Ağalık açılımı!

Hani başta Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç olmak üzere bütün AKP yetkilileri,  “Açılımdan korkmayın, kendimize güvenelim”  diyor; hatta Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ dahi  “Elbette yaşanmakta olan gelişmelerden tedirgin olan vatandaşlarımız var. Tedirginlik duyanlar merak etmesin. TSK milletimizden aldığı güç ve azimle görevinin başındadır”  teminatını veriyor ya, konuyu bilimsel açıdan inceleyen Prof. Dr. Ramazan Demir öyle düşünmüyor:
 “-Bu gidişat, ülkemizin bölünmesine zemin hazırlamak demektir. Bunu söyleyenleri ’özgüven eksikliği’ile suçlayan başbakana şunu hatırlatmakta yarar vardır; Osmanlı Devleti dünyanın en ’özgüven’sahibi olan devletti. Akıbetini hatırlatmaya gerek var mı?”

***

Ramazan Demir’in incelemesi buraya sığmaz. Bazı temel mesajları şöyle:
“-Düşünen her ’akil’insan şunu artık görmelidir: Ulus devlet şablonuna itiraz eden ve kendini Türk hissetmeyen, fakat ’Türk’isimler taşıyan, kendini azınlık sayan, ’eksantrik aydınlar’türedi. Bunların bir kısmı 1915’lerden kalma ’kripto’Ermeni artıklarıdır.
-Önce Kuzey Irak Kürtleri uyandırıldı, federe yapıya uyduruldu. Orada resmen ilan edilmemiş fakat gerçekte ’bağımsız’gibi hareket eden ’Kürdistan’oluşturuldu. Sıra Türkiye’deki ’Kürt’vatandaşları harekete geçirmeye geldi..
Bugün Türkiye’ye giydirilmeye çalışılan ” açılım “ gömleği, tarihten gelen ’Şark Meselesi’politikasının bir devamıdır.
Devlet, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaygın olan ’aşiret’ve ’şeyhlik’sistemine çok fazla dokunmamıştır. Zira devletin işine de öyle geliyordu.
-Cahil kitlelerle uğraşmaktansa, ’egemen güç’olan birkaç kişi-aile ile diyalog kurarak, onlara hükmetmek, idare etmek daha kolaydı. Bu sistem yüzyıllarca devam etti. Bölgedeki bu egemen ’feodalizm’öylesine güçlendi ki bölgesel isyanlar için adeta bir zemin oluşturdu. Cumhuriyet dönemi yıllarında da durum yine değişmedi. Atatürk bu tehlikenin farkındaydı ve çözüm arıyordu. Çıkış yolunun ağalık sistemine karşı halkın ’toprak sahibi’yapılmasından geçtiğini biliyordu ama ’toprak reformunu’yapmaya ömrü yetmedi.
-Demokrat Partinin iktidarı boyunca da ” feodalizm “ itibar gördü. İlgili bölge ve yörelerde ağa ve şeyhler milletvekili olarak TBMM’ye geldiler. DP yetkilileri, Güneydoğuda egemen olan ağalık ve şeyhlik sistemini, yine ağa ve şeyleri mebus yaparak çözeceklerini sandılar.
-Yine de Toprak ve Tarım Reformu Kanunu 19.7.1973 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi’nin gayretleri ile çıkarıldı. Nitekim ilk toprak dağıtımı da zamanın Başbakan Yardımcısı Alparslan Türkeş’in de katılımıyla 24 Haziran 1975 günü Urfa’da yapıldı. 47 köyde 1.128 aileye 231.000 dönüm, yaklaşık aile başına 190 dönüm, toprak dağıtıldı...
Peki, sonra ne oldu?
-Ağanın etkisinden kurtulduğunu sanan köylünün bir kısmı, devletin para verdiği toprağı işleyemeyerek yine ağaya sattı. Çünkü tarım aletleri olmayan fukara köylü toprağı nasıl ve neyle işleyecekti ki? Sonuçta yine ağaya muhtaç duruma geldi.
-Feodal sistemden yana olanlar, 9 Kasım 1976’da toprak ve tarım reformunu, Anayasa Mahkemesinde iptal ettirdi.
Bugün 2009 yılının ikinci yarısını yaşıyoruz. Türkiye’nin gündemini işgal eden konu yine feodalizmin egemen olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun bazı kentlerinde hüküm süren ağaların, şeyhlerin ’isyan’hareketlerini konuşuyoruz.”
Devam edeceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları