Amerika'ya meydan okuduk...

Milli Savunma Bakanlığı'nın yaptığı, "Hava Kuvvetlerimize bağlı iki F-16 savaş uçağımızın Suriye hava sahasında 2 saat uçtuğu" haberi, kuşku yok ki Amerika'ya da Başkan Trump'a da meydan okumaktır.

Birleşmiş Milletler toplantısı için Amerika'da bulunan cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başkan Donald Trump ile yüz yüze değil sadece telefon ile görüşmesi anlaşılan o ki, Türkiye'nin sabrını taşırdı.

Trump'ın Türkiye'nin Fırat'ın doğusunda Amerika ile Türkiye'nin ortak oluşturacağı güvenli bölgeden de geri adım attığı Cumhurbaşkanı Erdoğan'a söylendi ki F-16'larımız Suriye hava sahasına gönderildi.

Erdoğan Amerika'ya gitmeden önce defalarca Amerika'ya 15 gün süre verdiğinden söz etmiş ve Fırat'ın doğusuna Türkiye'nin yalnız başına gireceği mesajını vermişti.

Trump'ın Münbiç'te ve İdlib'te olduğu gibi Türkiye'yi Fırat'ın doğusunda da aldatması karşısında Erdoğan'ın F-16'lara Suriye'de uçuş görevi verdiği anlaşılıyor.

Değerli okurlarım,

Amerika'nın Suriye'de Türkiye'nin müttefiki olmadığını ve PKK uzantısı PYD/YPG terör örgütünü kendisine müttefik aldığını sık sık yazdım.

Türkiye - İran ve Rusya'nın Suriye'de kalıcı barış için yaptığı 5 zirveye Amerika'nın alınmaması elbette boşuna değildi.

İki, F-16'mızın Suriye toprakları üzerinde 2 saat uçması eminim Amerika için de sürpriz oldu.

Ve yine eminim ki Türkiye bu iki adet savaşan şahin F-16 uçağımızın Suriye hava sahasındaki uçuşu ile bilgiyi Rusya'ya da İran'a da vermiştir.

Bu bilginin Rusya'ya verilmesi, Suriye rejiminin de bu uçuşlardan haberdar olmasını doğal olarak sağlar.

Hava kuvvetlerimizin bu meydan okuma sayılacak uçuşundan sonra Amerika'nın takınacağı tavır Fırat'ın doğusu için önemlidir.

Türkiye - Amerika ilişkileri için de önemlidir.

Suriye'nin doğusunda Amerika'nın kontrolünde müttefiki konumunda olan PYD/YPG açısından da önemlidir.

Türkiye gerek birleşmiş milletler kuralları gerekse angajman kuralları çerçevesinde sınırlarını korumak hakkına sahiptir.

2 savaş uçağımızın Suriye hava sahasında 2 saat süre uçuş yapması Amerika'ya ilk ihtardır ve Pentagon ile Başkan Trump'a şu mesajı vermektedir:

 "Bizimle beraberseniz haydi gelin birlikte Fırat'ın doğusunda güvenli bölge oluşturalım.

Eğer bizimle değilseniz biz başımızın çaresine bakacak güçte ve kararlılıktayız."

Bakalım Amerika Türkiye'nin bu kararlı tutumu karşısında nasıl adım atacak?

NEREDE BU DEVLET NEREDE BU HÜKÜMET?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "nerede bu devlet, nerede bu hükümet?" sözünü Meclis Grup toplantısında duymuştum.

7 Haziran 2015'de yapılan milletvekili seçiminin birinci yılında bu sözleri söyleyen Bahçeli'ye hitaben şöyle yazmıştım:

- Devlet Bey, 7 Haziran 2015'te Türk seçmeni, avucunun içine koalisyon hükümeti kurma görevini verdi

- CHP sana Başbakanlık dahi önerdi ki AK Parti'den kurtulmak için daha ne yapacaktı Kemal Bey?

- Elinin tersi ile hatta hakaret de ederek reddettin.

- Meclis Başkanlığı'nı da AK Parti'ye hediye ettin.

- 1 Kasım'da yeniden tek başına hükümet olma imkânını da sen sağladın AK Parti'ye.

- Bugün nerede diye sorduğun işte o hükümettir.

Sizler de sorabilirsiniz:

Bu yazı nereden aklına geldi?

Değerli okurlarım,

Dün sabahtan itibaren Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi olarak göreve başladım.

9 Haziran 2016 tarihinde Yeniçağ Gazetesi'nde yayınlanan ilk yazımdan alıntıladım Devlet Bahçeli bölümünü.

Yazımı yazarken de Sayın Bahçeli'nin hastanede sağlık kontrolünden geçtiği haberi geldi ki kendisine şifa diliyorum.

Değerli okurlarım,

Başkentimiz Türk siyasetinin merkezidir.

Siyasi partiler yasasına göre genel merkezlerinin Ankara olma zorunluluğu vardır.

Ankara'nın siyasi kulisleri elbette öncelikle Meclis'te, siyasetçilerin özel ofislerinde, kafelerde, lokantalarda ve tabi siyasi partilerin merkezlerinde oluşur.

Gerçekleri yazmak isteyen benim gibi gazeteciler için kulisleri takip etmek, dürüst ve mesleki etik kuralara uyarak her gün makale yazmak gerçekten zordur.

Çünkü gerçekler siyasilerin hoşuna gitmez. Tepki gösterirler hedef yaparlar.

Değerli okurlarım,

Yeniçağ Gazetemizde 9 Haziran'dan bu yana makale yazarken ayni zamanda Sonsöz Gazetesinde Genel Haber Koordinatörü ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olarak çalışıyordum.

Baba dostum gazeteci Abdi Pehlivan ağabeyim ile 1969'da mesleğe başladığımdan bu yana tanışırım.

Yeniçağ'dan Ankara Temsilciliği teklifini alınca, "Abdi Ağabeyimden izin almam lazım" dedim.

Ve onun da onayıyla bu önemli görevi üstlendim.

Benden önce bu görevi yapan Ahmet Takan kardeşimin taşıdığı bayrağı layıkıyla taşımak için de göreve başladım.

Allah mahcup etmesin inşallah…

 

Yazarın Diğer Yazıları