Ah şu çocuklar...

İstanbul Avrupa yakasında bir alışveriş merkezindeyim.

Babalar sohbete dalmış. Çocuklar gönüllerince eğleniyor. Kendi çocukluklarıyla şimdiki dönemi kıyaslıyorlar. Kulak misafiri oldum. Bakın neler konuşuyorlar... 

-Çocuklar çok şanslı bizim dönemde bunları hayal etmek çok zordu. Nerde…

-Bayramdan, bayrama bir ayakkabı alındığında sevinçten uykumuz kaçardı. Heyecan yapardık kardeşlerimizle. Kıymet bilirdik. Olduğunla yetinirdik .

-Bizler sokakta çamurlar içinde, ağaç tepelerinde büyüdük. Açık sinemalar vardı. Yer sofrasında  sininin içinden tek tabaktan yemekleri kaşıklardık. Şimdi çorbaya, yemeğe özel tabaklar vs..

-Huzurluyduk. Korku yoktu. Güven içinde çıkarsız yardımlaşma vardı. Komşuların akrabalarını bile tanırdık. Çok mutlu dönemlerdi. Şimdi her şey fazlasıyla var. Güven yok, şüphe var. Komşuluk, arkadaşlık kayboldu. Huzur yok, mutsuzluk çok…

-Ortam çok değişti… İster istemez herkes birbirine mesafe koydu.

-Maalesef… Büyük binaların da etkisi var. Yalnızlaştırıyor.

-Sorma, ne güzel günlerdi. Hey gidi hey…

-Şimdiki nesil de ise, çabuk tüketim, doyumsuzluk ve çabuk sıkılma var. Yokluğu bilmiyorlar. Bizim gibi özgür ve rahat değiller. Para ile oyun alanlarında vakit geçiriyorlar. Acı ama bunlar gerçekler...

-Durumumuz belli. Başkaları ile yarışacak değiliz. Şartlarımızı zorlamanın da alemi yok. 

-Bu sene bir kar yağmadı gitti. Kapı önünde çocuklarla ne güzel kar topu oynayıp, kardan adam yapıyorduk.  

-Bizimkiler istedi. Şuraya kayak merkezine yakın yer gidelim mi diye... Olmaz dedim. Hanıma; çocuklara karne hediyesi için her istediklerini alırsak yandık. Abartmayalım. Çocukların istekleri bitmez. Kalabalığız, birkaç günlük eğlence pahalıya patlar dedim. 

-Çocuklar bana diyemiyor. Çekiniyor. Aracı anneleri usulünce anlatır. 

-Çocukları da kırmamak gerekiyor. Şartlar belli. Ne yapabilirim. Okul masrafları çok. Eşim de çalışıp destek olmazsa çok zor. Her gün istekleri bitmiyor. Yeni bir şeyler çıkıyor.

20180120_152933.jpg

-Valla bizde karne hediyesi  yok.  Zaten onun görevi. Bizim zamanımızda karne hediyesi mi vardı?.. Babamı tanıyordun . Rahmetliden sıkıyorsa iste hediye; korkardık, çekinirdik. Kaşları hep çatıktı.

Gülüşmeler başlıyor.

-Şimdikiler maşallah çok rahat…

-Çocuklara kim bakıyor?.. 

-Hepimiz. 4 çocuk kolay değil.. Gündüz babaanne,  halası sağ olsunlar.

-Çok şükür.. Evlatlarımda gereksiz harcama, masraf çıkarma, isteme huyları yok. Biraz birle, dört numara olan inatçılık yapıyor. Küsüyor. Biri ergen diğeri yaşından dolayı sonra barışıyoruz. Düzelir inşallah.

-Normal abi.

-Arkadaşlarının da tabi etkisi günümüzün şartları, teknoloji, sosyal medyanın gücü anında her şeyi takip edebiliyorlar. Şımarıklık oluyor…

20171126_172447.jpg

-Bizim de bir evlat ancak  yüz çocuğa bedel.. Sürekli  huyu değişiyor. Hiçbir şeyi beğenmiyor. Yemek seçiyor.  İstekleri bitmez.

-Tek çocuk diye üstüne düştünüz, her şeyini yaptınız herhalde. Çocuk hayır denmeye alışık değil.

-Doğru Abi. Bizde sizdeki gibi kalabalık aile, büyükler olmayınca nazlı oldu… Artık kardeş, yakında dünyaya gelecek neler yapacak bilmiyoruz. İstemiyorum kardeş diye söyleniyor.

-Eee alıştı tek egemenliğe..

Gülüşmeler..

-İlk başlarda hanım çok üzülüyordu. Böyle giderse yandık diye. Yavaş yavaş normale döneceğini, alışacağına inanıyoruz.

-Ya bizim ev gibi olsaydı. 4 çocukla ne yapardınız..

Gülüşmeler..

-Abi bizde iki yeter.. Sizde babaanne, hala var destek. Bizde tek hanım zor birde çalışınca…

-Sağ olsun. Babaannemiz aile çatısıyla, kültürüyle hepimizi sahip çıkıyor. Nazımızı çekiyor. Biz de ekonomik olarak destek yapıyoruz. İzin gülerimizde birlikte vakit geçiriyoruz. Hep birlikte büyüyoruz. Babaannemiz bizden daha çok emek veriyor. Sohbet ediyor. Gönüllerine göre hareket ediyor.  ''Oğlum dünyaya getirmek marifet değil'' diyor. Her şey para pul değil. Onlara sahip çıkmak gerekiyor. Emek vereceksin, kişilik katacaksın. En çokta sevgini  vereceksiniz  ki çocuklarımızın  ayakları yere bassın. Özgüvenleri olsun. Hayata karamsar kaygılı bakmasınlar. Güçlü olsunlar. Sevildiğini çocuk hissedecek. Yoksa sıkıntılar başlar diye hep nasihat verir. Hepimize hep dua okur.

Konuşmalar uzun uzadıya alışveriş merkezindeki uğultu eşliğinde sürüp gidiyor...

Yazarın Diğer Yazıları