Haber : Selda Öztürk Kay

Onur Öymen: Endişe ediyor
ABD’nin Türkiye’ye ’şartlı’ bir destek verdiği ortaya çıkmıştır. Erdoğan, Türk kamuoyunun bilmesini istemediği bazı şeylerin ortaya çıkmasından endişe ediyor. 1 milyar dolarlık hibe karşılığında sınır ötesi operasyon düzenlememe sözü veren AKP Hükümeti’nin bir bakanı değil miydi?

Nüzhet Kandemir: Açıklasın
ErdoĞan, istihbarat desteği karşılığında ABD’ye hiçbir şey vermediğini iddia ediyor ama Bush ile 5 Kasım’da yaptığı görüşmenin içeriği hakkında kamuoyunu aydınlatmaktan da kaçınıyor. Madem ki taviz verilmedi, devletlerin en üst kademesinde yapılan görüşmenin zabıtları açıklanmalı.

Sina Gürel: Ödün verilmiş
Kendİsİ ’Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı şerefsiz olamaz’ dedi. Tamamen katılıyorum. ABD’nin Türkiye’ye verdiği destek karşılığında muhakkak bir takım ödünler verilmiş olmalı diye düşünüyorum. 5 Kasım görüşmeleri sadece istihbarat işbirliğine yönelikse, açıklanmasında mahzur yok.

Dış politikadaki tavırlarını “Vermeden almak Allah’a mahsus” ve “Kazan kazan” şeklinde özetleyen Erdoğan, sınır ötesi operasyon desteği karşılığında Bush’un ne kazandığını henüz açıklamadı.

‘Kazan-kazan’da Amerika ne aldı?
Dış politikada hep “kazan-kazan” stratejisi ile hareket ettiğini söyleyen Başbakan Erdoğan’dan cevap bekleyen soru: Türkiye, 5 Kasım’daki görüşmede ‘ortak mücadele sözü’ aldı, peki ABD karşılığında ne kazandı?

Türkiyeli medya aracılığıyla başlatılan ABD’yi ’dost’ve ’şirin’gösterme operasyonu tam gaz sürerken, Washington’un PKK’ya karşı ortak mücadele alışverişinden ne kazandığını herkes merak ediyor. AKP’nin dış politikadaki hedef ve yaklaşımlarının, “hep kazan-kazan” anlayışında olduğunu belirten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 5 Kasım’da ABD Başkanı George W. Bush ile Beyaz Saray’da yaptığı görüşmede “PKK’ya karşı ortak mücadele sözü” aldığını ifade ederken, Türkiye’nin bu desteğe karşılık ne gibi taahhütlerde bulunduğunu hâlâ bir sır gibi saklıyor. Bu tablo, başta muhalefet partileri olmak üzere vatandaşları endişeye sevk ediyor. Şimdi Türk halkı, “Süleymaniye’de askerimizin başına çuval geçiren, terör örgütü PKK’ya silah veren, Barzani ve Talabani’yi koruyan ABD bu destekten ne kazandı” sorusuna cevap arıyor.

Medyaya kızmıştı

Erdoğan ise, bu soruya cevap vermek yerine, konuyu gündeme getirenlere kızarak şöyle demişti: “Bu değerlendirmeler hiç şık değil, çok çirkin, çok alçakça. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, bir şeyler vermek karşılığı böyle bir işbirliğine girecek kadar şerefsiz değildir.” Halbuki, sahte müttefik ABD’nin, Türk kimliğini yok etme mücadelesi verdiği, Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’yi parçalamak istediği, bölücü unsurları besleyip desteklediği hâlâ hafızalardaki yerini koruyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cuma namazını Ankara Birlik Mahallesi’nde bulunan Göltepe Camii’nde kıldı. Erdoğan, namaz çıkışı vatandaşları selamladı.

Vatandaş merak ediyor
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Başbakan Erdoğan’ın ABD ziyaretinin ardından genel af söylentilerinin arttığını söyledi. Öymen, Başbakan Erdoğan’ın Bush ile yaptığı görüşmede, ABD’nin istihbarat desteğine karşı Türkiye’den bazı “koşullar” ı yerine getirmesini istediği yönündeki haberlerin dış basında yazıldığını ancak Türkiye’deki medyanın ve muhalefet partilerinin yorum yapmasına izin verilmediğini kaydetti. Öymen, şunları söyledi: “Bunu anlamak kabil değil. 23 Eylül 2003 tarihinde ABD ile anlaşma imzalayıp 1 milyar dolarlık hibe karşılığında sınır ötesi operasyon düzenlememe sözü veren AKP Hükümeti’nin bir bakanı değil miydi? Bu anlaşma CHP’nin TBMM’deki muhalefeti sonucunda onay alamadı Meclis’ten. O şartlı giriş olmuyor muydu? Başbakan, 5 Kasım 2007 sonrasında ABD’den döner dönmez şartlar değişti. Yeni düzenlemeler yapılabilir denmeye başlandı. Genel af söylemleri ortalıkta dolaşıyor. Başbakan da, af söylemlerinin ABD ile alakası olmadığını iddia ediyor. Oysa İngiliz Financial Times gazetesi, ABD’nin Türkiye’ye sınır ötesi hava operasyonu için istihbarat desteği verdiğini ancak kara operasyonları için izin vermediğini yazdı. Buradan da ABD’nin Türkiye’ye ’şartlı’ bir destek verdiği ortaya çıkmıştır. Erdoğan, Türk kamuoyunun bilmesini istemediği bazı şeylerin ortaya çıkmasından endişe ediyor.”

Henüz çok erken

Öymen, Türkiye’nin ABD’nin istihbarat desteğiyle başlattığı sınır ötesi operasyonun “başarı” ya da “Türkiye’nin kazancı” olarak yansıtılması için henüz çok erken olduğunu belirtti. Türkiye’de, Başbakan Erdoğan’ın her sözünü “başarı” olarak yansıtan bir medya olduğunu söyleyen Öymen, “İşin gerçeği öyle değil. Başarıdan söz edebilmemiz için öncelikle terör örgütünün insan deposu olan Mahmur Kampı’nın dağıtılması gerekiyor” dedi.

Görüşme zabıtları açıklansın
Emekli Büyükelçi Nüzhet Kandemir de, Başbakan Erdoğan ile Bush’un yaptığı görüşmenin zabıtlarının açıklanmasını istedi. Başbakan Erdoğan’ın söylemleriyle bazı çevrelerin söyledikleri arasında büyük tezat olduğuna dikkat çeken Kandemir, “Başbakan Erdoğan, istihbarat desteği karşılığında ABD’ye hiçbir şey vermediğini iddia ediyor ama Bush ile 5 Kasım’da yaptığı görüşmenin içeriği hakkında kamuoyunu aydınlatmaktan da kaçınıyor. Madem ki hiçbir taviz verilmedi, devletlerin en üst kademesinde yapılan bir görüşmenin zabıtları kamuoyuna açıklanmalı. Başbakan, bunları açık seçik ortaya koymazsa, görüşme ile ilgili iddialar da uzun bir süre gündemde olacaktır. Aksi takdirde bu görüşme sürekli olarak spekülasyonlara açık olacaktır” dedi.

Gürel: Ödünler verilmiş olmalı
Dışişleri Eski Bakanı Şükrü Sina Gürel ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Bush ile 5 Kasım tarihinde gerçekleştirdiği görüşme ile ilgili yapılacak her tür değerlendirmenin spekülasyondan ileri gidemeyeceğini söyledi. Gürel, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, şunları kaydetti: “Erdoğan’ın bu konuda yaptığı açıklamaya inanmaktan başka çaremiz yok. Kendisi ’Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı şerefsiz olamaz’ dedi. Bu açıklamasına tamamen katılıyorum. ABD’nin Türkiye’ye verdiği destek karşılığında muhakkak bir takım ödünler verilmiş olmalı diye düşünüyorum. Ama bu konuda bir şeyler söyleyebilmek için o görüşmenin tutanaklarını görmek lazım. 5 Kasım görüşmeleri eğer gerçekten sadece istihbarat işbirliğine yönelikse açıklanmasında da bir mahzur yoktur sanıyorum.”