Albayrak'ın üç yanlışı

Bir ülkede Maliye Bakanı veya benzeri mevkideki bir bakan, açıklama yaptığı zaman, vatandaşa vermesi gereken tek bir duygu vardır. Rahatlatmak, sırtını sıvazlamak ya da tam tersi telaşlandırmak, korkutmak için açıklama yapmaz yetkili kişi. İlgili konuda bilgilendirmek için açıklama yapar ve bu bilgi neticesinde de güven duygusu oluşur vatandaşta. Vatandaş, böylelikle önünü görür ve ayağını da ona göre uzatır yorganına.

Bu tarz güven veren doğru bilgi içeren açıklamaları duyma beklentimizi dahi yitirdik ama bu, yanlışa da gözümüzü kulağımızı kapatacağımız anlamına gelmiyor.

Maliye Bakanına maliye öğretmek değil elbet niyetimiz ancak basın olarak, vazife edindiğimiz kamuoyunu bilgilendirme görevimizi yapmak adına Maliye Bakanı Albayrak'ın katıldığı TV programındaki açıklamalarında göze batan üç yanlışa şöyle bir bakalım:

Albayrak: "Siz dolarla mı maaş alıyorsunuz, dolar borcunuz mu var, dolarla bir işiniz var mı?"

Maliye Bakanına maliye öğretme niyetimiz yok dedim ama "Dolar yükselince telaşlanıyorum, 'eyvah' diyorum her şey pahalanacak, ülkemizin ekonomisi kötüye gidecek. Endişelenmeli miyiz?" şeklindeki bir soruya bu cevabı, bir ülkenin maliyesinden sorumlu kişinin kurduğuna inanmak da oldukça güç doğrusu.

Öncelikle maaşı dolarla olanın zaten pek bir şikâyeti olmaz ancak asıl mesele şu ki, dolarla işi olmayan vatandaş da dolar artışından etkilenir. Kur artışı ithal girdi fiyatlarını artması, dolayısıyla üretim maliyetinin ve neticede perakende fiyatlarının artması demektir. Dahası, kur artışı ithal tüketim mallarının fiyatını arttırmakla birlikte, ithaldeki bu artış yerli malın etiket fiyatını da arttırmaktadır. Neticede Sayın Bakanın da dediği gibi, maaşını dolarla almayan vatandaşın geliri artmadığı için, kur artışı yüzünden artan fiyatlar yüzünden alım gücü düşmektedir. Ek olarak, üretimdeki düşmenin neden olacağı iflaslar ve işsizlikteki artış da unutulmamalıdır.

Albayrak: "Ekonomide tam bağımsızlık mücadelesi veriyoruz, bunun bir bedeli olacak."

Öncelikle sorulması gereken şu: Üretimi ve ihracatı arttırmadan tam bağımsızlık mümkün olabilir mi? Cari açık vererek, ithalatı arttırarak ekonomide suni büyüme sağlamaya çalışan bu politikanın dışa bağlılığı arttırdığı ve ekonomiyi pamuk ipliğine bağlı bir hale getirdiği ortada iken, ekonomik tam bağımsızlık mücadelesinde olunduğu iddiası, inandırıcılıktan oldukça uzaktır.

Albayrak: "Türkiye, tarihinde ilk defa rekabetçi bir kur düzeyiyle ekonomisini dönüştürebilecek yapıya kavuştu."

Doların her yükselişinde gündeme gelen bir iddiadır bu. Oysa, yönetimde olduğu gibi ekonomide de başarı öncelikle "güven" işidir. Kurun yarın, hatta bir saat sonra ne noktaya varacağı belli değilken, öngörülebilirlik yokken Türkiye'nin rekabetçi hale gelmesi mümkün değildir. Hatta bu iddia üzerine sorulması gereken şudur: Madem rekabetçi bir kur düzeyiyle ekonomimizi dönüştürebilecek yapıya kavuştuk, neden 100 milyar dolara yakın döviz rezervini erittik?

***

Sonuç olarak: Tüm bunlara rağmen, Albayrak, "Biz krizlerden daha çok kriz lobisiyle uğraşıyoruz. Türkiye her gün batıyor. Battık bittik lobisi yine aynısını söylüyor. Algı üzerinden" diyor, cumhurbaşkanı ve iktidar yanlısı ekonomistler gibi. Ancak gerçekler gösteriyor ki, yönetimdeki yanlış, istikrarsızlık ve güven yoksunluğu, ekonomiyi de dönülmesi güç bir çıkmaza sokuyor.

Yazarın Diğer Yazıları