Anıtkabir önünde Metal Fırtına!

Hani bir “Metal Fırtına” kitabı çıkmıştı; ABD Türkiye’yi işgal ediyor, Anıtkabir’i bile bombalıyor, iki Türk de New York’u atom bombası ile tehdit ediyordu...
Metal Fırtına’daki öngörüler aslında gerçekleşmiş sayılır!
İşte Anıtkabir’in önünde Avrasya Radyo Televizyonu ve eşzamanlı olarak Türk Metal Sendikası basıldı, Genel Başkan Mustafa Özbek ve arkadaşları, bir gazeteci ve bir araştırmacı gözaltına alındı.
Anıtkabir bombalanmadı, ama kamuoyu öyle bir sindirildi ki, yarın “Anıtkabir’de Atatürk’ün mezarının altına gömülü bombaları arayacağız” deseler kimse itiraz etmeyecek!

* * *

Sahi Amerika Birleşik Devletleri Ordusu Türkiye’yi işgal etse, direnişi önlemek için önce kimleri tutuklardı? Hangi basın-yayın kuruluşlarını, hangi gazetecilerin, yazarların evini basardı?
Ve işgal ordusu ile kimler işbirliği yapardı?
Direnişçilerin adreslerini işgal ordusu askerlerine kim gösterirdi?
İşgal kuvvetleri basını, kimleri hedef gösterirdi, kimlere iftira atardı?
Bu soruların cevabını siz verin lütfen!

* * *


Gerçi Türk Milleti böyle bir fırtınayı yakın tarihte yaşadı. İngiliz işgal kuvvetleri, Meclisi Mebusan’ı bastığı gibi geniş tutuklamalara da girişti. 145 Türk devlet adamı, asker, idareci ve aydın, bir İngiliz sömürgesi olan Malta’ya gönderildi ve hapsedildi.
Tutuklamalar ve sürgünlerin asıl hedefi, “İşgale karşı bir direniş organize edilebilecek kapasitede olanların etkisiz bırakılması” idi. Bunların bir kısmı Ermeni tehciri sırasında meydana gelen olaylardan sorumlu tutulmak istendi, İngiliz mahkemesinde yargılandılar, ama orada bile beraat ettiler.
Aralarında, sürgünden sonra “Türkçülüğün Esasları”nı yazacak olan, Atatürk’ün “fikir babam” dediği, ünlü Türkçü Ziya Gökalp ve işgal günü “Kara Gün” başlıklı bir yazı yazan Süleyman Nazif de bulunuyordu!
Ziya Gökalp, sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini yazdı!

* * *


Bu tür operasyonları Amerikalılar da İngilizlerden öğrenmiş, fakat vahşileştirmişlerdir. Onların Malta’sı Afganistan için Guantanamo, Irak için Ebu Gureyb Hapishanesi’dir. Ebu Gureyp kapandı, sıra Guantanamo’da!
İtalya eski Cumhurbaşkanı Francesco Cossiga, zaten NATO himayesindeki Gladio örgütünün temel uzmanlık alanının ülkelerdeki yerel politik muhalefetin üzerine yıkılacak eylemler gerçekleştirmek olduğunu açıklamamış mıydı?
İşte Türkiye’de de yakın tarihte gerçekleştirilen bütün eylemler, gerçekten bu olaylara karışmış olan kişilerle birlikte aynı torbaya doldurulan milli direnç gücüne sahip insanların üzerine yıkılıyor ki Türkiye topraklarının, akarsularının, ormanlarının, yaylalarının Amerikan-İngiliz sermayesine veya bu ülkelerdeki Yahudi sermayesine satılmasına ses çıkarabilecek tek bir kişi bile kalmasın!

* * *

Peki bu durum böyle devam eder mi? Kimse ses çıkarmazsa, bugüne kadar “türban ninnileri” ve dindarlık taslamalarla uyuttukları halkın gözlerine baka baka bu topraklardan Atatürk ile birlikte Türk adını da silerler.
Türkiye’nin direnç gücünden kim rahatsız olabilir dostlar; mesele bu kadar açık değil mi?
Danıştay baskını gibi olaylara kadar devam eden Gladio operasyonlarının gerçek boyutunun ortaya çıkarılmasını herkesten önce bu ülkenin milli aydınları ister. Çünkü bu olaylar, Türkiye’nin istikrarına vurulan ağır darbelerdir, Türk Milleti’ne saldırıdır. 
Fakat, onların üzerine gidilmiyor, ülkenin milli direnç gücü ortadan kaldırılıyor! Teröristler bayram yapıyor!
Türk Milleti’nin direncini böylelikle kırabileceklerini zannediyorlar!
Bu direnci Allah izin vermedikçe hiçbir güç kıramaz, kıramayacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları