AKP 'babalar gibi' kapatılırsa milletin anası daha çok ağlar!

Benim azîz gönüldaşlarım, kıymetli okuyucularım, bugün yazı günüm değil. Ancak önümüzdeki Salı gününü beklersem, bir okur - yazar olarak, Allah (cc), millet ve tarih önünde mesuliyetimi yerine getirmekte geç kalmış olabileceğimi düşündüğüm için bugün yazıyorum. “Batı Teslimiyetçisi İktidar” olarak gördüğüm ve en ağır tenkidlerle yerden yere vurduğum AKP’nin kapatılması isteğiyle Yargıtay Başsavcısı tarafından Anayasa Mahkemesi’nde açılan dava ile alakalı düşüncelerimi sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum.

Bu davanın kanun şablonuna oturtuluş biçimini tartışmak benim işim değil. Yargıtay’ın adı Abdurrahman Yalçınkaya olan Sayın Başsavcısı, o makama kadar yükselebilmiş ve oturduğu makamın kendisine verdiği yetki ile bu kanunî gerekçeyi bularak kapatma talebini yapmış ise, yetkisini kullanmıştır ve bu yetkinin sorumluluğu da hukuk ve tarih bakımından kendisine aittir. Kendisine en yakın muhalefet partisi yüzde 20 civarında oy almışken, 22 Temmuz öncesinde gerçekleştirilen “laik - antilaik kutuplaştırma operasyonuyla”, milletimizin mânevî değerlerine demokrasi dışı saldırılar sonucu oluşturulan savunma mekanizmasıyla, yüzde 47’lik bir oy oranına ulaştırılan AKP’yi kapatıp kapatmama kararı da Anayasa Mahkemesi’ne aittir.
Anayasa’nın ve bu anayasayı şu veya bu şekilde oylayarak kabul eden Türk Milleti’nin kendisine tanıdığı yetkiyle, vereceği kararın sorumluluğunu da bu “en yüksek mahkeme” taşıyacaktır. Dolayısıyla kapatma davasını açan ve adıyla  “Allahın kulu” sayılan Yargıtay Başsavcısı ile kararı verecek olan Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri hakkındaki esas hükmü de tarih içinde milletimiz verecektir.

Bahçeli derhal konuşmalı...
Dostlarım, öncelikle bizler vicdanımıza danışarak kendi öz fikirlerimizle bir karara varmalıyız... Türk Milleti “sokaklarda ıspanak fiyatına satılan” ve kendi arzusu hilafına, “rejimi koruma” kılıfına sokulan, aslında “elit azınlığın hükümranlığını devam ettirmek adına” yapılan diktacı müdahalelerle akamete uğratılan şu cici demokrasi oyununu, “cambaz seyredercesine” daha ne kadar seyredecek?.. Peki Türk Milleti gerçek demokrasiye, milletimizin mânen ve maddeten bütün değerlerine saygılı, milletimizin menfaatlerini her türlü ikbalin, şahsî menfaatlerin ve hırsların üstünde tutacak bir demokratik hukuk sistemine layık değil mi?.. Türk Milleti’ni “sürü” gören ama “kendisini” asla ve kat’a “çoban” bile değil, “sürünün sahibi” sayan, dolayısıyla “istediği koyunu kesme hakkını” da “kendisinin” bilen bu “çağdaş” etiketli, “çağdışı azınlık zihniyeti”, milletimizin tepesinde giyotin sallandırmaya daha ne kadar devam edecek?..
Evet, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu beyin sözlerine aynen katılıyorum... “Terör ve şiddeti metot olarak benimsememiş siyasi partilerin kapatılması demokratik değildir. Terör ve şiddeti metot olarak benimseyen bir siyasi parti zaten parti olamaz. Siyasi partilerin bu gerekçelerle kapatılmasının ülkeye faydası hiçbir zaman olmamıştır” diyor ve ilave ediyor:
“Partiler kapatıldıkça yeni bir isimle kaldığı yerden devam ediyor.”
Keşke bu haber yayılır yayılmaz, Türk Milliyetçiliği Hareketi’nin baba ocağı olan MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli bey de “bekle gör politikasına” yatmadan ve “allame-i cihan” eyyamcılarına yol vermeden benzer ifadelerle karşı çıkabilseydi. Sayın Bahçeli çok iyi bilmelidir ki sözde rejimin, aslında kendi hükümranlıklarının savunucusu olan ve batı taklitçiliğini çağdaşlık zanneden azınlık, bir sonraki adımda, MHP’nin de kapısına “kapatılsın” diye dayanacaktır. Yargıtay Başsavcısı’nın “AKP’yi kapatma davası” nın gerekçelerinden biri, kanaatimce millet evlatlarına verdiği bunca zararın yanında, en önemli hizmetlerden biri olan ama halen gayesine ulaşamayan “üniversitelerde başörtüsü zulmünün sona erdirilmesine yönelik anayasa değişiklikleridir” ki... TBMM’nin o kararı almasında, MHP’li 70 milletvekili de bu şerefli hizmete anahtar parti sıfatıyla bizzat oy vermişlerdir.

Hatırlanacağı üzere daha bu değişiklik tasarısı MHP ve AKP tarafından Meclis’e getirilirken, bu 2 parti bazı makamlar tarafından “uyarılmış”, bizzat Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı ve bazı çevreler tarafından da tehdîd edilmişlerdi. O tehditler karşısında “Milletimize hizmet için her türlü bedeli ödemeye hazırız” diyebilen MHP Genel Başkanı’nın, bu bekle gör politikası, “temkinli olmakla” izah edilemez. Bahçeli beyin yarını bile beklemeden fikirlerini milletle paylaşması, çok ama çok önemlidir.

Gerdan kıra kıra zil takıp oynayın!..
Ayıptır çok sayın “çağdaş yobazlar” ayıptır!.. Körü körüne hayranı olduğunuz, bir kısmınızın özellikle göbeklerinizden ve “mankurt kafalarınızdan” bağlı olduğunuz “Vahşî Batı’ya teslimiyet” yolunda; “AB devlet politikamızdır, ABD stratejik ortağımızdır” yaveleriyle şakşaklayıp durduğunuz şu “İşportacı İktidar”, devletimize ve milletimize ait olan bütün varlıklarımızı “babalar gibi satarken” çıtınız çıkmadı, büyük bir kısmınız sırtlarını sıvazlayarak desteklediniz. Ayyuka çıkan yolsuzluk ve peşkeş çekme iddiaları karşısında kılınızı kıpırdatmadınız!.. Sevr’in yeniden dayatılmasından başka bir şey olmayan şu son Vakıflar Yasası TBMM’den geçirilirken, Çetebaşı Öcalan’ın “Celal Dayısı”, bizim gözümüzde “işgalci kuklası” ve “çapulcu ayısı”, Ankara’nın göbeğinde “siyasî çözüm” diye milletimize ve vatanınıza bölünmeyi dayatırken susacaksınız; milletimizi yine manevî değerleri üzerinden tahkîr ve tahrîk edebilecek, AKP’yi millet nezdinde daha da mağdur duruma düşürebilecek gerekçelerle parti kapatma davası açılınca, “o milli şef, o tek parti döneminde takılı kalmış nato mermer nato kafalarınızla” gerdan kıra kıra zil takıp oynayacaksınız!.. Dostlarım, bir Türk Milliyetçisi olarak “Türkiyeli Dengir”le aynı cümlede birleşeceğimi asla ve kat’a düşünemezdim. Ama bozuk saatler de günde 2 defa doğruyu göstermiyor mu?.. “Unutulmamalıdır ki (gerçek) demokrasilerde temsil yetkisinin kaynağı millettir; demokrasi ve hukuk karşı karşıya getirilemez, getirilmemelidir.”
Ve son söz!.. Elbette sözde “ulusalcı” geçinen dikta heveslilerine değil, Türk Milliyetçilerine, ülküdaşlarıma... Terörü kendisine referans almayan siyasî partileri kapatma kararları, hiçbir zaman milletimizin faydasına olmamıştır. Milletimiz, gerçek ama gerçek demokrasiye en az diğer milletler kadar layıktır. AKP kapatılır mı bilemiyorum ve hiç temenni etmem. Bilinmelidir ki kapatılması karşısında yeniden kurulması bir yana, “milletimizin manevî değerlerini tahkîr edebilecek” bu kapatma davasının açılması bile AKP’yi güçlendirecektir.
Yani AKP “babalar gibi” kapatılırsa, milletimizin anası daha çok ağlayacaktır!..      

Yazarın Diğer Yazıları