Ankara'da aslında ne oluyor?

Toplasanız sayıları 10'u geçmez… Adı konmamış örgüt gibi davranırlardı… Bu yapıya 'AVM kardeşliği' de diyebiliriz…

Ankara'da imar hareketlerinin, AVM türü büyük ticarî faaliyetlerin, sanayi ve ticaret namına iş yapan sivil toplum kuruluşlarının tamamına yakınında bunlar egemendi…

Birbirlerinin ayaklarına hiç basmadılar… Örgüt disiplinini hiç bozmadılar… Şehri güzelce paylaştılar… Aralarındaki ufak tefek pürüzleri 'kendi hukukları içinde' tertemiz hallettiler…

Adliye ve güvenlik bürokrasisiyle aralarını hep iyi tuttular… Tabii siyasilerle de… Bunu aşikâr yaptılar ve hiç çekinmediler… Yerel ve genel siyasî güçlerin himmetine hep duacı oldular…

***

İşbirliği için iktidarların türü, rengi, havası hiç önemli değildi… Demokrasi de onlarındı, muhtemel darbelerde darbe hükûmetlerinin Başbakanlığı da…

Cemaat güçlüyken, hepsi ya cemaatçiydi ya da cemaatin ortağı… Cemaat FETÖ'ye dönüşünce onlar da bir kertenkelenin deri değiştirme titizliğini sergilediler…

Bunların tedbir amacıyla her partiden adamları olurdu… Yedirir, içirir, beslerlerdi… Kullanmaları gerektiği zamana kadar onlara iyi bakarlardı… Doymak bilmeyen iştahlarından arta kalanlarla siyasetçi doyururlar, siyaseti finanse ederlerdi…

Rant için hangi toprağın kıymetleneceğine, hangi garibanların aldatılıp topraklarının beleşe alınacağına bunlar karar verirdi… İmar planları, önce bunların şeytanî beyinlerinden, sonra ilgili kurumlardan, daha sonra da tükenmez hırslarına arenalık yapacak muhitlerden geçerdi…

Bazen sırtlanlar gibi davranırlardı… Yani, kendileri av peşinde koşmaktansa, başka canlıların avladıklarına dalarlar veya ölmüşlerin leşlerini tercih ederlerdi…

Ve bir bakardınız, 20 sene önce olmayan bir yerden 'Çukurambar haram imparatorluğu' doğardı…

Çünkü, Ankara'da kuralı galipler koyardı ve galipler onlardı… Garibanın toprağı üzerine dikilmiş 'kibir kuleleri' de onlarındı…

***

Orta Çağ Avrupası'ndaki krallıklar gibiydi ilişkiler… Onların akrabalıkları kız alıp kız vermeyle gerçekleşirken, Ankara'nın baronları da birbirlerinin AVM'lerinden ve rezidanslarından hisse alıp vererek akrabalığı pekiştiriyordu…

Sonra şehre bir Belediye Başkanı geldi… O devasa haram çarkına çomak soktu…

Önceki galiplerin koyduğu kuralları tanımadığını ilân etti… Halkın alın teri ve emeğini imar rantçılarına, AVM baronlarına, kendisini şehrin ve bu şehirlilerin efendisi sanan 'imtiyazlı kralcıklar'a yedirmeyeceğini gösterdi…

Ankara'nın aynı en büyük işvereni olan Büyükşehir Belediyesi ve iştiraklerini şeffaf ve denetlenebilir hâle getirdi… Önceliklerin ilk sıralarına adalet, tasarruf ve kardeşliği yerleştirdi…

'Şahsa özel' imar hareketlerini durdurdu… Önceden intikal edenlere müdahale etmeye, hukukun dışına taşanlara engel olmaya başladı… İhalelerde ahbap çavuş düzeni bozuldu, adrese teslim ihale düzeni darbe vuruldu, ihaleler canlı yayınlanmaya başlandı…

***

Ankara için bu bir devrimdi ve bu devrim arkasında 'mağdurlar' toplamaya başladı… Kalantor mağdurlar!.. Düzeni bozulanlar… Çarkı duranlar… Şehri, iki dudağı arasında zannedenler… Akarları kesilenler… Tüm servetini adaletsizlikten sağladığı için şehre adil bir yönetici gelince taptıkları elinden alınma korkusu yaşayanlar…

İşte bütün isyan buna… Bütün gürültü buna…

Düzeni bozulanlar, düzenlerini bozana iftira ederek, kumpas kurarak eski güzel günlerine dönebileceklerini umuyorlar… Zannediyorlar ki, bütün şebeke olarak ayağa kalkarsak geri adım attırırız…

Onun öyle olmadığını ve olamayacağını görecekler… Evet, Ankara'da maç daha yeni başladı… Kuralları artık galiplerin değil, haklıların koyacağı bir maç…

 

Yazarın Diğer Yazıları