AKP-SOL ittifakı dağılıyor

Türban tartışması kendisiyle birlikte çok sayıda tartışma ve ayrışmayı da körüklemeye başladı. Ama bana sorarsanız, bunların en çarpıcı, belki de  “ibretamiz”  olanı, eski sol-yeni liberal ve AB yanlısı “medyatik” aydın takımının sivrilerinin Tayyip Erdoğan ve AKP ile yol ayrımına gelmeleridir. Başbakan kürsüden Mehmet Altan’ı azarlıyor; Cengiz Çandar türban yasasından sonra AKP’ye verdiği stratejik desteğini taktik desteğe dönüştürüyor. Zaman yazarı Şahin Alpay ise türbana karşı olduğunu yazıyor. Onların AKP ile yol arkadaşlığını ise giderek MHP’ye yakın bazı yazar ve aydınlar üstleniyorlar. Bunlar arasında Doğan medyasında programlara katılanlardan biri, MHP’nin son siyasal tavrını aklamak için üniversitelerdeki 28 yıl önceki 12 Eylül dönemi depreminden başka kendini savunacak gerekçe bulamıyor.
Yine AB’ci AKP destekçilerinin, türbanı söz konusu ederek Tayyip Erdoğan’ı eleştirdikleri asıl gerekçeleri, “AB’ye uyum süreci ortadan kalkıyor, türbanı bırak önce 301’inci maddeyi kaldır.” cümlesinde özetlenebilir. Onlar, AKP’nin ilk iktidar döneminde hızlandırdığı AB’ye giriş sürecinin TSK’nın gücünü azaltacağını, geleneksel  “darbelerin” tarihe karışacağını hesaplayarak, AKP olayına hatta aşırı bir duygusallıkla yaklaşarak destek verdiler. Nasıl olsa bu parti ABD’nin de arkasında durduğu Ilımlı İslam projesinin kapsama alanındaydı. Oysa daha yolun başında Birinci Tezkere olayı bunun böyle olmadığının ilk ama etkili sinyallerini vermişti. AKP’nin Irak konusundaki stratejisi “pragmatik” ya da “ılımlı” değil bal gibi ideolojikti. Ama etnik azınlıklar ve Kürt sorununda AKP  “iyi gidiyordu” . Artık bu AB ütopyasının kristallerden kırılan ışıklarıyla gözleri kamaşmış medyatik, AB+AKP=Özgürlük ve Demokrasi yanılsaması içindeki ittifakın küresel solcu ayağının yürüyemez hale geldiğine tanık oluyoruz. Özellikle Türk kimliğini hukuki anlamda ortadan kaldıracak 301. madde değişikliği yerine, türbanı serbest bırakma operasyonu bu kesim açısından kırılma noktası oluşturdu demek yanlış sayılmaz.
Gerçekte iktidarın sol müttefiklerini hızla yitirme süreci, önümüzdeki gelişmeler göz önüne alındığında, AKP’nin yalnızlığını arttıracaktır. AKP kendi İslami medyasıyla baş başa kalacak; beş yıldır hem Batı’da hem de dış dünyada, “AKP şeriatçı değil özgürlükçüdür, ” O, burjuva demokratik devrimi tamamlıyor. “ ” Ilımlı İslam Müslüman Demokrat “ kavramlarını belki de safça kullanan sol-liberal takımının boşluğu artık doldurulamayacaktır. Hrant Dink’in katillerinin yargı süreci ile 301’inci madde değişikliği (kaldırılması) gibi konularda AKP ile solun ittifakı ileride daha büyük darbelere gebe görünüyor.
Ütopya bitti; AKP, ” özgürlükçü AB’ci halk demokratik devriminin öncüsü değil; “ sol-liberallerin gözlerinde bu parti Brüksel’den uzakta ama Tahran ve Riyad’a daha yakın gibi görünüyor.
Yakında bu yazar ve aydın ekibinin özeleştirilerini de okuyabiliriz köşelerinde ama dikkat! 1930’larda İtalyan Komünist Partisi’nden istifa eden İtalyan romancı İgnazio Silone yazar Koestler’e şunları söylemişti:
” Bence bundan sonraki kavga, biz sabık komünistlerle, komünistler arasında olacak. “

Yazarın Diğer Yazıları