Akıl ve sevgi gücümüzü gösterelim!

Biz sana kötülüğü hâlâ etmeyi sürdürüyoruz!

Başımızın üzerinde misiniz, ayaklarımızın altında mı, bilemedim!

Sahiden uğruna ölesi misiniz, hiç yok yere öldürülen mi, anlayamadım…

*

Oysa şairin de dediği gibi hani siz bizim:

“Anamız, bacımız, yârimiz” idiniz ya, nedir sizin bizden çektiğiniz…

Bizim yüzümüzden sokaklarda korkusuz gezemeyişiniz!

Bizden izinsiz bir yerlere gidemeyişiniz!

Bizden izinsiz nefes bile alamayacak duruma gelişiniz nedendir, anlayamadım ki!

*

Oysa siz bize emanet, biz size emanet değil miyiz?

Hem kadınsız hayat olmaz ki!

Hep eksik kalır bir yanı erkeğin!

Kadın, erkeğin üzerinden elini çekti mi -ister kabul edelim, ister etmeyelim belki de bütün korkumuz ondan- bizim hayatımız bitik!

Eksik demiyorum, bitik diyorum bitik.

*

Ha şunu da söyleyeyim, kadın tarafından bakıldığında kadınlar arasında da öyle…

Erkek olmazsa sohbet olmaz…

Hep eksik kalır kadının bir yanı, erkek olmazsa!

*

Velhasıl ister erkek olsun ister kadın -niye farkında değiliz anlayamıyorum ki- iki tarafın da karşıtı olmazsa hayat olmuyor işte…

Kabul edelim bunu.

Kabul edelim ki hayat önce sizden başlasın güzelleşmeye…

Elmanın bir yanını çürükler içinde bırakırken, -hiç sanmıyorum ki- diğer yanı sapasağlam kalsın.

Kalmaz…

İnanın bana kalmaz.

Sapasağlammış gibi görünse de erkeğin kurdu kendi kendini yer bitirir…

*

Yani efendim, biz erkekler kadınsız, siz kadınlar da erkeksiz olmaz, olamaz.

Yapamayız!

Bunu hangi anlamda ele alırsanız alın.

Olmaz.

Bu tabiatın doğasına ters.

Yani, yaradılış itibariyle biz birbirimize muhtacız…

Birbirimizin tamamlayanıyız…

Birbirimize emanetiz biz, bunu nasıl gözardı ediyoruz da kadınlarımıza:

Kimimizin bacısı…

Kimimizin ablası…

Kimimizin anası olan eşlerimize olmadık eziyetler ediyoruz.

*

Olmuyor ki…

Bu ne dine sığıyor…

Ne insanlığa…

Bu sadece adamsızlığa sığıyor, kadına kaldıran eller!

Sopayla…

Silahla…

Bıçakla kadına kalkan eller yok mu, onun bedeli vicdanlarda o kadar ağır oluyor ki -mahkemeler isterse hafifleten nedenler bulsun- sonradan, asla hiçbir şey eskisi gibi olmuyor azizim.

*

N’oluyor?

Geride vaktinden önce tükenen hayatlar kalıyor…

Çalınmış hayaller kalıyor…

Yetim çocuklar kalıyor.

*

Ha aklıma gelmişken söyleyeyim.

Biz birbirine sahiden muhtaç…

Birbirleriyle -istesek de istemesek de hayatın her yanında- yaşamak zorunda olan…

Birbirlerine mahkûm, -ya da başka bir ifadeyle- emanet edilmiş kadınız, erkeğiz.

*

Birbirimizden, düşük olmadığımız gibi üstün değiliz!

Birbirimizin tamamlayanıyız.

Var mı daha ötesi?

*

Biz insanız…

İnsan deyince benim aklıma:

Güzel ahlak geliyor…

Güvenirlik geliyor…

Samimiyet…

Sahiplenme…

Yardımlaşma…

Sırtını dönebileceğimiz kişi geliyor.

Kanımca bunların hepsi de kadın olsun, erkek olsun insanın, olmazsa olmazları.

*

Ya bugün…

Bunların hepsi de kayıp.

Ne zaman?

Nerede?

Ve niye kaybettik?

Nasıl kaybettik bilen var mı?

*

Tam da kaybettiğimiz insan yanımızı bulduğumuzda…

İster din adamları anlatsın…

İster felsefeciler…

İsterse sosyologlar, insana dair ne söylerlerse söylesinler, bu vasıfları üzerimizde taşıyorsak, biz insanız ve mutluluğumuz da cennetimiz de hazır.

Yok, bu vasıfları üzerimizde taşımıyorsak, biz insanız, bu sefer de mutsuzluğumuz…

Huzursuzluğumuz…

Bilinmezliklerimiz ve cehennemimiz hazır.

Benim için gerisi lafı güzaf!

*

O nedenle lütfen, kaba gücümüzü kadınlar üzerinde denemeyelim…

Akıl ve sevgi gücümüzü gösterelim onlara.

Yarınlarımız için!

Ve elbette kendimiz için de!

Yazarın Diğer Yazıları