Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Muhiddin NALBANTOĞLU

Muhiddin NALBANTOĞLU

Ali Cengiz oyunu

 

Harun Reşid, fakir genci çağırarak Ali Cengiz oyununun ne olduğunu öğrenmek istemiş.

 

Bu oyunun ne olduğunu Harun Reşid öğrenmiş. Asırlarca bir süre içinde birbirini yok etmeye, parçalamaya yönelen siyasi ihtirasların tarifi olarak kullanılan bu deyim günümüze kadar gelmiş

 

Kaynakları Halife Harun Reşid devrine kadar dayanan siyaset oyunlarına “Ali Cengiz” oyunları denmiştir. Harun Reşid (763-809) ki dünya tarihinin en haşmetli bir devrini anlatır, Binbir gece Masalları da onun devrinde geçer, binbir siyasi oyunun geçtiği bir devirdir. Bu deyim de o yıllardan kalan bir halk hikayesinden doğmuş ve siyasi dalaverelere, siyasi oyunlara isim olmuştur. Olay şudur: Padişahın biri bu ismi duyarmış, ne olduğunu merak edermiş. Pek merak ettiği için öğrenmek istemiş. Tebasının içinde fakir bir genç, bunu üzerine almış. Böyle bir oyunun esası; isteyen bir adamın, istediği şekle girebilmesi olayı imiş. Oyunu iyi bilen bir derviş varmış. Oyunu öğrenen birisi bir kanarya kuşu olursa derviş de bir atmaca olup onu parçalarmış.
Fakir genç dervişden ders almaya başlamış. Dervişin yanında bulunan bir kız bu gencin akıbetine acımış ve ona gerçeği söylemiş. Ona oyunu asla öğrenmiş görünmemesini tavsiye etmiş. Genç de bu tavsiyeyi tutmuş. Oyunu da mükemmel bir şekilde öğrenmiş. Fakat dervişe öğrendiğini hiç belli etmemiş. Bu sayede zengin de olmuş. Bu durumu öğrenen derviş onu mahvetmeye karar vermiş. Çeşitli kılıklara girerek gençle oyuna tutuşmuş. Oyunun bütün kurallarını bilen genç sonunda bir çiçek olup padişahın kucağına düşmüş. Derviş bir başka kılığa girerek onu almak üzere iken darı olup yere saçılmış. Bunun üzerine derviş hemen tavuk olup darıları yemeye başlamışsa da delikanlı daha çevik davranıp bir tilki olmuş ve tavuk kılığındaki dervişi boğmuş. İşte bu suretle Ali Cengiz oyununun ne olduğunu da padişah öğrenmiş. Asırlarca bir süre içinde birbirini yok etmeye, parçalamaya yönelen siyasi ihtirasların tarifi olarak kullanılan bu deyim günümüzde de bütün acımasızlığı ile hükmünü yürütmektedir.

 

Siyasetin kirlenmesi tarihi

 

İkinci Meşrutiyet tarihini okuduğumuzda Türk siyasetinde müthiş bir kargaşa ve iğrenç bir karalama devrinin yaşandığını görürüz. Bu dönemi en iyi değerlendiren büyük şairimiz Mehmed Akif Ersoy olmuştur. Safahat’ında bunun en somut örnekleri vardır. “Süleymaniye Kürsüsünde” bölümündeki inkıraz kısmını yazarken ağladığını arkadaşı Mithat Cemal yazmıştır. Rahmetli aziz dostum Mehmed Kaplan’ın şiir tahlilleri’nde bu bölümün çok güzel bir tahlili vardır. Okuyunuz, göreceksiniz ki bugünkü siyaset alanı da aynen sürmektedir. Çıkış yolunu Akif orada göstermiştir. Prof. Şemseddin Günaltay o yılları da anlattığı Zulmetten Nura eserinde çizdiği tabloya bakınız ve bugünü karşılaştırınız:
 “...Ağzımıza vurulan kilitler, ihtiraslarımızın önüne çekilen sedler kalkar kalmaz, sırtlanlar gibi birbirimizi didiklemeye başladık. Bütün cihanı unuttuk. Yeryüzünde güya yalnız biz varmışız, bizden başka kimse yokmuş, didişmemizden istifade etmeye hazırlanmış düşmanlarımız mevcud değilmiş gibi, birbirimize geçtik, boğuştuk, yaralandık, Post kavgasına, hasis ihtiraslar ardına düştük. Avamı yüksek memleket düşüncelerine bağlayan rabıtaları kırdık, her şeyi tahkir ettik. Şerefine çamur fırlatmadığımız namuslu insan bırakmadık. Cihanda milletleri terakkiden tekamüle, tekamülden saadete sevkeden Meşrutiyet idaresi namını bile lekeledik. Hürriyeti başıboşluk ve edepsizlik, meşrutiyeti kanun tanımazlık telakki ettik. Hammalından vaizine, neferinden müşirine kadar her fert kendi işini bırakarak başka şeylerle, memleketi inkıraza sürükleyecek siyasi ihtiraslarla uğraşmaya koyuldu. Mekteplerde, medreselerde değerler biryana atıldı, yerlerine siyaset kavgaları geçirildi. On yaşındaki çocuklar bile, ders kitaplarını belleyeceklerine parti gazetelerine üşüştüler...”
Şemseddin Günaltay -ki Mehmed Akif’in çok sevgili arkadaşıdır- bu tesbitlerinin en çarpıcı örneklerini Safahat’ın zikrettiğimiz Süleymaniye Kürsüsünde bölümünde buluruz. Oradaki bölümün bütününü okumak lazımdır.
Ordu mademaki efradını milletten alır,
Milletin keşmekeşinden nasıl azade kalır?
der Mehmed Akif. Nitekim öyle de olmuştur. Siyasetteki bu kirlenmeye “Bizans Oyunları” denmiştir. Bu durumun günümüzde bütün kirliliği ile yaşamakta olduğu görülmektedir. Bir de işin içine “Ali Cengiz oyunu” karışmıştır ki içinden çıkana aşkolsun.

Yazarın Diğer Yazıları