Alparslan Türkeş Vakfı'nın yeni binası dualarla açıldı

Alparslan Türkeş Vakfı'nın yeni binası dualarla açıldı
Türk siyasi tarihinin efsane ismi ve MHP'nin kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş, doğumunun 103. yıl dönümünde Alparslan Türkeş Vakfı tarafından Ankara’da anıldı.

Alparslan Türkeş, doğumunun 103. yıl dönümünde adını ve mirasını yaşatmak için 1997 yılında dava arkadaşları ve ailesinin öncülüğünde kurulan Alparslan Türkeş Vakfı tarafından Ankara’da anıldı.

Merhum lideri anmak için toplanan Türk milliyetçileri, saat 10.30’da Alparslan Türkeş Vakfı Genel Başkanı Ahmet Kutalmış Türkeş’in öncülüğünde Alparslan Türkeş’in Beştepe’deki kabrine gitti. Çelenk bırakılması ve Türkeş’in dualarla anılmasının ardından Altındağ’daki Alparslan Türkeş Vakfı’nın yeni hizmet binasına hareket edildi.

turkes-1.jpg

Etkinliklerin vakıfta devam eden bölümü, 12.00’de başladı. Yeni hizmet binasının da açılışının gerçekleştiği etkinlikte kurdele, eski MHP Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muhittin Çolak tarafından kesildi. Akabinde vakfın Başkanı Ahmet Kutalmış Türkeş tarafından açılış konuşması yapıldı. Türkeş, vakfın amacını misyonunu anlattı.

Başbuğun doktorlarından Dr. Selim Kaptanoğlu, Hukukçu, MHP Ankara eski milletvekili, milliyetçi camianın önemli isimlerinden Şevket Bülent Yahnici ve Ülkücü Hareketin tarihini yazan, ülkücü fikir ve siyaset adamı, ülkücü camianın kanaat önderlerinden Hakkı Öznur’da bir konuşma yaptı.

turkes2-003.jpg

 Dr.Selim Kaptanoğlu, ve Şevket Bülent Yahnici, Alparslan Türkeş’in 80 yıllık çilelerle, mücadelelerle dolu siyasi yaşamını, fikirlerini ve onun Türkiye ve Türk dünyası açısından tarihi önemini anlatan, ortaya koyan çok önemli ve anlamlı konuşmalar yaptılar. 

Ülkücü Hareketin önde gelen isimlerinden, araştırmacı-yazar Hakkı Öznur’da konuşmasında; Milliyetçi Hareketin lideri Alparslan Türkeş’in 80 yıllık siyasi yaşamını, ilkelerini, fikirlerini, Türk milletine ve Türklüğe yapmış olduğu büyük hizmetleri ve tarihi öneme sahip büyük mücadelesini anlatmış ve Türkeş’in adalet ve demokrasi konusundaki tarihi öneme sahip fikirlerini anlatmıştır.

Hakkı Öznur yapmış olduğu konuşmada şunları söyledi:

"TÜRKEŞ ÇİZGİSİ HAK HUKUK ADALET ÇİZGİSİDİR"

Alparslan Türkeş Vakfı tarafından düzenlenen, anlamı ve maneviyatı yüksek bu programın hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz ederken; ömrünü aziz Türk milletine Türk İslam Ülküsüne vakfetmiş Türk milliyetçiliğinin kutup yıldızı  rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’i de doğumunun 103. yıl dönümünde rahmetle, minnetle, dualarla anıyorum.

turkes-3.jpg

80 yıllık ömrü çilelerle, mücadelelerle geçti. Ülkücü hareketin kurucusu Alparslan Türkeş, siyasi yaşamı boyunca Türkiye’nin birliğini, beraberliğini, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü savunmuştur. Her zaman otoriterizme, tek adam-tek parti rejimine karşı çıkmış, demokrasiyi ve adaleti savunmuştur.

Rahmetli Başbuğumuz Türkeş, siyasi yaşamı boyunca tek parti zihniyetlerine, kamplaşmaya, cepheleşmeye, kutuplaşmaya, karşı çıkmış, ötekileştirici ve gerilimden, kaostan yana olan  kirli  politikaları şiddetle eleştirmiş, siyasi iktidarları uyarmıştır.

Tek adamlığı Tek parti zihniyetini demokrasi için tehlike olarak görmüş ve asla tasvip etmemiştir. Türkeş, antidemokratik yol ve yöntemlere, askeri vesayete, parti vesayetine, demokrasi dışı arayışlara, mafyaya, çetelere her daim karşı çıkmış, milletin ve demokrasinin yanında yer almıştır.

turkes4.jpg

 Milliyetçi Hareketin lideri Türkeş, birçok konuşmasında, “Türkiye’nin milli güvenliğinin şemsiyesi adalet ve demokrasi” demiştir. Adaletsizliklere, haksızlıklara, zulümlere karşı çıkmış, hak, hukuk, adalet ve demokrasi mücadelesi vermiştir.

Başbuğ Türkeş ve dönemin dava büyüklerimiz, bundan 76 yıl önce tek parti diktatörlüğünde Sansaryan Han’da zulümlere maruz kaldılar, 1500-2000 mumluk ampulleri tabutluklarda başlarına koydular. Hareketin lideri Türkeş 44 hadiselerinden 36 yıl sonra Amerikancı beşli konsey tarafından yapılan milliyetçi hareket düşmanı, 12 Eylül darbesinde yine savunduğu fikirleri ve mücadelesinden dolayı  hedef olmuştu.

"TÜRKEŞ, DEMOKRATİK  PARLAMENTER SİSTEMİ SAVUNMUŞTUR"

Tavizsiz  Türk  Milliyetçisi Türkeş darbelere, cuntalara, kalkışmalara, muhtıralara her zaman karşı çıkmış milli iradeyi ve demokrasi savunmuştur

1944 ‘lerde tek parti diktatörlüğünün , 12  Eylül’de Amerikancı dikta rejiminin baskılarına, zulümlerine maruz kalan Türkeş her zaman hak, hukuk, adalet ve  demokrasi demiştir. Türkeş tarihi tecrübesiyle, birikimiyle, devlet adamlığıyla yapmış olduğu konuşmalarda, verdiği toplumsal mesajlarda tek adam, tek parti rejimini millet ve demokrasi için tehlike olarak görmüş, tam  demokrasiyi savunmuştur.

Türkeş her zaman demokratik parlamenter sistemi savunmuştur. “ Milliyetçi hareket insan sevgisine ve tam demokrasiye inanır. Aziz milletimizin refah ve mutluluğu, ülkenin birlik ve bütünlüğü ancak güçlü bir demokrasi ve hukuk devleti ile mümkün olur.” demiştir.

Türkeş, otokratik siyasete ve otoriter heveslere daima millet adına karşı çıkmış, demokratik, sivil siyaseti savunmuştur. Vesayetten ve güçten yana değil, milletten, haktan ve haklıdan yana taraf olmuş, hukukun üstünlüğünü savunmuştur.

Türkeş bir konuşmasında, “Demokrasilerde meşruiyetin kaynağı millettir. Hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkelerini korumadan demokrasiyi koruma ve geliştirmenin de imkanı yoktur.” demiştir.

BAŞBUĞ TÜRKEŞ: “BURASI SURİYE DEĞİL, HER GÜN ‘İHTİLALCİLİK’ OLMAZ BIRAKIN BU ‘DARBECİLİK’ OYUNUNU”

Başbuğ Türkeş, 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 yılında iki askeri kalkışmada bulunan Talat Aydemir ve yandaşlarının darbe çalışmalarını, şiddetle reddederken, 10 Nisan 1963’te Dikmen tepelerinde, Dikmen’deki taşocağında Talat Aydemir’in yüzüne “Her gün ihtilalcilik olmaz. Suriye’de olduğu gibi her gün darbe ve müdahale olmaz. Çare ve çözüm demokraside ve çok partili demokratik rejimdedir. Gittiğiniz yol bataklıktır. Darbeler asla çözüm değildir. Ülkenin hiçbir meselesini çözmez.” diyordu.

Başbuğ Türkeş, 55 yıl önce 1963 yılının Eylül ayında idamla yargılandığı Mamak mahkemesinde, “En kötü demokrasi en iyi ihtilalden daha iyidir. Ben en kötü demokratik idareyi en iyi ihtilal idaresine tercih ederim.” demiştir.

turkes-5.jpg

Milliyetçi hareketin lideri Başbuğ Türkeş 12 Eylül 1980 darbe sonrası idamla yargılandığı “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar” davasında Sıkıyönetim Komutanlığı 1. No’lu Askeri Mahkemesi Kıdemli Hakimliği’ne sunduğu savunmasında “Milliyetçi hareket, siyasi hayatta her zaman ‘hak, hukuk, adalet’ demiştir. Milliyetçiliğimiz, demokratik, sivil, kültürel milliyetçiliktir. Milliyetçiliğimiz milletten ve adaletten yana olmaktır. Haksızlıklara, adaletsizliklere, yolsuzluklara daima karşı çıktık. Haksızlık ve adaletsizlik, zulüm demektir. ‘Ülkeler küfür ile yıkılmaz ama zulüm ile yıkılır’ düsturunu göz önünde bulundurarak milletimizin hizmetinde olmaya daima gayret ettik.” demiştir.

12 Eylül darbesi sonrasında 4 yıl 7 ay cezaevinde yatan, 9 Nisan 1985 yılında tahliye olan Başbuğ Türkeş, Mamak mahkemelerinde, cunta mahkemelerinde daima katılımcı demokrasiyi ve çok partili parlamenter sistemi savunmuş, “Türk milliyetçileri çoğulcu demokrasiden, çok partili demokratik parlamenter sistemden yanadır” demiştir.  

"12 EYLÜL ÖNCESİ TÜRKEŞİ’N LİDERLİĞİNDE HER TÜRLÜ EMPERYALİZME KARŞI TARİHİ VE DESTANSI BİR MÜCADELE VERİLDİ"

12 Eylül 1980 öncesiydi. Zor ve fırtınalı yıllardı. Ülke kızıl tehdit altında, vatan tehlikedeydi. Türkiye, bölünmek ve parçalanmak isteniyordu. ABD yanlısı NATO’cu generaller, ihtilal şartlarını olgunlaştırmaya çalışıyordu. NATO merkezli Gladyo, ülkemizi iç savaşa sürüklemek için Türkiye'nin dört bir yanında tertipler düzenliyordu. Buhranlı dönemlerden geçiyorduk.

'Söz konusu vatansa gerisi teferruat' diyen Ülkücüler, Başbuğ Alparslan Türkeş'in önderliğinde, her türlü emperyalizme ve yerli iş birlikçilerine karşı tarihi ve destansı bir kavganın içindeydi.

Amerikancı 12 Eylül darbesi bir kabus gibi çöktü üzerimize. Yüz bin Ülkücü gözaltına alındı, on binlerce Ülkücü tutuklandı. İşkencelerden geçirildik, zindanlara atıldık, dar ağaçlarında asıldık.

"TÜRKEŞ 1944’TE SANSARYAN HAN’DA, 1980’DE MAMAK’TA"

Biz Ülkücü hareket mensupları, inandığımız hak dava için sevdalısı olduğumuz milletimiz, ülkemiz ve ülkümüz için çok ağır bedeller ödedik.

Ölümlerin kol gezdiği, kızıl namluların kan kustuğu, fırtınalı, zor yıllardan geliyoruz. Vurulduk, kurşunlandık, bombalandık, asıldık, çarmıhlara gerildik, tabutluklara konduk, zulümlere maruz kaldık.

2100 Ülkücü hareket mensubu “Vatanım! Ha ekmeğini yemişim, ha uğruna kızıl kurşun”, “Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın” diyerek şehit düştü.

12 Eylül darbesiyle Amerikancı, Kenanist rejim, rahmetli Başbuğumuz Alparslan başta olmak üzere on binlerce Ülkücüyü gözaltına aldı, işkence merkezlerinde işkencelerden geçirdi, zindanlara doldurdu, tabutluklara koydu, idam sehpalarına çıkardı.

"BAŞBUĞ TÜRKEŞ İLE BİRLİKTE 220 ÜLKÜCÜNÜN İDAMINI İSTEDİLER"

12 Eylül 1980 tarihinde de darbe yapıp, yönetime el koyanlar tarafından, hareketin lideri Başbuğumuz Alparslan Türkeş, MHP ve Ülkücü kuruluşların yöneticileri dâhil 50 binden fazla ülküdaşımız, gözaltına alınmıştır. Binlercesi, uydurulan senaryo, tertip, düzmece belge ve yalancı şahitlerle haksız yere suçlanarak, tutuklanmıştır.

12 Eylül askeri müdahalesiyle, MHP ve ülkücü kuruluşların lider kadroları başta olmak üzere on binlerce ülkücü tutuklanmıştır. C-5, Harbiye, Hasdal gibi askeriyeye ve emniyete ait olan viranelerde işkencelerden geçirilmişlerdi.

İdamlardan geçtik, idamlarla yargılandık. Hücrelere, zindanlara tıkıldık.  Cezaevlerinde, işkence merkezlerinde öldürüldük.  Vurulduk, kurşunlandık, bombalandık, asıldık, tabutluklara konduk, zulümlere maruz kaldık.

Türk mahkemelerinde, Türk milliyetçileri yargılanmaya kalkışıldı. 12 Eylül 1980 sonrası açılan “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nın” iddianamesini de, askeri savcı, Ülkücü düşmanı Nurettin Soyer Genelkurmay karargâhında, ordu içindeki mezhepçi “Saltık Çalışma Grubu” ile birlikte hazırlamıştı. 29 Nisan 1981’de “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası” açıldı. Davanın savcısı, ülkücü düşmanı Nurettin Soyer idi.

29 Nisan 1981 tarihinde 945 sayfalık bir iddianame ile başlayan davada Milliyetçi hareketin lideri Alparslan Türkeş ile birlikte 220 ülkücünün idamı istendi.

Milliyetçi hareketin lideri Türkeş, bir ABD/NATO projesi olan 12 Eylül darbesine eğilmedi, küresel diktatör ABD’nin “Bizim Çocuklar” dediği “Beşli Çete’ye”, cuntanın mahkemelerinde meydan okudu, masa başında hazırlanan yalanlarla, iftiralarla dolu 945 sayfalık düzmece iddianameyi, Mamak mahkemelerinde suratlarına fırlattı.

Amerika'nın 'bizim çocuklar' dediği Beşli Konsey’in tutuklattığı bir numaralı isim, Milliyetçi hareketin lideri Alparslan Türkeş’ti. 4 yıl 6 ay 25 gün tutuklu kaldı. Mahkemelerde ve mahpushanede bile dik durdu, eğilmedi. Zulme rıza göstermedi.

"ÜLKÜCÜYSEK, ÜLKÜCÜ HAREKETİN MENSUBUYSAK,  TÜRKEŞ’İN TARİHİ ROLÜ BÜYÜKTÜR"

Kendimi bildim bileli Ülkücüyüm ve Türk milliyetçisiyim. Ülkücüyüm diyorsak, ülkücü kimlik sahibiysek, ülkücü hareket milletimize mâl olmuşsa, bunu, hareketin kurucusu Başbuğumuz Alparslan Türkeş’e borçluyuz. Duvarlara yazdığım ilk yazı 'Başbuğ Türkeş' olmuştu. Meydanlarda attığım ilk slogan da 'Başbuğ Türkeş' idi. 15 Nisan 1978 Tandoğan’da yapılan tarihi mitingde beş yüz bin ülkücü 'Başbuğ Türkeş' diyerek Ankara’yı titretirken, o sloganları atanlardan biri de bendim. Başbuğ Türkeş kortejin başındaydı.

'Ölümden ve İşkenceden Yılmayız' pankartını taşıyordu. Ardından yüzlerce şehit ülkücünün resimlerini taşıyan yüz binler akıyordu. Rabbim nasip etti, genç yaşta Başbuğ ile tanışma ve siyaset yapma imkanı buldum. Daha dün gibi anılarım gözümün önünde.

"DİKTATÖR EVREN’E OLAN ÖFKEMİZİ KÖŞKÜN ÖNÜNDE  BAŞBUĞ TÜRKEŞ SLOGANLARI ATARAK GÖSTERDİK"

Başbuğumuz cezaevinden tahliye olduktan sonra siyasi yasaklar devam ederken 'Kürşat’ın kırk yiğidi' gibi kırk ülkücü evinde ziyaret etmiştik.

12 Eylül’ün o karanlık yıllarında diktatör Kenan Evren’in ikamet ettiği Çankaya Köşkü'nün önünden, Oran sokaklarından 'Başbuğ Türkeş' sloganları atarak, 'Çankaya yokuşunda balam, Asya'nın Bozkurtları’ marşını söyleyerek geçmiştik.

Ülkücü hareketin kurucu lideri Başbuğum Alparslan Türkeş ile Anadolu’yu karış karış gezdiğimiz ve Başbuğun liderliğinde Ülküdaşlarıma ve milletimize hitap ettiğim günler aklımdan hiç çıkmıyor.”

YENİ GENEL BAŞKAN AHMET KUTALMIŞ TÜRKEŞ

Alparslan Türkeş Vakfı'nın yönetiminde de değişikliklere gidildi. Genel Başkanlık görevini merhum Türkeş'in evlatlarından Ahmet Kutalmış Türkeş üstlenirken, Genel Sekreter Alparslan Yılmaz, Genel Muhasip Ahmet Akkaya ve Basın Yayın Koordinatörü de araştırmacı-yazar Metin Turhan,

Vakfın yeni dönemine dair Ahmet Kutalmış Türkeş, "Atatürk'ten sonra 21. yüzyılda Türk milliyetçiliği fikrinin, Türk milliyetçi hareketinin tekrar dirilmesini ve yaşamasını sağlayarak, tüm Türk dünyasındaki soydaşlarımıza da öz kimliğini hatırlatan Başbuğ Türkeş'in ölümsüz şahsiyeti ve fikirleri, Alparslan Türkeş Vakfı tarafından da yaşatılacak ve yeni nesillere ışık tutacaktır" ifadelerini kullanmıştır.

Düzenlenen programda yapılan konuşmalar ve Başbuğ için yazılan ve bestelenen ağıtlar, söylenen marşlar duygusal ve hüzünlü bir havaya yol açtı. Katılanlar gözyaşlarını tutamadılar. 5 kuşak ülkücünün bir araya geldiği programda duygusal anlar yaşandı.

Vakfın Genel Sekreteri Alparslan Yılmaz’ın “İyi ki doğdun Başbuğum, iyi ki öğrencin olmuşuz, iyi ki bizleri yetiştirdin” sözleri etkinliği sonlandırdı.