Anıtkabir’in boş avlusu ve AKP’nin açık tanığı

Anıtkabir’den canlı yayınlanan 23 Nisan törenlerini izlerken dün yazdığım şu sözün ne kadar haklı olduğunu düşündüm.

“Bugün 23 Nisan neşe dolmuyor insan…”

Okullara imam atayarak anayasanın laik ilkesi ile halen yürürlükte olan 430 sayılı Tevhidi Tedrisat kanununu göz göre göre çiğneyen Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Anıtkabir törenine katıldı.

Anıtkabir avlusunun dörtte üçü boştu.

İnanamadım.

Çocukluğumu düşündüm.

Ankara Bahçelievler Ulubatlı Hasan İlkokulu öğretmen ve öğrencileri olarak her 23 Nisan’da yürüyerek Anıtkabir’e giderdik.

Avluda, öğretmenimiz merhume Münire Ersin’in arkasında ikişerli sıraya girerdik.

Ankara Belediyesi EGO otobüslerini ücretsiz tahsis ederek Anıtkabir’e taşır ve avlu öğrencilerle tıka basa dolardı.

İkinci heyette Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ve devlet protokolü vardı.

Kurtulmuş, Anıtkabir Özel Defteri'ni imzaladı. Kurtulmuş Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı tarihi 1920 yerine 1925 olarak söyledi.

Atatürk’ün benimsemeyenler elbette böyle gaf yaparlar.

Devlet protokolü töreninde aynı azınlıkta çocuklar vardı avluda.

İşte AKP zihniyeti resmi bayramlarımızı önemsizleştirerek bu hale getirdi.

Değerli okurlarım,

25 ve 26. Dönem İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık’ın AKP Merkez Disiplin Kurulu Başkanlığına gönderdiği savunması Recep Tayyip Erdoğan ve AKP için tarihi bir kara lekedir.

Gizli tanık değil, AKP’li açık tanık Kocabıyık diyor ki?

“Son dönemlerde, parti kendini var eden bütün değerlere aykırı bir siyasi yol takip etmiştir. Esasen bütün itirazlarımız bu gelişmeye karşıdır.

Bu süreçte:

Parti Kuruluş Beyannamesi, program ve tüzükte yer alan bütün değerlere sadakatsizlik gösterildi.

Mevcut Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına itaatsizlik edildi.

Anayasa mahkemesinin kararlarına uyulmadı.

Anayasa hükmü olduğu halde AİHM kararları tanınmadı.

Şahsi siyasi emellere hizmeti amaçlayan bir yargı düzeni oluşturuldu.

Hukuk ve adalet itibarsızlaştırıldı.

Anayasanın 24. maddesine aykırı tavır ve siyasi kararlarla Ak Parti hukuken risk altına sokuldu.

Demokrasimizi geliştirmek yerine sınırları daraltıldı.

Muhalefet unsurları, gazeteciler, aydınlar, öğrenciler hapse atılarak terbiye edilmeye çalışıldı.

En son olarak, siyasi rakipler, kendi yaşadıklarımız ve tecrübelerimiz unutularak, yargı yoluyla tasfiye edilmeye çalışıldı.

Bu partide yönetici ve milletvekili olan bazı kişilerin neden zenginleştiği hiç merak edilmedi.

Sonuç olarak:

Minareler devrildi.

Kubbeler çökertildi.

Camilerden muhabbet uzaklaştırıldı.

Müminler adaletsiz bir düzenin askerleri haline getirildi.

Yukarıdaki satırlar ve mahiyetindeki tespitler muhalefet kaygısıyla yazılmamıştır.”

Yazarın Diğer Yazıları