Akıllarını kiraladılar

Akıllarını kiraladılar
Ülke yangın yerine dönmüş, kimin umurunda? (...) "Başkanlık gelecek, dertler bitecek" diyorlar. Acaba?

(...)

Adı "Cumhurbaşkanlığı Sistemi" olarak değiştirilen 18 maddelik tasarının Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmesine 9 Ocak Pazartesi günü başlanacak. "Görüşülecek" sözü sadece bir lâf...

Göreceksiniz AKP, muhalefetin eleştiri ve önerilerini hiç dinlemeyecek ve milletvekili çoğunluğuna dayanarak 18 maddeyi Meclis'ten geçirecek. 316 AKP milletvekilinin birçoğu bu teklif için boş kâğıtlara imza atmış ve büyük bir marifet yapmış gibi sırıtarak televizyonlara poz vermişti.

"Boş kâğıda imza" atmak çok eleştiri konusu oldu. En sert eleştiriyi de CHP'nin eski Genel Başkanı, Antalya Milletvekili Deniz Baykal yaptı. Baykal'ın bu konudaki görüşleri şöyle:

"Başkanları istedi diye boş kâğıda imza atanların, aklını fikrini Okyanus ötesindekine kiralayıp Meclisimize bomba atan pilottan ne farkı var? Bence boş kâğıda imza atanlar akıllarını kiralayanlardır. Bu tasarı geçerse 'Gazi Meclisimizi, Yetim Meclisine' çevirecekler. Bu yönetimle hiçbir olumlu sonuç alınamaz. Şu anda Türkiye'nin şiddetle bir koalisyona ihtiyacı var!"

Rahmi Turan Sözcü

 

***

 

AKP ve MHP'de "hayır" krizi

 

AKP kulislerine yansıyan bilgilere göre, gelen raporlar kötü. Şu anda 18 AKP milletvekilinin başkanlığa "HAYIR" diyeceği tespit edilmiş.

Tamamı metropol milletvekilleri.

İstihbarat raporları moralleri bozmuş. Sürekli toplama, çıkarma işlemi yapılıyormuş. Ama bir türlü istenilen sonuç çıkmıyormuş.

317-1 (Meclis Başkanı)= 316

316-18= 298

330 için 32 milletvekilinin oyuna ihtiyaç var.

MHP'nin 39 milletvekili olsa da oradan en fazla 20 milletvekilinin "evet" diyeceği düşünülüyor.

298+20= 318

İstenen rakama ulaşılamıyor.

(...)

AKP bir yandan AKP'li milletvekillerini takip ederken, diğer taraftan MHP'yi mercek altında tutuyor.

MHP'den gelen haberler de sıkıntılı.

Bahçeli'nin yakın çevresinde bile fire yaşanabileceğine kesin gözle bakılıyor.

İsmet Özçelik Aydınlık

 

 

***

 

Öfkeli çalışanlar daha mı az tehlikeli

 

 Devlet Hava Meydanları İşletmesi, Barbaros Şansal'a saldıranlarla ilgili övünerek açıklıyor:

"Aprona girenler arasında dışarıdan gelen yok..."

Bu ne demek? Merak etmeyin, bunlar sadece "öfkeli çalışanlar", yani endişe edecek bir şey yok...

Kusura bakmayın, ben asıl böyle öfkesi ile çalışan yer personelinden korkuyorum...  Adamın yakasında kartı var. Uçakların yanına kadar gitmeye, hatta içine girmeye hakları var... Demek ki bu arkadaşlar bizlerin söylediği bir söze, yazdığımız bir yazıya da öfkelenirlerse, uçağın dibine gelip, içine girip suratımıza yumruğu patlatabilecek...

Ertuğrul Özkök Hürriyet

 

 

***

 

Araştırma komisyonu görevini yapmadı

 

 Darbe girişimini araştırmak için kurulan komisyonun AKP'li başkanı bugüne kadar 141 kişinin ifadesine başvurulduğunu bildirdi. Ama aynı komisyonun AKP'li üyelerinin kararıyla darbe girişiminin en kilit isimlerinden biri olan MİT Müsteşarı'na yazılı ya da sözlü soru da sorulmayacak. Soru sorulmama kararı verilen iki kişi daha var: Biri, darbe girişiminde canına kastedilmiş Cumhurbaşkanı, diğeri darbe girişimi başarılı olsaydı başına nelerin gelebileceğini düşünmek bile istemeyeceğimiz Başbakan.

Darbenin gerçekleştirileceği gün, öğlen saatlerinde bir binbaşı, MİT'e giderek bir ihbarda bulunmuştu. İhbarın, MİT Müsteşarı'na yönelik bir askeri girişim ile ilgili olduğu komisyonun ön taslak raporunda yer alıyordu. Sonra MİT Müsteşarı, Genelkurmay'a gitmiş, Genelkurmay Başkanı, İkinci Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı'nın da katıldığı toplantılarda meseleyi konuşmuştu.

Komisyonun yanıt bulması gereken soru, o 5 saat 45 dakikalık sürede nelerin olduğu, darbe girişiminin neden erkenden önlenemediği de olmalıydı. Ama komisyonun AKP'li üyeleri nedense bunu hiç merak etmiyorlar.

Böylece göstermelik bir araştırma yapılmış olacak, birçok nokta karanlıkta kalacak...

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet

 

 

***

 

Yaptık mı yaptık !

               

Darbeyi araştırma komisyonu çalışmasını tamamlamış..

Sıra rapor yazmaya gelmiş..

Şurası şimdiden belli..

- Darbe raporunun içinde darbe girişimi olmayacak..

- Darbe gecesi yaşananlar yer almayacak..

- Darbecilerin darbeye neden kalkıştıkları yazılmayacak..

- Darbecilerin darbeyi nasıl yaptıkları anlatılmayacak..

Niye mi?

Darbe komisyonu herkesle görüştü ama darbe yapmaya kalkışanlarla görüşmedi..

Cezaevine gidip darbeye kalkışan 160 generalle konuşma gereği duymadı..

Tek bir soru sormadı..

Darbe komisyonu herkesle görüştü ama darbecilerin derdest edip götürdüğü Genelkurmay Başkanı'yla görüşmedi.. Kara Kuvvetleri Komutanı'nı dinlemedi..

Karanlıkta kalan soru işaretleriyle dolu 5.5 saatin peşine düşmedi..

Genelkurmay Başkanı'na o gece yazılı soruldu.. Ama mesele aydınlığa kavuşsun diye sorulmadı..

Sorduk mu sorduk demek için soruldu...

Mehmet Tezkan Milliyet

 

***

 

Diyanetin üst aklı

 

...Bu yıl (2017) Diyanet İşleri Başkanlığı için ayrılan bütçe ile Türkiye'nin ilk 20'ye giren büyük üniversite bütçelerini gösteren tabloda; 20 üniversitenin hiçbiri Diyanet'e verilenin yanına yaklaşamıyor.

Kıyaslarsan Diyanet'e aktarılan kamyon dolusu, üniversiteye verilen bir avuç.

Peki, halkın vergilerinden bol kepçe desteklenen Diyanet İşleri Başkanlığı, yılbaşını kutlayanlara karşı nefret, husumet, ötekileştirme uyandıracak o Cuma hutbesini yayınlama gereğini neden duydu?

Kumar kötüdür, piyango günahtır, içki Müslümanlıktan çıkartır. Tamam da bu hutbeyi yılın herhangi bir ayında yayınlamak yerine, insanları "bizden olanlar? Bizden olmayanlar" diye ayırıp, birbirine düşürmek isteyenlerin yanında yer almacasına niçin yılbaşına denk getirdi?

Üstelik bunu 700 yıldır Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre'nin sevgi, hoşgörü, barış ışığı olduğu bu topraklarda yaptı. Neden yaptı?

Diyanetin üst beyin kadrosunda kimler var, kadro nasıl oluştu?

 Kadroda taşlaşma ve beyinlerde betonlaşma mı var?

Neden var, niçin var?

Necati Doğru Sözcü

 

***

 

Güvencemiz...

(...)Son günlerde, Hürriyet'te Ahmet Hakan'ın Atatürk ve laiklik konusundaki olumlu yorumlarını gördükçe aklıma Sevgili hocam Bahri Savcı ve onun laiklik tanımı geliyor:

Ahmet Hakan haklıdır: Laiklik ilkesi, Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nde barış içinde birlikte yaşamanın güvencesidir...

Ayrıca çağımızı kana bulayan dincitarikatçı- mezhepçi teröre karşı da en büyük sığınak, en etkili ilaçtır!

Yeter ki devleti yönetenler, savcılar, yargıçlar, medya mensupları, laiklik ilkesinin Anayasamızda yazılı olduğunu...

Laiklik ilkesinin bütün vatandaşların vicdan özgürlüğünü güvence altına aldığını...

Ve laikliği anlatmanın suç olmadığını, tam tersine anarşi ve teröre karşı demokrasiyi savunmak anlamına geldiğini anımsasınlar!

Emre Kongar Cumhuriyet

***