Akla takılanlar...

Son günlerin en çarpıcı görüntüsü, şüphesiz 35 gencin sınır ötesinden küçük çaplı kaçakçılık amaçlarıyla grup halinde sınıra doğru yol alırken, insansız araçların verdiği bilgilerle, ne olduğu anlaşılması da mümkün olamayan sınır dışı bu gruba, Hava Kuvvetlerinin müdahalesi ve sonuçta da aynı köyden genç insanların öldürülmesi!..
Hangi mantık buna kasıt diyebilir...
Kim, kendi insanına kıyabilir. Asla ve asla bilerek böyle bir eylemi kimse yapmaz... Mümkün değil... Hele, düşmana dahi merhametli, Türk Ordusu asla...
Hepsi bizim de evladımız...
Ancak, öylesi bir ortamda, öylesi bir durumda ateş, barut ve cinayet şebekeleriyle yapılan amansız mücadelede, böyle bir çarpık arazide kaçakçılık yapılma mantığı hiç de akılcı gelmiyor insana!..
Olan olmuştur, bizim öz evladımız olduğu her vesileyle söylenmesine karşın, bir kışkırtıcıların yaptığı provokasyonlara bakın, bir de canları yanmış, ciğerleri dağlanmış ana babaların olağan üstü ve doğrusu insanlığa ders verircesine, yaklaşım ve tevekkülle “Devletimiz tahkik” ederek olayı aydınlatma talebi, gerçekten olağanüstü olgun bir yaklaşım ve görüntü... Hepsinin hepimizin, başı sağolsun.

***


Gençlerin hepsine rahmet diliyoruz.
Acılar içinde kalan aileleri bilsinler ki, koskoca Türkiye onlarla aynı acıyı içtenlikle paylaşıyor!..
Küçük çapta da olsa, katır sırtında mazot ve sigara kaçakçılığının, operasyonların olduğu bir ortamda yapılması, bırakın yasalara aykırılığını, her an bir değil iki ateş arasında kalma nasıl göze alınabilir! Bu riski onlara hiç hatırlatan olmadı mı acaba...
Uçak ve helikopterler yanında, insansız araçların vızır vızır insanlarımızın huzuruna endeksli hizmet verdikleri bir ortam, nasıl göz ardı edilebilir!.. Bu basit mantık dengesi dahi, insanın aklını alıyor!..
Bu ve buna benzer düşünceler bir tartışma konusu dahi olamaz. Çünkü, o yörede bulunan ve yaşayan insanlarımız gerçeği bizlerden çok daha yakında, içinde yaşıyor sıcak olay ve durumlarla...
Akla mantığa ters gelen buralar!..
Fakat, kesinlikle bu düşünce yaklaşımı dahi, hataları karşıya yükleme gayreti olarak düşünülemez!..
Zaman zaman böylesi görüşler konu edilse de, böylesi bir sınır ötesi kaçakçılığına yol verilmesi gibi durumların kabulü de mümkün değildir, bizce!.. Yasa ya vardır, ya yoktur! Müsamaha ne demek!..

***


Terör belası, o yörelere bulaşmadan önce, biliniyor ki o yöreler, küçük ve büyük baş hayvancılıkla, ülkenin adeta deposu halindeydi!..
Özellikle Kurban Bayramı öncelerinde, ülkenin büyük kentlerine akın olurdu...
Bugün, ne yazık ki, çok uzak ülkelerden dahi angus denen büyük baş hayvanlar ithal ediledurmada...
Terörün en büyük ihaneti, hiç şüphesiz bu yönüyle de yöre insanına olmadı mı acaba!
Ne yazık ki, doğu Anadolu’nun elinden böylesi bir güç alınmış, Et ve Balık Kurumu dahi o koşullara dayanamamıştır...

***


Terör bu yönüyle de, yöre insanına, insafsızlık yapmıştır! Ancak Türkiye Cumhuriyeti en yok sanılan günlerde bile şahlanmış, vatanı kırk beladan kurtarmasını bilmiştir... Hiç şüphemiz olmasın ki; o günlerden bu günlere gelen ülkemiz, böylesi kaçakçılıktan başka yapacak işi ve mesleği olmayan yörelere, çok yakın uygun yerlerde istihdam yaratabilecek, yöresel sanayinin girişimini, hem teşvikle, hem de bizatihi kendi yönlendirerek iş geliştirme planlarını vakit geçirmeden, gündeme getirmelidir...
Nasıl ve ne biçimde sorusuna, Devlet en iyisini bilir ve yapar, yaklaşımı geçerli bir mantık olsa gerek...
Terörün, en zayıf tarafı da burası!..
Çünkü yöre kalkınıp bilinçlentikçe, kendisine saha asla kalmayacaktır...
Yoksul yöre, aş ve iş istemekte haklı... Bu konuda ne kadar hızlı davranılırsa, terör de o hızla kökten silinecektir...

***


Uludere Kaymakamı, Sayın Naif Yavuz Beyefendi’nin, hayatını kaybedenlerin ailelerine taziye ziyaretinde bulunma anında, gerçekten uğradığı linç girişimi, bu millet insanına hiç yakışmayan ürkütücü bir medeniyet dışı olay!.. Kaymakam beyin tavrı, duruşu ve içten sözleri ile kayıp aile bireylerinin acılı da olsa yaklaşımları, idealist vatan kahramanlığının büyük bir abidesidir bizce... Her dönemde, Kaymakamlığa büyük saygı duymamın temelinde bu kahramanlıkları duyarak çocukluğumun geçmesidir... Çünkü, rahmetli sevgili Nazif babam da, savaş ve askerlik sonrası doğuda mülki amir olarak, 80 yıl öncelerini, çocukluğumda hep böyle anlatırdı... 

Yazarın Diğer Yazıları