Altılı Masa'nın son çıkışı dengelerini bozdu

Altılı Masa'nın son çıkışı dengelerini bozdu

Altılı Masa''nın yeni anayasa teklifine, muhalif olanlar ne diyeceklerini bilemediler. Herkes R. T. Erdoğan''ın grup toplantısını bekledi. Acaba tavrı ne olacak? Önceki gün TBMM''de grup toplantısı yerine "İl Başkanları Toplantısı" yaptı. Mutat muhalif tavrını sergiledi. Alâkasız laflar etti.

"Cumhurbaşkanı" sıfatını taşıyın Zat-ı Muhterem, kendisini tamamen seçime endekslemişti.

Önce şu meseleyi netleştirelim. "Cumhurbaşkanı" sıfatını taşıyan bir insan, bir partinin genel başkanı da olsa, üslûbunu muhakkak ayarlaması lâzım.

Ne yazık ki, R. T. Erdoğan da bu ölçü yok.

Hâlbuki, büyük bir heyecanla açıkladığı "Türkiye Yüzyılı" konuşmasında ne diyordu: 

"Gelin 29 Ekim 2023''e kadar Türkiye Yüzyılını konuşalım, tartışalım, tekliflerimizi ortaya koyalım. / Gelin, Türkiye Yüzyılı, vizyonunu birlikte oluşturalım, birlikte inşa edelim. / Gelin, Türkiye Yüzyılını, yeni bir millî mutabakat zemini hâline dönüştürelim. / Gelin, Türkiye Yüzyılında, demokrasimizi katılımcı demokratik bir Cumhuriyet kimliğiyle taçlandıralım. / Gelin, Türkiye Yüzyılında, ülkemizi bir asırdır enerjimizi yiyip tüketen / her türlü taassuptan arındırıp, siyasetin eksenini emek ve eser üzerine yeniden kuralım. / Gelin, Türkiye Yüzyılında, ülkemizdeki özgürlüklerin çerçevesini pozitif özgürlük anlayışıyla tekrar çizelim. / Gelin, Türkiye Yüzyılında, tam fırsat eşitliği ve hakkaniyet temelinde / bir sosyal adalet anlayışını birlikte tesis edelim…"

Bütün bu sözlerin yerine getirilebilmesi için iç barış gerekmez mi? (Asıl sistem değişmeli. Bu ayrı.)

Bir kere olsun "Cumhurbaşkanı" olduğunu hatırlatan konuşma yapmadı. Bütün hitabı "parti" ayarlı.

Hâlbuki kendisini tenkit edenlere, "Cumhurbaşkanı" sıfatını taşıdığı için, binlerce dava açıldı. Çok sayıda insan mahkûm oldu.

Tenkit eden, "Cumhurbaşkanı"nı değil; Ak Parti''nin genel başkanını tenkit ediyor.

Madem Türkiye''yi güllük gülistanlık yapmak istiyor, öyleyse, "parti" ve "cumhur" başkanlıklarını ayırması gerekmez mi? Şunu açıkça söylemeli:

"Ben tek yöneticiyim… Kanunlar gereği, ister istemez ''cumhurbaşkanı'' sıfatını da, parti başkanı sıfatını da taşıyorum. Partiyle cumhurbaşkanlığını birleştirdim. Tenkitlerinize, ''cumhurbaşkanı'' sıfatımla değil, ''parti başkanı'' sıfatımda cevap veriyorum. Kanunî sınırları aşmamak şartıyla istediğiniz gibi tenkit edebilirsiniz."

Korku salmak, bir yerde insanları kanıksatır. Sonra dönülmez yola girilir. O kadarını söyleyeyim! 

Dünkü yazımda, "Türk" meselesi üzerinde durdum Altılı Masa''nın yeni anayasa teklifinde "Türk" geçip geçmediğini, "Türk"e dokunulup dokunulmadığını bir bir inceledim.

R. T. Erdoğan''ın "Türkiye''nin Yüzyılı" metni "Aziz milletim"le başlıyor.

Bir ad verilmediyse, "Aziz halkım" diye başlamalıydı. Sosyologların "halk" ve "millet" tariflerine bakın bu farkı görürsünüz. (Cumhuriyet Halk Partisi''ndeki "halk" bütün dengeleri bozuyor. Sanıyorlar ki, "halkım" derlerse CHP''yi hatırlatacaklar. Bir yönüyle de "millet"i kendilerince "İslâmî" ifade görüyorlar. Dikkatinizi çekerim... yaşayan, mevcut topluluk için "halk" deniyor ve "halk oylaması"na gidiliyor; "millet oylaması"na değil.)

"Türkiye''nin Yüzyılı" konuşmasında "Türk" iki yerde geçer: "İnşallah, Rusya''dan doğal gazı TürkAkım olarak Türkiye''den dağıtımını Avrupa''ya yapacağız" ifadesinde ve "Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı" adında. "TürkAkım" da doğal gaz borusunun adı!

Bütün kesim müşterek ifadeleri bulmalı ki, bir hedefe "büyük Türkiye" hedefine yürüsünler.

Yazarın Diğer Yazıları