Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit <br>YUSUF

Hüseyin Macit
YUSUF

Anlaşma hayali New York'ta kâbusa dönüştü

Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Rum teröristler tarafından yıkıldığı, tarihe Kanlı Noel olarak geçen 1963-64 sonrasında başlayan müzakerelerde, bugüne değin bir milim yol alınamamıştır. Rum liderliği o tarihten bugüne, adada yaşanmış olan felaketlerden zerre kadar ders almamıştır. Rum tarafı hâlâ daha adanın tamamen Yunanlaşması adına, Megali İdea ve Enosis safsatalarının, bağımlılığından kurtulamamaktadır. Çözüm adına ortaya konan tüm şer planlarında Kıbrıs Türküne adada yaşam hakkı öngörülmemektedir. Rum tarafı Kıbrıs Türkünün adadaki varlığına tahammül etmemektedir ve bunun için de her şeyi göze alacak kadar şaşırmıştır. Rum tarafı müzakere masasında anlaşma olsun, çözüme ulaşılsın diye oturmamaktadır. Rum'un tek çözümü adanın Yunan egemenliği altına girmesidir. Kıbrıs Türkleri, Rum'a göre, adada azınlıktır ve eşit ortak olma gibi bir hakları da yoktur. Adanın Yunan olması önündeki en büyük engel Kıbrıs Türkünün adada sürdürdüğü Türklük ve Müslümanlık mücadelesi ve kararlılığıdır. Türkiye'nin her şartta desteği Rum tarafının saçma sapan hedeflerinden vazgeçmesini ne yazık ki engelleyememiştir. İşte bu şartlarda sürdürülmekte olan müzakerelerden sonuç alınamamaktadır ve alınamayacaktır. Türk tarafının anlaşma hususundaki samimi çalışmaları Rum tarafından gereken ciddi karşılığı görememektedir; göremeyecektir de. 2004 Annan Planı dahil, Türk tarafının ortaya koyduğu iyi niyetli tutum Rum'un uzlaşmazlık duvarına toslamaya mahkûmdur.

***

KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, kendisinden önceki Cumhurbaşkanları gibi ve hatta fazlasıyla çözüme kendini inandırmış ve bu hedefe ulaşmak için ekibiyle elinden geleni yapmaktadır. Ama Rum tarafının sergilemekte olduğu olumsuz tavır geçen hafta New York'ta gerçekleşen üçlü görüşmede doruğa çıkmıştır. Tarafların 2016 yılı sonuna kadar çözüme varılması hususundaki tutumları ve hedefleri teyit edilmekle birlikte bu konuda tatsızlıkların yaşandığı ve ileriki süreçte de yaşanacağı açıktır. Rum her zaman olduğu gibi zamana oynamaktadır. Anastasiadis New York'a giderken hedeflediklerinin tamamını başarmıştır. Sürecin bir takvime bağlanmasını, yol haritası belirlenmesini, beşli görüşmenin önünün açılmasını ve BM'nin hakemliğini önlemiştir. Ucu açık görüşmelere devam edilecektir. BM Genel Sekreteri Ban ki Moon'un yıl sonunda görev süresini sonlandıracak olması ve görev süresi bitmeden Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasını istemesi doğal bir takvim oluştursa da, bu olgu Rum tarafı için hiçbir bağlayıcılık teşkil etmemektedir. Rum tarafı Ekim ayında yeniden başlaması beklenen yoğunlaştırılmış müzakereleri 2017 yılına ötelemeyi hedeflemektedir. Önümüzdeki yıl ABD'de yeni bir yönetim iş başı yapacaktır. Enerji konusunda, doğal gaz ve petrol sondaj ve çıkarılması için Fransız Total şirketi 2017 ortasında çalışmalara başlayacaktır. Yine 2017 ortasında, 2018'de gerçekleşecek Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı seçimi için propaganda çalışmaları başlayacaktır. İç ve dış dengelerdeki gelişmelerin müzakere sürecini olumsuz yönde etkileyeceğinden hiç kuşkunuz olmamalıdır.

Bütün bu olumsuzluklara ek olarak Güney Kıbrıs'taki Anastas'ın partisi DİSİ dışındaki partilerin "federal" bir çözüme olan tepkileri gitgide artmaktadır. "Federal" çözüme karşı olan partilerin 2018'deki başkanlık seçiminde Anastasiaidis'e karşı ortak bir adayı desteklemeleri olasılığı gün geçtikçe destek bulmaktadır.

Bütün bu olumsuzluklar karşısında Türk tarafının tepkisiz kalmasını ve yeni bir süreç için Rum'un keyfini beklemesini düşünmek herhalde saflığın ötesinde aptallık olacaktır.***

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AKP hükümetinin emperyalizm destekli Rum-Yunan ikilisinin oyununa düşmeyeceğini düşünmekteyim. Son yıllarda örneği görülmemiş bir şekilde ilk kez BM Genel Kurulu'na hitap eden bir Türk yetkili Kıbrıs konusuna tek kelime ile değinmeyen bir konuşma gerçekleştirmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan önceden planlanmasına rağmen KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı ile New York'ta görüşmemiştir. Bu enteresan tavrı hayra yormak istiyorum. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında Büyük Türk Milleti'nin ortaya koyduğu milli şuur ve anti-emperyalist eğilim neticesinde Kıbrıs'ta ödün verilmesi artık imkansız hale gelmiştir. Rahmetli Cumhurbaşkanı Denktaş'ın her fırsatta vurguladığı üzere, Kıbrıs Türkiye'nin en haklı olduğu davasıdır ve burada verilecek bir ödün sonrasında Türkiye'nin çorap söküğü gibi dağılması işten bile değildir. Kâbusa dönüşen anlaşma hayalinden, rüyasından uyanıp KKTC'nin tanınması için yola çıkma zamanı gelmiştir.

Yazarın Diğer Yazıları