Algıyı yönetemiyor aksine öfkeleniyor

Algıyı yönetemiyor aksine öfkeleniyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşçilerle Buluşma" programında, refah seviyemizin son yirmi yılda nasıl da yükseldiğini belirtmek için "İktidar dönemimizde milli gelirimiz TL olarak yaklaşık 11 kat yükselirken, asgari ücretin 16 kata yakın artması bunun somut örneklerinden. Aynı fevkalade yükselişi emekli maaşlarında da görmek mümkün. 27 kat artan emekli maaşları vardır" dedi.

Rakamsal olarak söyledikleri doğru mu? Üç aşağı, beş yukarı evet. Peki ya alım gücü?

Hesap çok basit.

2002 yılında, bir emekli, maaşıyla 8 adet çeyrek altın alabiliyorken, bugün 2 tane çeyrek altın alayım dese ikincisine parası tam olarak yetmiyor.

Asgari ücret desen, yoksulluk sınırını geçtim, açlık sınırının dahi altında.

Peki, Erdoğan ve yanındakiler bunların farkında değil mi? Yoksa tek amaç, algı yönetimi yapmak mı?

 

Algı yönetimi

Öncelikle algı yönetiminden ne anlaşılması gerektiğini netleştirmek gerek.

Şöyle ki, insanlar bilgiyi, içinde yaşadığı dünyayı, önce algılar, sonra algıladıklarıyla kendi içinde bir düşünce oluşturur. İktidarlar da seçmenin düşünce oluşumuna algılarını yöneterek müdahalede bulunur ve böylece iktidarda kalma sürelerini uzatmaya çabalarlar.

Tıpkı AKP''nin 20 yıllık iktidarlığında yaptığı gibi.

Bu açıdan algı yönetimi, seçmenin bilincini yönlendirmek ve yönetmekle ilgilidir.

Olumsuz her gelişmenin sebebi, kaynağı dışardadır; olumlu, iyi olan her şeyi ise iktidar bizzat kendi yapmıştır.

Bunu böyle göstermek, olumsuz meselenin çözülmesinden dahi daha önemlidir.

Yangınlarda da gördük. İktidar, bir yanda yangınlarla nasıl başarılı mücadele ettiğini anlatırken, bir yandan da yangın bölgelerindeki muhalif belediyeleri başarısızlıktan sorumlu tuttu. Bir başarı mevcut olsa da olmasa da her daim var gibi gösterilmesi, gerçekten başarılı olmanın da ötesine geçmiş durumda.

Zira, AKP, olayları çözmenin değil, olayların ortaya çıkardığı algıyı yönetmenin derdinde.

Ancak kurun ve altının geldiği şu noktada sunduğu somut veriler üzerinden yapılan en basit hesaplar bile, oluşturmaya çalışılan algının yıkmasına yetiyor.

Dahası, özellikle genç nüfus, yaşam kalitelerini düşüren, eğitim ve iş hayatı üzerinden geleceğe endişeyle bakmalarına neden olan iktisadi parametrelerdeki gerçek değerlere oldukça hakim ve algılarını yönetmek o kadar da kolay değil.

 

Burs hesabı tutmadı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, emekliler ve işçilerden sonra öğrencileri de etkileyecek bir karşılaştırmayla 20 yıl öncesini hatırlattığı bir basın toplantısında şunları söyledi: "Biz göreve geldiğimizde üniversite öğrencilerinin aldığı burs 45 liracıktı, şimdi 650 lira… Elinize dilinize dursun ya!"

Hizmet etmek için seçilmiş bir siyasetçinin, hem de Cumhurbaşkanı olan bir siyasetçinin, görevini icra ederken yaptığı hizmeti "Elinize dilinize dursun ya!" diyerek izah etmesi -bu yazının bütünlüğü açısından- şöyle dursun, şu basit hesapları yeniden yapalım:

2002 yılında 42 lira burs alan bir öğrenci, bir çeyrek altın (32 lira) alabiliyorken, bugün Cumhurbaşkanının gururla söylediği 650 lira miktarındaki bursu alan öğrenci, 800 lira olan çeyrek altından satın alamıyor.

Bunun yansımalarını bizzat yaşayan gençler, algı yönetimi için söylenen sözlerden etkilenmiyor, ancak öfke duyuyor.

Neticede mesele şu: İktidara gelmeniz üzerinden geçen 20 yılın sonunda halkın alım gücü düşmüş mü? Düşmüş. Bugünün gençleri, gelecekleri için önceki nesillere kıyasla daha endişeli mi? Endişeli. Türk lirasının değeri düştü mü? Düştü. Bunları gizlemek, yangına önem alınmadığını gizlemek kadar kolay değil.

O halde şurası net: Ekonomiyi iyi yönetemiyorsanız, istediğiniz kadar algı yönetimi yapmaya çalışın. Nafile!

Yazarın Diğer Yazıları