AKP, tasfiye, operasyon!..

Tarikat ve cemaat yurtlarında gizemli yangınlarla ölen çocuklar unutulmadı... En son yaşanan felaket Adana'nın bir ilçesindeydi ve o da unutuldu gitti...

Mürit bürokrasinin, hiçbir yasal koşulu yerine getirmedikleri halde kontrolsüz olarak izin verdiği derme çatma, köhne tarikat yurtlarının güvensiz ortamlarında kuşkulu yangınlara kurban giden çocukların aileleri de ne tuhaf ki susturuldu!!!

O tuhaf yangınlarla ilgili davalar medyadan ve ailelerin takibinden uzakta, sürüyor mu sürmüyor mu o da belli değil...

Ancak tarikat mekanlarında, yangın facialarından daha dehşet biçimde yankı uyandıran ve toplumu infiale sürükleyen taciz- tecavüz rezaletlerine ne demeli?..

En çok o rezalet olaylar halkta nefret uyandırmadı mı, yandaşlar üstünü örtmeye çalışmadı mı?.. Skandalların yaşandığı vakıflar devlet katında pohpohlanmadı mı?..

Tarikat-cemaat yurtlarında, kaçak Kur'an kurslarında ve kendini şeyh ilan eden bağnaz kafaların, sözde dini eğitim verdiği köhneliklerde yaşanan tecavüz-taciz vakaları ile ilgili mahkemelerde onlarca dosya var ama nafile...

Çünkü bağıra bağıra gelen utanç verici gerçekler, susturula susturula örtbas edilmeye çalışıldı... Hem de siyaset desteğiyle...

Devlet, rant, mürit!..

Din sömürücülüğünün rantı mutlak gizlilikle yürütüldüğü için bu sinsi çarktan beslenenler de karanlıkta yaşananları dışa vurmamak için çırpındılar!..

Karanlık ve rant... Yani bağnazlığın iki ayağı... Ve de sömürenler ve onları destekleyenler hep gerici iktidarlar döneminde palazlandı...

İşte ortaya çıkan son rapora göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yüzbinlerce lira akıttığı Ensar Vakfı'nın da aralarında bulunduğu tarikat ve cemaat yurtlarındaki rezaletler AKP iktidarında ne kadar örtbas edilirse edilsin, yankısı hep devam edecek...

Çünkü toplum vicdanını yaralayan rezaletleri din kisvesi adı altındaki tarikat-cemaat kuşatması, mürit bürokrasinin baskısı ve kuşatılmış yargı ile örtmeye çalışanlar, zavallı çocukların günahını boyunlarından atamayacaklar...

Peki; tam da bu ortamda, yani tarikat-cemaatlerin darbecilikten tecavüz rezaletlerine kadar itibarlarının toplumda iyice sarsıldığı bir dönemde, sözde din eğitimi adı altında devletin yaygınlaştırdığı kuşatmaya ne demeli?.. İşte asıl mesele...

Sinsi kadrolaşmanın zemini!..

3 yıl önce, bir gecede 5 binden fazla eğitim kurumunu imam-hatibe dönüştüren AKP iktidarı, tamamına yakınında kontenjan boşluğu bulunan bu okulları Millî Eğitim'in tercih oyunlarıyla doldurmaya kalkışsa da başarılı olamadı...

Anadolu'da yeni yapılan lüks imam hatip binaları da, cami imamları ve okul müdürlerinin bisiklet kampanyası ya da Umre gezisi ile doldurmaya çalışıldı ama o da nafile...

Ne tuhaf değil mi, tüm bunlara karşın Türkiye'de Ateizm ve Deizme yönelenlerdeki artış, imam hatip sayısındaki artışla da paralel olarak yürüyor... Dini kullanarak hırsızlık yapanlara bir refleks olmalı bu...

Diyeceksiniz ki, tertemiz inançların ve dinin zarar görmesi kimin umurunda?..

Ve inanç adı altındaki örgütlenme çelişkisi içerisinde İslam dini de yıpratılırken, bir yandan da devletin bütçesinden Millî Eğitim'den fazla pay alan Diyanet kurumu bağnazlıkla ilgili açıklamalara müdahale etmiyor, tarikatların ve molla-mürit-rant tezgahıyla köşeyi dönen sözde cemaatlerin faaliyetlerini izlemekte yetiniyor... Çünkü hepsi devlete sızıyor...

Neden mi dikkat çektik bu vahim tabloya... Çünkü Kamu Denetçiliği Kurumu'nda düzenlenen "Din Eğitimi ve İLİTAM Çalıştayı"nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş,

"Bugüne geldiğimizde din eğitimi açısından sıkıntılı dönemler geride kalmış, mağduriyetler giderilmiş" dedikten sonra şu açıklamayı yapmış;

"2011 yılında dekandım ve benim dekanlığım döneminde 22 ilahiyat fakültesi vardı. Bunlardan 3'ü de fonksiyonsuz haldeydi. Aradan geçen 8 yıllık bir süre içerisinde sayı, 105'e çıktı... Bu fakültelerin 2018 yılı kayıt kontenjanı, 18 bini aşmış durumdadır."

Erbaş'ın övünerek ve böbürlenerek açıkladığı rakamlar Türkiye'nin sözde din eğitimi adı altında nasıl kuşatıldığını dışa vuran bir başka çarpıcı açıklama olarak dikkat çekiyor...

Ancak madalyonun arka yüzünde ısrarla görülmeyen ya da gösterilmeyen başka bir manzara daha var...

AKP devlete mürit yetiştiriyor... Yani, cemaatten temizlenen kadroların yerine sözde "imanlı gençlik" iddiasıyla bürokrat yetiştirmenin de altyapısını hazırlıyor...

İşte bu yüzden imam hatip furyasından sonra ilahiyat fakültelerinin sayısı inanılmaz bir hızla artıyor...

Evet, bir süre sonra imam hatipliler ve ilahiyatçılar dışında bürokraside kimseye nefes aldırılmayacak... Erbaş'ın açıklamaları aslında bunun da çok net işaretlerini veriyor... Peki, tüm bunların farkında mıyız?.. Hiç sanmıyorum...

 

 

Yazarın Diğer Yazıları