Aman istikrar bozulmasın...

15 yılda 12 seçim kazanan bir iktidar bir kez daha seçimleri kazanmak için meydanlara çıkıyor.

Bugüne kadar AKP'nin en büyük silahı ekonomik istikrardı. Özellikle 2002 yılında büyük bir krizden çıkmış Türkiye, AKP'ye sımsıkı sarıldı.

Aslında 2002 yılında AKP iktidara geldiğinde Türkiye ekonomik reform sürecini çoktan başlatmış ve ciddi mesafe almıştı.

2007 yılına kadar bu reformun mirasını yedi. 2007 yılından sonra Türkiye'de işler tersine gitmeye başladı.

AKP ekonomik istikrar bozulmasın iddiası ile geri kalan tüm seçimleri aldı. Özellikle 2009 yılından sonraki tüm seçimlerde ekonomik istikrar bozulmasın düşüncesi hep AKP'nin işine yaradı.

Ekonomik okur yazarlığı olmayan bir ülke, tüketim ve inşaat ekonomisine dayalı bir ekonomi modeli sürdüren AKP'de umut buldu.

İnşaat sektörüne, Amerika'dan bulduğu ucuz parayı konut kredisi olarak pazarlayan bankaların da yardımı ile sanal bir zenginlik yarattı.

100 bin liralık bir ev, konut kredisi ile alan kişi tarafından bir ay sonra 150 bin liraya hatta 200 bin liraya bile satılabiliyordu.

Belirli bir kesim kâğıt üzerinde de olsa evlerin değer kazanmasından dolayı resmen zengin oldular.

Fabrikalar satıldı, arsalarına toplu konutlar ve alışveriş merkezleri yapıldı.

Bankaya bile gitmeden bir SMS ile 50-60 bin liralık krediler bir dakikada bankadaki hesabımıza aktarıldı.

Türkiye olarak yılda 1 milyar doların üzerinde lüks akıllı telefon aldık.

100 liraya cebimizdeki plastik kartlarla kahvaltı yaptık.

5 günlük 5 yıldızlı tatil köylerindeki tatilin parasını 12 ayda ödedik.

Borçluyduk ama mutluyduk. Çünkü borç birikince bir başka banka "borç transferi" ile bizi rahatlatıyordu.

Gerçi faizler biraz fazlaydı ama olsun. Lüks yaşıyorduk.

Nasıl olsa zengindik. 300 bin liraya aldığımız dairenin fiyatı 700 bin lira olmuştu.

AKP giderse eğer, bu zincir kopar korkusu ile iyice sarıldık.

Bunun adına ise ekonomik istikrar bozulmasın dedik.

Bir sabah Amerika'dan haber geldi. Amerika artık piyasalara para vermeyecek tam tersi faizleri yükseltecekti.

Yıl 2013'ü gösterdiğinde büyük sermaye Türkiye gibi ülkelerden parasını geri çekmeye başladı. Dolar bir anda yükselmeye başladı. Tabii ki biz anlamadık. Çünkü o dönemde Gezi Olayları patladı ve bunu Türkiye'nin büyümesini istemeyen dış mihrakların oyunu olarak gördük. Dolar kısa sürede 2 lira oldu.

2013 yılından beri Türkiye'den sermaye çıkışı var. Adım adım çekip gittiler.

Biz ise tam 4 yıl aynı hayatı sürmeye devam ettik.

Borcu borçla kapattık, elde avuçta ne varsa Devlet olarak sattık.

Türkiye'nin art arda düşen kredi notunu da köprülerimizi ve yollarımızı kıskanan Batılıların oyunu olarak gördük.

Dahası öyle gösterildi. Biz de yedik!

Sonunda Mayıs ayının ilk haftası artık ekonomi patladı. Yani takke düştü kel göründü.

Enflasyon rekor kırdı, faizler artık kontrol edilemedi ve nihayetinde 1 Amerikan Doları tarihi zirve ile 4.240 lirayı gördü.

***

15 yılda 12 seçim kazanan bir iktidar bir kez daha oy için meydana çıkıyor.

Dolar dolsa ne olur dolmasa ne olur diyen bir başbakanda son kez koltuğunda oturmanın mutluluğu var. Çünkü o da biliyor ki, bir süre sonra Türkiye'de ekonomik istikrarın hiçbir zaman olmadığını, yaşanacak büyük bir krizle halk görecek. Belki de gidiyor olmanın mutluluğu var yüzünde.

Sonuç olarak; Türkiye'de 15 yıl ekonomik istikrar ile aldatılan bir halkın gerçeklerle yüzleşmesi başlıyor.

Yazarın Diğer Yazıları