Bugünlerde yeniden popüler; "Batan gemiyi ilk önce fareler terk eder…"

Şirketler, ticarethaneler ve en çok da siyaset için kullanılır.

Yakın tarihe bakıldığında bu sözün en doğru çıktığı alan da siyaset olmuştur.

Uzun yıllardır Türk siyasetine damga vuran AK Parti'de de benzer bir süreç yaşanıyor.

Terk edenlere "fare" yani "işe yaramaz" tanımını yapanlar ise parti içindeki ağır toplar. Bu isimlerin eleştirisi, bir itirafı da beraberinde getiriyor; "Gemi batıyor."

AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, parti içinden bu kadar yüksek tonda hedef alındığı başka bir dönem olmamıştı.

Eleştiriler yeni parti kurma süreçlerine giren siyasilerden, sosyal medyaya kadar yayılmış durumda.

Bir de nereye dümen kıracağını bilemeye, yılların AK Partililerinin savruluşları var.

Havuz medyasında da her gün yeni bir kovulma, ayrılık süreçlerine şahitlik ediyoruz. Bu ayrılıkların hiçbiri sessiz sedasız olmuyor. Genellikle de muhalif bir çıkışla havuzdan ayrılıyorlar. Kimisi Ekrem İmamoğlu'na selektör yapıyor, kimisi Ali Babacan'a, kimisi Ahmet Davutoğlu'na…

Geçmişte Atatürk'e demediğini bırakmayıp, şimdilerin milliyetçi görünenler ise İYİ Partililere oynuyor…

Oldukça enteresan gelişmeler.

AK Parti, trollerini, yazarlarını besleyemez hale geldi.

Erdoğan da birçok noktada pasif kalıyor, Pelikan yapılanmasının kritik isimleri Erdoğan'a konuşma hakkı tanımadan devreye giriyorlar.

Konu Erdoğan'a aksettirilene kadar, itibar suikastı çoktan yapılıyor ve Pelikancılar istediğini alıyor.

Pelikancıların Türk siyasetinde bu kadar güçlü olmasının tek nedeni tabii ki Erdoğan…

Kendisi bu grupla çalışmaktan memnun. Onların değişkenliğini, köşeli olmamalarını seviyor. Bugün siyah, yarın beyaz, ertesi gün gri olabilirler, adeta bukalemun gibiler.

Erdoğan, bu yapıyı politika değişikliklerinde araç olarak kullanıyor aslında.

Çözüm sürecinde devleti suçlayan, bugün HDP il başkanlığı önünde terör mağduru ailelerle vatanseverlik oynayabiliyorlar.

Neresinden tutsanız elinizde kalacak bir şekilsizlik hâkim.

Havuz medyasının hali de darmadağın. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin el değiştirmesinden sonra maaşları bile ödeyemez hale geldiler. AK Parti'nin örtülü ödeneği de yetersiz kalıyor ki, birçok medya kuruluşunda küçülme kararı alındı.

İlerleyen günlerde birbirinin kopyası olan birkaç gazete kapatılacak.

Bahçeli'nin "Yalnız değilsin" mesajı

Devlet Bahçeli'nin geçtiğimiz günlerde Erdoğan'ın parti içinde yalnız kaldığına vurgu yapan ve beraberinde "bizim ittifakımız daim olacak" şeklindeki açıklamaları vardı.

Erdoğan'ın yalnızlaştığı doğru… Ancak bunu bizzat kraldan çok kralcı ekipler yaptı ve hâlâ da yapmaya devam ediyorlar.

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün, Sabah gazetesinde çıkan "FETÖ'cüler devletin aktif noktalarında görev almaya devam ediyor" eleştirisine verdiği yanıt, parti içinde lider otoritesi kaybını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Gül, "FETÖ ile mücadele FETÖ'cü yöntemlerle yapılamaz. Nerede ahlaksızca bir saldırı varsa bu FETÖ'nün bir tezahürüdür. Daha düne kadar FETÖ ile aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün utanmadan çıkıp FETÖ'yle mücadele dersi vermeye kalkmasınlar" diye bir yerlere mesaj gönderiyor.

Gül'ün hedefinde muhtemelen Pelikan ekibi var. Olası bir kabine revizyonunda koltuğundan olabilir.

Tüm bu karışıklıkta Adalet Bakanlığı'ndan karşı hamle geldi. Fettah Tamince'nin FETÖ dosyası yeniden açıldı. Muhtemelen dosyayı Pelikancılara kadar uzatmak isteyecekler.

İlerleyen günlerde, Pelikancı gruptan nasıl bir hamle geleceğini göreceğiz.

AK Parti'de tüm bu yaşananları alt alta topladığımızda;

Erdoğan'ın eski enerjisinin kalmadığı,

Havuz medyasının dağıldığı,

Parti içindeki kökleşmiş unsurların "Reis" imajının çok önüne geçtiği,

Kabine değişikliğinin partiyi oldukça karıştıracağı,

Erdoğan'ı hedef alarak AK Parti'den ayrılan isimlerin yeni parti kurması,

Ve önemlisi AK Parti'deki kopuş ve oy kaymasında Pelikancıların önemli bir payı olduğu sonuçlarına ulaşıyoruz.

AK Parti'deki eriyiş, ilerleyen günlerde hiç ummadığımız dava dosyalarının yeniden açılmasına zemin hazırlayacak gibi gözüküyor.