İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile hukukumuz çok eskilere dayanır. Birebir özel sohbetlerde senelerce "Ablam"dı... Ben de O'nun "Kardeşi"... 2 yıl önce kaybettiğimiz merhum Nihat Gürel ile son günlerine kadar haftalık olağan telefon görüşmelerimizde günlük siyaset yerine memleket meselelerini ele alırdık. Kız babası olmayı önce rahmetli Necdet Sevinç'ten sonra da Nihat Gürel'den öğrendim.
Uzun ve zor demokrasi mücadelesinden sonra kurduğu İYİ Parti'nin sadece Genel Başkanı değil, kelimenin tam anlamı ile lideri oldu. Bu sütundan "Türkiye ablasını, bacısını, teyzesini, halasını, annesini ve babaannesini buldu" tespitim zamanla sadece ülkemizde değil dünyada kabul edildi.
Sadece siyasi kimliği değil, Cumhuriyet Kadını, Türk Hatunu kişiliği ile siyasi görüşü farklı kesimlerin tartışmasız örneği oldu. İslamcı ideolojinin baskın döneminde "Türk Kadını"nı temsil ediyor.
Geçtiğimiz gün (Çarşamba) TBMM'deki grup toplantısındaki konuşmasını dişlerimi sıkarak dinledim. Boğazıma bir şeyler düğümlendi. Bir kadının arına, namusuna dil uzatanların şerefsizliklerini öyle bir açıkladı ki "Şerefsiz bunların yanında şerefli kalır" dedirtti hepimize.
Lafa gelince fikir namusu... Vatan-Millet nutukları. Milliyetçilik-Ülkücülük iddiaları. İcraatta küfür, iftira... Alçaklık, namertlik, lümpenlik, dedikodu kumkuması. Sayın Akşener'e o iftiraları, hakaretleri fütursuzca yağdıranlara söylenecek laf bulamıyorum. Ancak Akşener'i kutluyorum. Şeksiz-şüphesiz. Milyonların önünde o yaratıklara ayna tutarak iffeti-namusu hatırlattı. Hem de milyonlarca Türk kadını adına... Salgın günlerinde endişeler yaşarken bir anda gerçek gündemle yüzleşmemizi sağladı.
Sözü fazla uzatmaya gerek yok! Meral Akşener'e kara çalmaya kalkışanlara soruyorum: "Ananız, bacınız, karınız, kızınız var mı?"