ve Anayasa Mahkemesi'nin yapılanmasına dair aksaklıklar giderilmeden, yargıya dair hiçbir strateji başarılı bir reform sağlamayacaktır.

HSK'nın Yapısı

Her Anayasa değişikliğinde kurcalanan, 1982 Anayasası ile kurulan bir kurum olan HSK, 2010 değişikliği öncesi 7 asıl ve 5 yedek üyeden oluşuyordu. Asıl üyelerden 5'ini Cumhurbaşkanı belirlerken; Adalet Bakanı ve Adalet Bakanı müsteşarı da kurulun tabi üyesiydi.

2010 Anayasa değişikliğiyle isabetli bir şekilde yapısı değiştirilerek; asıl üye sayısı 22'ye, yedek üye sayısı da 12'de yükseldi. Asıl üyelerin 4'ü Cumhurbaşkanınca, 3'ü Yargıtayca, 2'si Danıştayca, 1'i Türkiye Adalet Akademisince, 7'si adli hakim ve savcılarca, 3'ü de idari hakim ve savcılarca belirlenir hale geldi.

Yani, 22 asıl üyenin yalnızca 4'ü Cumhurbaşkanı tarafından belirlenirken, yedek üyelerin seçiminde de Cumhurbaşkanının parmağı yoktu. Tabi, Adalet Bakanı ve müsteşarının tabii üyeliğine dair sorunsal devam ediyordu.

2017 Anayasa değişikliğinde ise üye sayısı 13'e düşürülen HSK'nın tek adam sistemine uygun şekilde üyelerinden 4'ü, artı Adalet Bakanı ve yardımcısı ile birlikte 6'sı Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan belirlenir oldu. 3 üye Yargıtay, 1 üye Danıştay, kalan 3 üye ise TBMM tarafından belirlenir hale geldi.

Öte yandan Yargıtay üyeleri HSK; Danıştay üyeleri de HSK ve Cumhurbaşkanınca belirleniyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanının tercihine bırakılmayan yalnızca 3 üye var gibi görünse de Cumhurbaşkanı aynı zamanda iktidar partisinin genel başkanı da olduğu için TBMM'nin seçtiği 3 üyede de etkisi bulunuyor.

Sorunun temeli yine tek adamlık sistemine dayanıyorken; Feyzioğlu'nun getirdiği öneri de ne yazık ki bağımsızlığı sağlayacak gibi görünmüyor.

Tehlike çanları çalıyor!

Bununla birlikte, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan onca sorun varken öncelikli problem olarak yine kendisine muhalefet edebilen tek yargı kolunu hedef alarak "ilk çözmemiz gereken meselelerden biri, tüm meslek teşekküllerinin seçim yöntemlerinin, temsili demokrasiye uygun hale getirilmesidir" dedi. Cumhurbaşkanının demokrasi anlayışı malum… Biz HSK yapılanmasına çözüm ararken, yürütmeye karşı bağımsızlığını koruyabilmiş yargının tek unsurunu da yürütme etkisine alacak görünüyor.

Oysa bu tarz kurumlarda, farklı düşünceden insanların bulunması başlı başına bir denge-denetim sağlar.

Aksi halde ise, 2017 değişikliği ile yargı-yürütme ilişkileri ortadayken "Bağımsız yargı yoksa hukuk devletinin varlığından söz edilemez" diyen Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit'in, Cumhurbaşkanlığı külliyesinde Cumhurbaşkanının karşısında "Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle birlikte yargının denetleme görevi kuvvetlendirilmiştir" şeklindeki hiçbir hukuk normu ile bağdaşmayan yorumunu, baro başkanlarından da duymamız an meselesidir…

 

Yazarın Diğer Yazıları