AKP ve Devletin paylaşımı

22 Temmuz’dan sonraki dönemin bir çatışma-hesaplaşma olmaktan ziyade, bir paylaşım, siyasi-ideolojik bir paylaşım dönemi olabileceğini düşünebiliriz.Yani devlet, muhtemelen tıpkı Lübnan ve Irak’ta olduğu gibi ideolojik olarak paylaşılacaktır taraflar ve kesimler arasında. Bunun bir tür uzlaşma yaratacağı varsayılarak yapılacağını düşümüyorum ama bu iyi bir model midir, işleyecek bir model midir bundan çok da emin değilim.
Bu sözler, Gizli Arşiv Dergisi’nin Eylül sayısında, araştırmacı yazar Kenan Çamurcu’yla yapılan röpartajda geçiyor. İslami kesimlere yakın ama analizleri objektif, yaşanan sorunlara stratejinin derinliğini katan Çamurcu, AKP’nin ikinci tek başına iktidarının nasıl şekilleneceğini ise şöyle değerlendiriyor:
22 Temmuz seçimlerinde küreselci politikalardan yana siyasi koalisyon ile ulusalcı laik koalisyon karşı karşıya geldi. Ulusalcı laik koalisyon, bu seçimlerde mağlup oldu. Küresel politikalardan yana olan, küresel entegrasyondan yana olan koalisyon içindeki bazı kesimlerin Erdoğan’ın Türkiye’deki kurulu düzeni, siyasi rejimi ve onun muhafızlığını yürüten bazı unsurları tasfiye etmesini bekleyeceklerdir. Tayyip Erdoğan’ın ajandasında böyle bir gündem olduğunu biliyoruz.
Çamurcu bugün kamuoyundaki en gerilimli, yanıtı kolay alınmayan soruyu açarak ona değişik bir yorum getiriyor:
Fakat Tayyip Erdoğan’ın hem kendisi hem de geçmişi açısından bakıldığında, hem de pratik nedenlerden bu ajandaya çok fazla sıcak bakılabileceğini ihtimal dahilinde görmemek lazım. Erdoğan muhtemelen böyle bir işe girişmeyecektir. Dolayısıyla önümüzdeki dönemin bir çatışma hesaplaşma olmaktan ziyade bir paylaşım, siyasi ve ideolojik bir paylaşım dönemi olacağını düşünebiliriz.
Kenan Çamurcu AKP’nin şu anda Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı sınır ötesi operasyona itiraz eden bir parti olduğunun altını çizerek, Kürt etnik siyasetinin Türk ulusalcılığıyla sıcak çatışmayı tırmandırması durumunda, AKP’nin bu tavrının değişebileceğini de öne sürüyor. ABD’nin İran’a askeri saldırısı gercekleşirse, Türkiye’nin böyle bir savaşta hiç bir şekilde rolü olmayacağınada inanıyorum:
AKP Hükümeti birinci iktidar döneminde böyle bir savaşta asla rol almayacağını söylüyordu. İncirlik sorunu var. İncirlik üssünün ABD’liler tarafında kullanılma problemi var. Nitekim İsrail’in Lübnana 2006 Temmuz’daki saldırısında İncirlik üssü kullanıldı. İsrail’in talebi üzerine... İncirlik’ten savaşın ortalarında İsrail’in biraz da silah ve mühimmat bakımından güç durumda kalması üzerine günübirlik İsrail’e silah füze ve başka füzeler de taşındı. Türkiye buna göz yumdu. İran’da benzeri birşey olur mu? İran buna tepki gösterir mi? İran Türkiye ile yaşadığı sorunlarda genellikle tepki vermemeyi tercih ediyor. Mesela geçtiğimiz yıldan başlayarak İran nakliye uçakları hiç bir gerekçe gösterilmeden bir kaç kere Diyarbakır hava alanına zorla indirildi, arandı ve saatler sonra uçmalarına izin verildi.
Kenan Çamurcu, AKP’nin iç siyasette İran ile İslam dünyası’na bağlı açılımlarını böyle tahlil ediyor. İdeolojik paylaşımla yani laiklerle laikliğe yönelik mücadelenin belli bir dengeye ulaşacağı kanısında. Bakalım bu denge hangi iç ve dış etkenlerin zorlamasıyla bozulacak ya da yine aynı etkenlerin etkisiyle kendini sürdürecek? Bence bunu önümüzdeki bir yıl içinde net biçimde görebileceğiz.
- Erivan'a gitmek ya da gitmemek!06 Eylül 2008 Cumartesi 00:00
- Şeyh Şamil'in torunları28 Ağustos 2008 Perşembe 00:00
- Kafkasya'daki oyunumuz21 Ağustos 2008 Perşembe 00:00
- Soljenitsin'in dünyası10 Ağustos 2008 Pazar 00:00
- Kralın habercileri09 Ağustos 2008 Cumartesi 00:00
- Karabağ için tehlikeli barış03 Ağustos 2008 Pazar 00:00
- Karadziç ya da Balkan faşizminin kökleri31 Temmuz 2008 Perşembe 00:00
- Medvedev dış politika belgesi24 Temmuz 2008 Perşembe 00:00
- Şarkılarda yaşayan o sır...13 Temmuz 2008 Pazar 00:00
- Şair Anar12 Temmuz 2008 Cumartesi 00:00
- Yeniçağ adası05 Temmuz 2008 Cumartesi 00:00