Ahlat'a giderken "Norşin"den geçtiniz mi?

İYİ Parti'yi kurduktan sonra ilk ziyaretini Bitlis'in Ahlat ilçesine gitti Meral Akşener..

Anadolu'yu Türk yurrdu yapanların kabirlerini ziyaret etti..

Ahlat'a giderken Güroymak'ta, ve sonra da Ahlat'ta yaptığı konuşmalar bugün gibi aklımda;

- Buraya geldim.. İstedim ki, iktidardakiler de, Anadolu'nun yurt edildiği bu toprakları hatırlasınlar.. Buralara gelsinler, ecdadımızı yad etsinler, sizlere hal-hatır sorsunlar..

Dediği de oldu.. Hatırladılar.. Ama muhtemel ki mesajı yanlış anladılar..

Çünkü Meral Akşener, "Buralara gelin" dedi.. Gelip de bir saray da buraya yaptırın demedi..

**

Neyse hatırladılar en azından..

Ve 26 Ağustos günü de büyük komutan Alparslan'ın tarih sahnesine çıktığı Malazgirt'teydiler..

Malazgirt ortak değer.. Birliğimizin, beraberliğimizin, kader ortaklığımızın mekanı..

Ama baktık ki, memlekette kafasını attıran kim varsa, oradan da verip veriştiriyor Cumhurbaşkanı..

Ve sonradan anladık ki, mahdumu Bilal Erdoğan'ın Okçular Vakfı'nın reklamını yapmaya gitmiş oralara..

**

Bakıyorum havuz medyasına.. Yarım akıllılar soruyor;

- Meral Akşener neredeydi?

Özetleyeyim; Siz giderken, o dönüyordu..

**

Malazgirt'teki sözlerde takıldığım bir nokta var..

Dedi ki Cumhurbaşkanı;

- Tarihimizi 1923'ten başlatanlar, buraları ihmal ettiler..

Hala Cumhuriyetle savaşta..

Dili varmıyor ama, hala Mustafa Kemal Atatürk'e ve onun Cumhuriyetine, laf arasında dalıyor..

Anlaması mümkün değil elbette..

"Anadolu Türk yurdudur" diyen Malazgirt Zaferi hangi gün?

26 Ağustos..

Peki, Cumhuriyetin ve istiklalimizin ateşi, ve yine "Anadolu'nun Türk yurdu" olduğunu ilan eden Büyük Taarruz hangi gün?

26 Ağustos..

Alparslan ile Mustafa Kemal'in, ellerin genetik kod dediği 'kan hafızası'nı kavrayamazsanız, Malazgirt'ten Büyük Taarruz'un Cumhuriyeti'ne tabi ki laf çakar, taca çıkarsınız..

**

Asıl merak ettiğim ne biliyor musunuz?

Muhtemelen helikopter kullanmışlardır giderken..

Ama belki de üzerinden geçmişlerdir..

Ahlat'a giderken, Güroymak'tan geçtiler mi acaba?

Hani şu 'Kardeşim Abdullah Gül'ün', tıpkı Cumhuriyetle meselesi olan Said-i Nursi gibi, Kürtçe adıyla Norşin dediği Güroymak'tan..

'Burası Türk yurdu değil, kürdistan(!)' diyenler gibi, Güroymak, zihinlerinde ve ruhlarında hala Norşin mi mesela?

Eğer öyleyse, Malazgirt gibi bir er meydanına çıkarken, inceden de olsa bir mahcubiyet oldu mu acaba?

Er meydanına çıkarken, o meydanı zapdetmiş erlerin ruhunu sızlatmamak lazım.. O bakımdan..

**

Ama şu notla bitireyim;

26 Ağustos, Alparslan'ın "Geri geldik", Mustafa Kemal'in de "Hiçbir yere gitmiyoruz" dediği gündür..

Söz hakkım saklı kalmak kaydıyla, geç de olsa, mecburen de olsa, siyasi hesapla da olsa, Malazgirt'e gidilmesi kıymetlidir..  Bu bir gerçek..

Arada da Dumlupınar olur, Sakarya olur, Kocatepe olur, kırın direksiyonu..

Bunlar bir bütündür..

Bu da bir başka gerçek..

Diriliş'e inanıyor ama haramdan korkmuyor!

Diyordu ki haberde;

- Emine Bulut'un ailesin ziyaret edecek olan Meral Akşenner'in provokasyon arayışında olduğu, buradan iktidar partisi aleyhine propağanda malzemesi peşinde olduğu iddia edildi..

Aynen böyle diyordu..

Nerede diyordu?

Diriliş Postası adlı gazetede..

**

Emine Bulut cinayeti Türkiye'nin ortak acısı oldu.. Meral Akşener de bir kadın lider olarak, bu konuda en üst perdeden tepkisini ortaya koydu..

Sonra da aileye taziye ziyareti yaptı..

Ve siz, bu ortak acının adresine yapılan 'TAZİYE' ziyaretini, provokasyon arayışı, propaganda adımı olarak görüyorsunuz öyle mi?

Sorsan bunlar benden Müslüman (!)

Ama taziye gibi  kıymetli bir değeri tahkir edecek kadar "gavurca" yazabiliyorlar..

Sorsan bunlar benden daha mütevazı..

Ama bu cinayetin peşini bırakmayan Meral Akşener'in, Emine Bulut'un bir İYİ Parti gönüllüsü olmasından "tek kelime söz etmeyişini" anlayamayacak kadar zavallılar..

**

Gazete yazarlarından Betül Soysal Bozdoğan'ın Emine Bulut cinayetine dair yazısına denk geldim.. Diyor ki;

- Allah korkusu yüreğinden alınan insanlar, kalpleri taşlaşmış bir suç robotuna dönüşebilir.

Heyhat ! Nasıl da isabet..

Böyle bir haber metni, bir itibar cellatlığıdır, haysiyet cellatlığıdır.. Ve bu da bir suçtur..

Bozdoğan'ın da dediği gibi; "Allah korkusu yüreğinden alınan, kalbi taşlaşmış bir gazeteciliğin" suçu..

**

Bu gazetenin genel yayın yönetmeni diyor ki, "BİZ KİMİZ?" başlıklı yazısında;

- İnsan hakları, eşitlik, adalet, hürriyet ve insan tariflerimizin tamamını, İki Cihan Sultanı Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz'in Veda Hutbesi'nden alıyoruz. Ve bunun dışında, herhangi bir insanın yazdığı bütün metinleri yok kabul ediyoruz.

Ne güzel..

Ama sevgililer sevgilisinin Veda Hutbesi'ndeki şu emri atladılar demek ki;

"Müslüman'ın Müslüman'ı gıybeti haramdır. Namus ve haysiyetine zarar vermesi de haramdır."

Adı Diriliş Postası..

Peki Ba's günü 'Dirildiğinizde' sorulmayacak mı;

O halde bu haram düşkünlüğünüz nedir, a postacılar?

**

Şekilde Müslümanlar ya, şimdi bana soracaklar;

- Senden mi öğreneceğiz?

Üzgünüm ama öyle..

Çünkü ben, haramdan ve gıybetten Allah'a sığınanlardanım..

 

Yazarın Diğer Yazıları