Aman! Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden de mi çekiliyoruz?

Bu ay başı itibariyle yeni adli yıl başlamış oldu. Açılış, son yıllarda alışılageldiği şekilde yine Beştepe'de yapıldı. Yine Barolar katılmadı. Üstelik bu defa davet dahi edilmedi. Yine adalet, hak, hukuk vurgusu yapıldı. Hukukun üstünlüğü ilkesine dikkat çekildi.

Ancak biz artık biliyoruz ki, tüm bu temel değerler, yeni adli yıl başlar başlamaz unutuldu.

Adli Yıl Açılış Töreni

Artık söylemekten usandık: Yargı yılının açılışı yürütmenin evinde olmaz diye ama nafile! Beştepe'de yapılan açılışta söylenecek hiçbir adalet, hak, hukuk açıklaması güven tesis edemez.

Biz yargının yürütmeden bağımsız olmayışından yakınmaya, uyarılar yapmaya devam etsek de Beştepe'de adli yılı açmaktan rahatsız olmayan yargı mensupları, yargının bağımsız olmamasının sebebini uluslararası yargı kuruluşlarına bağladı.

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, isim vermeden "üstün hukukun sözcüsü gibi takdim edilen yabancı, çoğunlukla da Avrupa menşeli oluşumların ve onların uzantılarının" yargının bağımsızlığını etkileyen faktörler arasında olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti.

"Avrupacı etki gruplarına tavsiyemiz, Türkiye'de yargı bağımsızlığına gölge düşürecek söylemlerden, patronize edici üsluptan sakınmalarıdır. Hukuk sistemimizi toplumsal dinamiklere göre şekillendirmekte özgür ve bağımsız bir ülkeyiz. Hukuk bağımsızlığımıza saygı duymayanlardan yargı bağımsızlığı dersi almamız mümkün değildir."

Her ne kadar Akarca isim vermemeyi tercih etse de şüphesiz ki, kastettiği oluşumlardan biri 1954 yılında onayladığımız Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) kapsamında zorunlu yargı yetkisini 1990 yılında kabul ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) idi.

Ne yani, yargımızın bağımsızlığının sebebi AİHM miydi? Yoksa bu bir yol yapma mıydı? Pek çok icraatın öncesinde olduğu gibi, öncesinde huzursuzluk hissettirmek, nabız mı yoklanmak isteniyordu?

Tam da kafalarımız karışmışken, endişelerimizi şimdilik giderebilecek bir ziyaret gerçekleşti.

Spano'nun Ziyareti

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı Robert Spano, Türkiye'ye geldi. Kendisi, AİHM'ye başkan seçildiği 2020 Mayısına kadar Türkiye'den gelen dosyalara bakan 2. Daire'de görev yapıyordu. Özetle, Türkiye'deki hukuk ihlallerine oldukça hakim biri.

Altında Türkiye tarafından hak ihlali yapıldığına dair imzası bulunan Osman Kavala, Alparslan Altan gibi pek çok davanın gereği olarak bu kimselerin hala serbest bırakılmadığının bilinci ile Türkiye'ye geldi. Bu sebeple ziyareti çeşitli çevrelerce çok eleştirilse de hiç şüphe yok ki, söyleyeceği sözler, üzerinde duracağı konular önemliydi. Zira iktidara karşı uyarı niteliği taşıyabilirdi.

Rusya'dan sonra AİHM tarafından verilen en fazla kararı uygulamayan ikinci ülke olduğumuz için beklenildiği gibi Spano'nun başlıca vurguladığı husus, AİHM kararlarının uygulanmasının zorunlu olduğuydu. Nitekim bizim anayasamıza göre de bu zorunluluk geçerli.

Bu açıdan Spano'nun AİHM'nin pusulasının hukukun üstünlüğü ilkesi olduğu vurgusunu yapan şu sözleri önemliydi:

"Hukukun üstünlüğü ilkesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sisteminin kutup yıldızıdır. Bize yol gösteren, ileriye gitmemizi sağlayan parlak yıldız."

Nerede konuştuğuna dahi bakmadan, mahkemelerin bağımsızlığına engel olarak uluslararası oluşumları gösteren Yargıtay Başkanı'na ise söylenecek tek şey, Spano' nun şu sözlerine kulak vermesi:

"İktidardaki kişiler mahkemeleri kontrol edemez. Kanunlar sadece halka değil, aynı zamanda gücü elinde bulunduranlara da her an uygulanabilmelidir. Kanunun üzerinde hiç kimse yoktur."

 

Yazarın Diğer Yazıları