Ahmet Kamil Erozan: “Erdoğan’ın amacı, Suriyelilerin oylarını manipüle etmek”

Ahmet Kamil Erozan: “Erdoğan’ın amacı, Suriyelilerin oylarını manipüle etmek”
İYİ Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de tutulmasının sebebinin Beşar Esad’ın yeniden seçilmesini engellemek olduğunu belirterek, “Bu da bir ülkenin iç işlerine karışmaktan başka bir şey değildir” dedi.

İYİ Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriyeli sığınmacıları Türkiye’de tutmasının sebebinin Suriye’de yapılacak seçimler olduğuna dikkat çekti. Erdoğan’ın amacının Esad’ın karşısına çıkacak birini seçtirmek olduğunu belirten Erozan, söz konusu durumun Suriye’nin İçişlerine müdahale olduğunu vurguladı.

İYİ Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan’ın TBMM’deki bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmadan satır başları şöyle:

"Yakın geçmişe gideyim, daha Barış Pınarı Operasyonu yok, başlamamış, adı bile konulmamış; Trump’ın mektubu yok, eki de yok ortada; ABD’yle yapılan yüz yirmi saatlik, Rusya'yla yapılan yüz elli saatlik mutabakatlar da yok ortada… Aklıma gelmişken onu da sorayım: O Ruslarla yapılan mutabakattaki “KOC” ifadesinin yani “Kürt Kurtuluş Güçleri” ifadesinin size nasıl yutturulduğunu da sormadan edemeyeceğim. Tamam, yuttunuz da nasıl hazmedebildiniz bilmiyorum.

Yakın geçmiş deyince bakalım ne demişim 2 Kasımda, tutanaklardan okuyorum: ”Bizim doğal müttefikimiz olması gereken bir adam var, Esad. Biz ona sırtımızı dönmüşüz ve maalesef, Amerikalılar kendi istediklerini bize yaptırmakla meşguller şu anda.” Tutanaklardan söylüyorum. “O güvenli bölge kısa zamanda tampon bölge olarak anılmaya başlanacak.” “Güvenli bölge tampon bölge olarak anılmaya başlanacak.” 2 Kasımdan bahsediyorum. “Tampon bölgenin 36’ncı paralel olarak Irak’ta ne gibi sonuçlar doğurduğunu gördünüz. Burada hangi paraleldeyiz, 37’nci paraleldeyiz. Haritayı açın bakın, 38’inci paralel nerede? Bu tehdit üzerimize geliyor, bunu fark edemediyseniz bu devletin yanlış ellerde yönetildiğinin kanısında olduğumu bu akşam bir kere daha söyleyeyim.” demişim, bugün de diyorum.

9 Aralık sabahı bir TV kanalında konuşan Savunma Bakanı Sayın Akar güvenli bölge olarak 145’e 30 kilometre derinliğinde bir alanı tarif etti. Hatta şu itirafta da bulundu: “Biz bunun tamamını henüz kontrol edemiyoruz.” dedi. “Biz buraya şimdi 2 milyon insan yetiştireceğiz.” diye konuşuyorsunuz siz. Bu bir cep, bu cebin dışında kalan ve Suriye’yle sınırımız boyunca uzanan coğrafyada ise bugün bir güvenli bölgeden söz etmek mümkün değildir. 2 Kasımda söylediğim gibi, güvenli bölge hedefiyle yola çıkılmışken ABD mutabakatı sayesinde TSK bir cebe sıkışmış, Rusya mutabakatıyla özellikle YPG’nin işine yarayacak bir tampon bölgeye kavuşmuştur."

“TRUMP’IN MEKTUBUNU TAKDİM ETTİNİZ”

"Trump’ın mektubu 9 Ekim’de geldi ancak yüzüne çarpamayıp 35 gün sonra takdim ettiniz. Trump’ın mektubunu takdim ettiniz de ekini ne yaptınız? Bana sorarsanız, ekini takdim edemediniz çünkü o mektubun ekindeki teröristbaşı Kobani’nin mektubu bilahare ABD’yle varılan mutabakata dönüştü ve siz de bunu kabullendiniz. Birileri de bize bunu başarı olarak anlatmaya, satmaya çalıştı. Sokağa çıkın ve ülkemizde sığınmacı konumunda bulunan Suriyelilere bir sorun bakalım, kaç tanesi o cebe veya Ruslarla birlikte devriye gezdiğiniz tampon bölgeye hazırdır? Bir soralım bakalım.

Zayiat konusuna döneyim. Bütçenin geneli üzerinde yapılan görüşmeler sırasında, 9 Aralık günü Savunma eski Bakanı Nurettin Canikli başka bir itirafta bulundu ve Fırat Kalkanı Operasyonu sırasında 70 tankın isabet aldığını söyledi. Garip, değil mi? Tank Palet Fabrikası konusunda bilgi esirgeyen ve konunun askerî olması nedeniyle mazeret beyan eden Sayın Canikli, Türk Silahlı Kuvvetlerinin 70 tankının isabet etmiş olduğunu sorumsuzca ifade etti. Bu istihbarat paylaşmak değil midir? Türk Silahlı Kuvvetlerinin zayiatını cümle âlemin önünde, bu salonda, bu salonda, bu çatının altında telaffuz etti. Sorumsuz olmak iyi bir şey. Bunu Canikli söyledi. Sorumlu bakan hiçbir şey söylemiyor, sorumsuzlar konuşuyor.

"TERÖRİSTLERİN HENDEK KAZMASINA..."

Ayrıca, iki buçuk yıl boyunca “Bir gece ansızın geliyoruz.” denildiğinden teröristlerin hendekler kazmasına, kuvvet kaydırmasına, hazırlıklarını ona göre yapmasına sebep olunmuş; bu da harekâtın başarısına olumsuz etki yapmıştır. İktidarın sözde başarıları sayesinde bölgenin haritaları değişmiştir. Kuzey komşumuz güney komşumuz olmuştur, Rusya güneyimizdedir artık. Doğu komşumuz diye bildiğimiz İran da Lübnan’a kadar uzanan bir kuşakta güney komşumuz hâline gelmiştir. ABD de binlerce kilometre öteden -o da güneyimize geldi- YPG diye bir müttefikle birlikte geldi.

"ERDOĞAN'IN AMACI, SURİYELİLERİN OYLARINI MANİPÜLE ETMEK"

Kaldı ki iktidarın Suriyelileri en azından 2021 yılına kadar geri göndermeyeceğini de biliyoruz. Niye? Çünkü Suriye anayasasına göre Suriye’de milletvekilliği ve yerel seçimlerde yurt dışında oy kullanılmıyor. Buna mukabil Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yurt dışında oy kullanılabiliyor. Erdoğan ise, aynen yurt içinde yapılan seçimlerde olduğu gibi, sandıklar üzerindeki kontrolünü kaybetmemek ve Suriye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale edebilmek için sandıkların Suriye’de değil, Türkiye’de kurulmasını hedeflemektedir. Dolayısıyla hedefi, Esad’a rakip olacaklardan birinin kazanmasını sağlamak üzere ülkemizdeki Suriyelilerin kullanacakları oyları manipüle etmektir. Bu da bir ülkenin iç işlerine karışmaktan başka bir şey değildir.

Bu seçimlerin belki de başka bir faydası olacaktır. Zira bu seçimler Birleşmiş Milletlerin denetiminde yapılacak olduğundan, nihayet ülkemizde ne kadar Suriyeli bulunduğunu da öğreneceğiz. Çünkü iktidarın ağzından çıkan rakamlara bakarsanız, bu rakamlar 3 milyon 600 bin ila 7 milyon arasında değişiyor. Belki Birleşmiş Milletler gelir, seçim listelerini hazırlar, o zaman kimin kaç kişi olduğunu da öğreniriz."