ALIN TERİ

Bahar bitiyor, yaza döndük. Dalları çiçek, burunları polen bastı. Küresel çalışkan. Sıcak indi. Kanlar kaynıyor. Gençler cıvıl cıvıl ve cıbıl cıbıl…

Ben baharın geldiğini 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’ndan çözüyorum. 1 Mayıs işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü. Dünya üzerindeki pek çok ülkede, resmi tatil olarak kabul ediliyor.

İnsanın kendisinin ve ailesinin rızkını helal yollarla temin etmesine, çalışıp emek vermesine hayranım. El emeği ve alın teri büyük zenginlik. Gerçek zenginlik ter kokar. Sadece cüzdana değil, gönüle de bereket getirir. Tembellik, miskinlik, zamanı ve hayatı israf etmek yaratılışımıza yakışmaz. İnanışımız, dünyada huzuru elde etmek için çalışmayı öğütlemiştir. Çağımızın görünmez sıkıntısı olan ruhsal hastalıkların ilacı da net bir şekilde; ÇALIŞMAKTIR!

Kazancın geldiği yolda GPS’te “meşru güzergah” yazmalı. Kumar, alkol, faiz gibi ruhu çürütüp cüzdanı da boşaltan yollardan uzak durulmalı. Bu insanı hem dünyadan, hem ahiretten tasfiye eder. Karaborsacılık, tefecilik ve stokçuluğa hiç girmeyeyim, herkes biliyor. Bunların adı çalışmak değil.

Çalışan olmanın getirdiği yadsınmaması gereken sorumluluklar var. İşçi; işyerini ve orada bulunan malzemeleri bir emanet olarak bilmeli, onlara zarar vermemelidir. İşyerindeki hiçbir eşyayı şahsi ihtiyaçları için kullanmamalı, özel bilgileri başkalarıyla paylaşmamalıdır. Çalışma saatlerine riayet ederken işini aksatmamalıdır. İş arkadaşlarına saygılı olmalı, onların haklarını da gözetebilmeli, zarar verecek davranışlardan imtina etmelidir.

İşverense çalışanı ağır şartlarda, az bir ücretle çalıştıramaz, onu sosyal haklarından mahrum bırakamaz. Dinlenme saatlerini, haftalık veya yıllık izinlerini kullanmasını kısıtlayamaz. İşveren; işçinin, hak ve hukukunu da korumakla mükelleftir. Onu, haksız şekilde işten çıkarmak, ailesini ve çocuklarını mağdur etmek pozisyonuna yakışmaz. İşveren; işyerinin güvenliğinin sağlanmasından, işçinin sağlıklı bir iş ortamında çalışmasından da mesuldür. Hiçbir işçi; canının tehlikeye gireceği, akıl, beden ve ruh sağlığının bozulacağı bir işte istihdam edilemez.

Sonuç? İşçi ya da patron ol, fark etmez. Allah katında üstünlük ne maaş bordrosunda ne de ünvandadır. Paylaşmak, hak gözetmek, kanaat etmek… Asıl zenginlik burada saklıdır.

Göz, harama baka baka; kulak, günahı dinleye dinleye; dil, kötülüğü konuşa konuşa; alışmakta. Sonrasında çirkin fiiller sıradan hale gelmektedir.

Unutmayalım ki, huzur ve mutluluk; sadece tüketmek ve biriktirmekte değil, üretmek ve paylaşmaktadır.

Not:

Biz de çok çalıştık. Bu hafta İzmir Sanat Fuarı’nda Pınart Galeri standında resimlerimizi sergileyeceğiz. Çıkın çıkın gelin...

Yazarın Diğer Yazıları