Ağustos: Doludizgin zaferden zafere!

Ağustos: Doludizgin zaferden zafere!
Ağustos ayındayız. Anadolu'ya Ağustos ayında girdik ve Anadolu'yu Ağustos ayında kurtardık. Gazi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hale Şıvgın'la zaferler ayını konuştuk.

Röportaj: Arslan TEKİN

- Ağustos ayının Türklerin zaferler ayı olarak anılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ağustos ayının Türk milletinin zaferler ayı olarak nitelendirilmesi son derece yerinde bir değerlendirmedir. 26 Ağustos 1071 ve 26 Ağustos 1922 tarihleri Türk tarihinin önemli birer dönüm noktasıdır. 1071'de Alparslan ve arkadaşları Malazgirt zaferi ile Anadolu'nun kapılarını Türk milletine sonsuza kadar vatan olarak açarken 1922'de Mustafa Kemal ve arkadaşları Anadolu'daki Türklerin bu coğrafyadan atılamayacağını, Anadolu'nun ilelebet Türk yurdu olarak kalacağını göstermişlerdir. Bu iki büyük zafer arasında ağustos ayında burada sayamayacağımız kadar çok nice önemli zaferler kazanılmıştır.

M. KEMAL BÜYÜK TAARRUZ'U BİLEREK 26 AĞUSTOS'TA BAŞLATTI

- Mustafa Kemal'in Büyük Taarruz'u 26 Ağustos'ta başlatması bilinçli bir tercih mi yoksa tesadüf müdür?

- Ben kesinlikle bu tarihin yani 26 Ağustos'un tesadüfi olduğunu düşünmüyorum. Bu çok bilinçli olarak seçilmiş bir tarihti. Mustafa Kemal çok iyi tarih bilgisi, Türklük şuuru olan bir liderdi. Atatürk İkinci Meşrutiyet ile başlayan, Ziya Gökalp'ın sistematize ettiği millî tarih anlayışını benimsemiştir. Atatürk Türk tarihine bir bütün olarak bakar. Bu bakımdan Mustafa Kemal düşmana son darbeyi vuracağı savaşın tarihini bilinçli olarak Malazgirt Zaferi'nin yıldönümüne, 26 Ağustos'a denk getirmiştir. Ayrıca bu konunun canlı şahitleri de vardır. 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa, Atatürk'ün kütüphanecisi Nuri Ulusu vs.

MERCİDÂBIK SAVAŞI DA AĞUSTOS'TA

-Sonuçları itibariyle tarihin seyrini değiştiren büyük akisleri olan ağustos zaferlerinden ana hatlarıyla bahseder misiniz?

- Elbette. Önce doğudaki zaferlerden başlayalım:

23 Ağustos 1514'de Osmanlı Devleti ile Safevî Devleti arasında yapılan Çaldıran Savaşı kesin olarak Osmanlıların galibiyeti ile sona erdi. Bozulmuş olan Anadolu birliği kalıcı olarak sağlandı.

Yavuz Sultan Selim, Safevî meselesini hallettikten sonra yine bir Ağustos ayında (24 Ağustos 1516) Mercidâbık zaferi ile Ortadoğu bölgesini Osmanlı Devleti'nin egemenlik sahasına dahil etmiştir. Bu zafer sonunda Osmanlı Devleti Suriye, Lübnan ve Filistin'i elde etti. Mısır yolu açıldı. Güneydoğu Anadolu'daki şehirlerde Osmanlı hakimiyeti sağlandı. Memlûk Devleti'nin ortadan kalkmasının ilk adımı atılmış oldu. Anadolu birliği tamamlandı.

BELGRAD'IN ALINIŞI, MOHAÇ  ZAFERİ

-Başka hangi zaferler var?

- Kanunî Sultan Süleyman'ın Batı'ya karşı geleneksel gaza siyasetinin ilk hedefi Belgrad olmuştu. Belgrad Orta Avrupa'nın kilidi durumundadır. 29 Ağustos 1521'de Belgrad fethedilmiş, Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki en önemli askeri üssü olmuş, 350 yıl Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır.

Yine Ağustos ayında 29 Ağustos 1526'da kazanılan büyük bir zaferden, Mohaç'tan söz etmeliyiz. Bu zafer sonucunda tarihi Macar Krallığı sona ermiştir. Mohaç zaferi Osmanlı Devleti'nin Orta Avrupa'daki hâkimiyetini perçinledi. Viyana kuşatmasına kadar 150 yıl Macaristan'da Osmanlı hâkimiyeti devam etti. Osmanlı Devleti Avrupa siyaset sahnesindeki önemli aktörlerden birisi hâline geldi.

İKİ ZAFER ARASI BENZERLİK

26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi ile 30 Ağustos 1922 Büyük Taarruz arasında benzerlik bulabilir miyiz? Var ise hangi yönlerden?

-Bu soruya pek çok yönden benzerlik bulabiliriz diye cevap vermek istiyorum.

Her iki savaşta da Devlet Başkanları ordularının başında bizzat savaşa katılmışlardır. 26 Ağustos Cuma günü namaz vakti yaklaştığı zaman Sultan Alparslan kumadan ve askerleri ile namaz kıldı ve onlara hitap etti: "…..galip gelirsek arzu ettiğimiz sonuç hasıl olacaktır. Aksi takdirde şehit olarak cennete gideriz. Beni izlemek isteyenler gelsin, geri dönmek isteyenler serbestçe geri dönebilirler. Bugün burada ne emreden bir sultan ne de emir alan bir asker vardır. Bugün ben de sizlerden biriyim, sizinle birlikte savaşacağım. Biz Müslümanların eskiden beri yapageldikleri bir gaza yapıyoruz."

Malazgirt'ten 851 yıl sonra Başkumandan Mustafa Kemal Paşa komutasında yürütülen Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde Yunan kuvvetleri ağır bir yenilgiye uğratıldı. Mustafa Kemal bu savaşı Yunan mevzilerine çok yakın bir mesafeden bizzat yönetmiş dolayısı ile elde edilen zaferde Başkumandan'ın payı çok büyük olmuştu. Bu sebepten bu zaferin adı "Başkumandanlık Meydan Muhaberesi" olarak değiştirilmiştir.

Savaşta uygulanan taktik ve savaş planları açısından da benzerlikler vardır. Turan ya da hilal taktiği denilen taktik her iki savaşta da çağına göre benzer biçimde uygulanmıştır. Esir edilen düşman başkomutanlarına yapılan muamele de birbirine çok benzemektedir. Sultan Alparslan Romen Diyojen'e savaş esiri gibi değil komutan gibi muamele etmiştir. Aynı asil davranışı Mustafa Kemal de Trikopis'e karşı göstermiştir.

Her iki savaşta komutan ve erlerde Türklük bilinci ve gaza ruhu en üst seviyededir. Zaten her iki ordunun da motivasyon kaynağı bu ruhtur. Her iki savaştan önce düşman nezdinde barış girişimlerinde bulunulmuş, meseleler önce diplomatik yollar ile halledilmeye çalışılmış, ancak bu olmayınca savaştan da asla kaçınılmamıştır.

Her iki zafer arasında bir asra yakın zaman dilimi olmasına rağmen (851 yıl) birçok şeyin değişmemiş olduğunu görüyoruz. Bu benzerlikler Türk tarihindeki devamlılığı göstermesi açısından önemlidir.

ŞARK MESELESİ'NE SON NOKTA!

- Şark Meselesi ile 30 Ağustos Zaferi arasında nasıl bir bağ kurabiliriz?

- 30 Ağustos zaferi Sevr Antlaşması ile Şark Meselesi'ne son noktayı koyduğunu düşünen emperyalist devletlerin oyununu bozmuştur.

Şark meselesinin başlangıcını Türklerin Orta Doğu'ya geldiği, Selçuklu Devleti'ni kurduğu, Bizans'ın İslâm aleyhine genişlemesinin durduğu 1071 tarihine kadar götürebiliriz. İslâm medeniyeti 10. yüzyıldan itibaren duraklama dönemine girmiş, 11. yüzyılda İslâmiyet'i yayma ve koruma yönetimi artık Türklerin eline geçmişti. Türklerin Batı'ya yönelmeleri ve ilerledikleri bölgeleri vatan yapmaları ve aynı zamanda Hıristiyan dünyasına karşı İslâm dünyasının hamiliğini üstlenmeleri ve bu görevi başarı ile yerine getirmeleri Hıristiyan Batı dünyası için büyük bir problem olarak görülmüş, coğrafyalarında Türk yayılmasını engellemek için Osmanlı Devleti'nin başına çeşitli gaileler çıkartmaktan geri kalmamışlardır. Malazgirt'ten sadece 25 yıl sonra başlayan Haçlı Seferleri daha sonra da çeşitli şekillerde ve aralıklarla devam etmiştir.

İşte Ağustos zaferleri emperyalist senaryoları bozmuş, günümüzde de Güneydoğu'da Suriye sınırında bozmaya devam etmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti bugün anayasamızda tanımladığımız gibi demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti ise bunu 30 Ağustos zaferinin açtığı kapıya borçludur. 30 Ağustos zaferi sadece Türkiye'de değil dünyada büyük akisler yaratmış, ezilen tüm mazlum milletlere örnek olmuştur. Büyük zafer doğuda Asya, Afrika, Kafkaslar, Hindistan ve Mısır da kendi zaferleri gibi büyük bir sevinç yaratmış, muhteşem kutlamalar yapılmıştır. Hindistan da camiler ışıklandırılmış, fener alayları tertip edilmiş, eğlenceler düzenlenmiş Mustafa Kemal'e sayısız kutlama telgrafları yağmıştır. Bu zafer İngiliz sömürge imparatorluğunu temelinden sarsmış Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi tüm ezilen milletlere örnek teşkil etmiştir. Ağustos ayında bize bu muhteşem zaferleri armağan eden Sultan Alparslan ve Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kahramanca mücadele eden tüm ecdadımızı saygı minnet ve şükranla analım. Ağustos ayında daha nice zaferlere diyerek sözümüzü noktalayalım.

 

Prof. Dr. HALE ŞIVGIN

DTCF Yakınçağ Tarihi Bölümü'ü bitirdi (1977). 1981 yılında yüksek lisansı, 1987'de doktorasını tamamladı. Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'nde 1998'de doçent, 2003'te profesör oldu. Tarih Bölümü Yeniçağ Anabilim Dalı (1988-1997), Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı (1997-2000) başkanlıklarında, TBMM'de Başkan danışmanlığında (1989-1994)  bulundu. 2001 yılında Milli Güvenlik Akademisi'ne devam etti ve mezun oldu. Gazi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü (2001-2018), Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu (2004-2010 ) üyeliği yaptı. 2015'ten beri Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Atatürk Araştırma Eğitim Merkezi Yönetim Kurulu üyesidir. Birçok kitabı ve çok sayıda makalesi bulunan Hale Şıvgın, Gazi Üniversitesi'nin 2018'de bölünmesiyle kurulan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde Yakın Çağ Tarihi Bilim Dalı Başkanlığı'nı yürütmektedir.