Analar ağlamasın, ancak...

Kur'an-ı Kerim, Bakara Suresi 154. Ayette şöyle buyurulur: "Velâ tekûlû limen yuktelu fî sebîli(A)llâhi emvât(un)(c) bel ahyâun velâkin lâ teş'urûn(e)". Türkçe meali: "Allah yolunda öldürülenlere de ölü demeyin. Onlar diridir ama siz anlamazsınız." Allah'a savaş açmış, eğitim çalışmalarında Allah'ı ve İslam'ı aşağıladığı sabit olan, yönetici kadrolarının ateist olduğu kesin şekilde bilinen PKK terör örgütüne, yani kafir bir örgüte karşı Türk Silahlı Kuvvetleri-Jandarma Genel Komutanlığı veya Emniyet Genel Müdürlüğü mensubu olarak mücadele ederken hayatını kaybedenler veya öğretmenler gibi değişik devlet kurumlarında hizmet ederken terör örgütü tarafından katledilenlerin tamamı şehittir. Çünkü onlar, bu vatanın bölünmemesi, bu bayrağın inmemesi ve kafir örgütün ülkemizin bir bölümünde hakimiyet kurarak ezan sesini dindirmemesi için savaşmış, çalışmış ve şehit olmuşlardır.
            Özetle, "analar ağlamasın..." gibi psikolojik savaş ürünü bir sloganın arkasına sığınarak kafir bir terör örgütü ve onun lideri ile müzakere masasına oturmak siyasal bir tercih olabilir. Ancak bu tercih, Allah, tarih ve millet önünde yanlış bir tercihtir. Bu tercih, "analar ağlamasını" siyasetin merkezine koyarak, dinimizin şehitliğe verdiği önem, yer ve değer ile açık bir şekilde ters düşmüştür. PKK ile mücadelede verilen şehitlerin varlıklarına -ölmedikleri, diri oldukları buyuruluyor- da ters düşmüştür. 'Analar ağlamasın' güçlü bir psikolojik savaş aracı olarak, iktidar tarafından başarı ile kullanılırken, muhalefet şimdiye değin özünde haklı karşı çıkışlar yapmakla beraber bu psikolojik savaş sloganının karşısına güçlü bir karşı savaş sloganı koyamamıştır. Ancak günlük siyasi başarı, tarihsel ve milli başarı anlamına gelmez. Seçmen yanıltılabilir ancak milli vicdan yanıltılamaz.
             AKP Hükümeti şimdiye değin Türk kamuoyunu pasifleştirici "analar ağlamasın" sloganı arkasına sığınarak PKK'ya alan teslim ederken, bunu bir geri çekilme mesajı olarak algılayan PKK, Türkiye'nin anasını ağlatmak için kendisinde güç bulmakta, saldırıya, haddini aşmaya motive olmaktadır. Terör örgütü, zafer psikolojisi içinde Türkiye'yi yenmiş olduğu inancı ile artık "savaş yorgunu ve yenik görüntüsü" veren AKP Hükümetine daha fazla geri adım attırmak amacı ile saldırdıkça saldırmaktadır. PKK terör örgütüne verilen her taviz, her geri adım bir başka geri adımı doğurmaktadır. Sonunda 6-7 Ekim olaylarında olduğu gibi "devletin geri adım atarak boşalttığı alanı" eline sopasını alarak dolduran, her vatandaşın doldurmasına izin verecek bir ortamın doğmasına izin verilmemelidir. Bunu ancak kamu otoritesini devletin sağlaması gerçekleştirebilir. Bu ise Cizre'de kırmızı ışıkta herkesin durmaya başlamasının sağlanması demektir.
            Özetle, "analar ağlamasın" ne en yüce değer, ne en yüksek siyaset yönlendirici ilkedir. Hemen hemen bütün tarih boyunca siyasetin ilk ve en üstün siyasi değeri, devletin birlik ve tebaanın/yurttaşların can ve mal güvenliğinin sağlanmasıdır. Vatandaşın can ve mal güvenliğini tehdit eden  eşkıyanın/düşmanın üstesinden gelinmesidir. 'Analar ağlamasın' diyerek eşkıyaya/düşmana teslim olduğunuz zaman esas anaların ağlamasına neden olursunuz.

 

Yazarın Diğer Yazıları