Aliyev'den "Bir millet iki devlet" hatırlatması

"Bir millet, iki devlet" diye vasıflandırılan Türkiye-Azerbaycan arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulması 25. yılını yaşıyor.

Türkiye ve Azerbaycan arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 25. yılı dolayısıyla yayınladığı kutlama mesajında Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, "Azerbaycan-Türkiye ortaklığı, halklarımızın refahına, ülkelerimizin kalkınmasına, bölgede huzur ve istikrarın tesisine hizmet ediyor" diyor.

Kardeş Türkiye'nin, bağımsız Azerbaycan'ın tarihinde diplomatik ilişki kurduğu ilk devlet olduğunu bildiren Aliyev, iki halk ve ülke arasındaki ilişkilerin derin tarihi köklere dayandığını, "Bir millet, iki devlet" ilkesinin dünyada bir benzeri daha bulunmayan Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin tüm alanlarını kapsadığını kaydettikten sonra, mesajında şu ifadelere yer veriyor.

"Dostluk ve kardeşlik üzerine kurulu ilişkilerimiz bugün çabalarımızla stratejik ortaklık düzeyine yükselmiştir. Azerbaycan-Türkiye ortaklığı, halklarımızın refahına, ülkelerimizin kalkınmasına, bölgede huzur ve istikrarın tesisine hizmet ediyor. Türkiye-Azerbaycan birlik ve dayanışmasının bundan sonra da güçleneceğine ve genişleyeceğine eminim."

Aliyev'in bu samimi duyguları her Türk'ü gururlandıracak ağırlık taşıyor.

Ne var ki, özellikle son yıllarda Türkiye'nin kardeş Azerbaycan'a gösterdiği ilgi ve heyecan yerinde sayıyor. 

Gerçi, Türkiye'nin iç ve dış sorunlarının gün geçtikçe çetrefilleşmesi, normal ilişkileri etkiliyor.

Ancak, her şeye rağmen Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini gün geçtikçe daha da güçlendirmek gerekiyor.

Azerbaycan'ın anlamlı ve önemli günlerini anmak, hatırlatmak eylemlerini desteklemek, Türkiye'nin üstlenmesi gereken görevlerinin başında geliyor.

Nitekim, 19 Ocak 1990 Bakü katliamını en azından hatırlamak ve hatırlatmak icap ediyor.

"Karanfilin ağladığı gece"

Kanlı olaylar, Azerbaycan'da "Kara Ocak" olarak da adlandırılıyor.

Katliamdan sonra, Azerbaycan sokaklarındaki kanların üzerine karanfil atılması, 19 Ocak'ı 20 Ocak'a bağlayan gece "karanfilin ağladığı gece" olarak anılıyor.

Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı Dr. Akkan Suver'in kısa kritiği her şeyi açıkça anlatıyor.

 "1990 yılının 19 Ocak akşamını 20 Ocak'ına bağlayan gece Mihail Gorbaçov'un başkanlığındaki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Yüksek Prezidyumu'nun Ermenilerin ve Rusların, Azerbaycan'da can güvenliği tehlikededir, bahanesiyle aldığı olağanüstü hal kararı sonrası, Bakü'ye dört ayrı koldan giren Kızıl Ordu savunmasız halkı acımazsızca katletmişti.

O gece 117'si Azerbaycanlı, 8'i Rus, 3'ü Yahudi, 3'ü Tatar olmak üzere 131 kişi öldürülmüştü ve ülkede olağanüstü hal ilan edilerek yüzlerce Azerbaycanlı tutuklanmıştı.

Azerbaycan'da protestoların artması üzerine de daha sonra Sovyet Ordusu, Bakü'yü terk etmişti.

Yaşanan bu olay ''Kara Ocak-Qara Janvar'' diye adlandırıldı.

Oysa, olayın esas nedeni Ermenilerle ilgiliydi. Ermenilerin artan toprak taleplerine Azerbaycan tepki göstermekteydi.

Gösterilen bu tepkiyi dönemin Sovyet yönetimi, Ermenileri haklı değerlendirerek bastırmaya karar verdi. Kısa bir zaman sürecinde 186 bin Azerbaycanlı evinden yurdundan edilip Azerbaycan'a gönderildi. Bu gerçekte etnik bir temizlik operasyonundan başka bir şey değildi.

Amaç, Karabağ topraklarının Ermeni ve Ruslara tahsisinden ibaretti.

20 Ocak 1990 tarihi Azerbaycan için olduğu kadar, insanlık için de bir dramın yıldönümüdür.

Bu dram, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin himayesinde gelişen Dağlık Karabağ olaylarının hazırlanış senaryosudur.

Sovyetler Birliği'nin 1956 yılında Macaristan'a, 1968 yılında Çekoslovakya'ya, 1976 yılında da Afganistan'a karşı giriştiği müdahalelerinin bir benzerini, kendisinin en önemli cumhuriyetlerinden biri olan Azerbaycan'da tekrarlaması manidardır.

Bu olay sonrası önce Dağlık Karabağ silahsız bir hale getirilmiş ve ilerleyen süreçte bölgeden Azerbaycan Türklerinin kovulması sağlanarak Ermenilerin işgaline ortam hazırlanmıştır.

Bugün dahi gerçek anlamda lanetlenmeyen 20 Ocak ve onun eseri olan Dağlık Karabağ'da 26 Şubat 1992'de yaşanan Hocalı katliamı bu sürecin devamından başka bir şey değildir".

Nereden bakılırsa bakılsın, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini daima canlı tutmak özellikle bizler için öne çıkıyor.

Yazarın Diğer Yazıları