Anlaşılamayan siyaset

Ne kadar alıştık değil mi, evlatlarımızın şehit haberlerine. Yapılan cenaze törenleri ve imamın "hakkınızı helal ettiniz mi" sorusu, içinizi rahatlatıyor mu? Acaba onlar bizlere haklarını helal ettiler mi? Tüm bunlara, yönetimi ile sebep olan kişi ya da kişiler de, her gün saçma sapan konuşmalarla gündem yaratıyor.

İç politika ve politikacıların sarf ettiği, yetersiz ve sevimsiz diyaloglara, yazılarımda elimden geldiğince bulaşmamaya çalışıyorum. Ama yapılan açıklamalarda yer alan boşlukları anlamak için, o seviyeye inmek gerek. Sanmayın bu bize mahsus bir konu. Amerikan iç politikasında sarf edilen sözler, Amerikalı seçmenin yarısının neden oylamaya bile gitmediğini anlatıyor. İşin acı tarafı hep bu yarı, kaderine razı olup suyun akışına kapılırken, oylamaya katılanların kararına uyuyor.

***

Yazmayayım dedim ama iki satır bu konuda sarf edeceğim. Ülkenin tepesinde oturan, Anayasa Mahkemesi kararına "saygı duymayıp tanımadığını" açıklarken, kendisin de o anayasa ile başa geçtiğini hatırlamıyor bile. Şimdi kendi anayasasını çıkarmaya çalışıyor. Demokrasi, özgürlük deyip, olmayan üç kuruşluk özgürlük ve demokrasiyi de yok edecek. Komik değil mi?

Bizi doğrudan ilgilendiren konularda bile, kimse fikrimizi sormuyor, yalnız söylüyorlar. Yapılan görüşmeleri diyalog sanmayın. Saddam ve Kaddafi ile bile daha fazla diyalog vardı.

Bu hafta sonu Washington'da meydana gelen bir gelişme Türkiye'nin geleceğine yönelik planlara hız verildiği izlenimi verdi. Hafta sonunda Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi'nin yıllık toplantısı yapıldı. Bundan 15-20 yıl öncesi Amerika'da yaşayan Türklerden oluşan bu örgütün, toplantılarına davet ettiği konuklar bile artık gelmiyor. Eskiden Amerikan yönetimlerinin bakan, bakan yardımcıları, kongre üyeleri ve analizcileri katılırdı. Şimdi bu toplantıya Ankara'daki Büyükelçi bile katılmaya tenezzül etmiyor.

Bu toplantılar son 30 yıl içinde ABD başkentinde Türkiye'nin itibarını temsil ederdi. Daha önce de yazdığım gibi Türkiye'nin Washington'da son on beş yıl içinde itibarının da ne kadar hızla eridiğini gösteriyor. ABD'de bu tür örgütler, devletlerarası çözüme bağlanamayan işleri de bir ara yol bulmada arabuluculuk yapardı. Şimdilerde bizlere anlatılan arabulucu yapılacak ne lider kadrosu ne de siyasi bir yol kaldı. Son yıllarda Türkiye'yi idare eden parti, kendi örgütlenmesini ve lobi sistemini kurdu ama sonuç ortada. Bir avuç ülkesini seven Türk yırtınıp duruyor. Ülkenin itibarı yoksa derneklerin de itibarı olmaz. Kural bu.

Bir de dikkatimi çeken ABD'nin Ankara'dan dönünce emekli olan eski büyükelçisi Ricciardone'nin çelişen açıklamaları. El Nusra konusunda AKP'yi suçlayan emekli büyükelçi, son demecinde PKK ve YPG konusunda dikkat çekici açıklamalarda bulunmuş. Ben bu tür çark edişleri hep ilginç buldum. Bakın görün yakında bunun da kokusu çıkar.

***

Gelelim Amerikan iç politikasına. Demokrat Parti'de Hillary Clinton Güney Carolina aday adaylarını kazanınca bizimkiler işi bitirdi. O kadar konudan bihaberler ki Demokrat Parti'den genel kurula kadar 4765 delege seçileceğini ve Güney Carolina'nın da bunun 59'unu temin edeceğini anlayamadılar. Daha durum net değil. California, New York ve Pennsylvania gibi büyük eyaletler durumu belirleyecek.

Cumhuriyetçiler'de Trump rezaleti devam ediyor. Yakında bu adamı devre dışı bırakacak bir skandalın patlaması kaçınılmaz gibi. 

Yazarın Diğer Yazıları