Annem…

Devlet dairesinde bir işlem için başvuru yaptığımda öğrendim..

Ankara'da, şu mahkemede, şu dosya numaralı bir davanız var..

Nedir o davanın gerekçesi? "Cumhurbaşkanı'na hakaret"

Diyor ki dosya kapağında;

Mağdur: Recep Tayyip Erdoğan

Sanık: Yunus Murat İde

Buradaki 'Mağdur' teknik bir ifade elbette..

82 milyonluk bir ülkeyi, iki dudağının arasından yönetebilen, bir işaretiyle YSK'ya hukuk tarihine geçecek kararlar aldırabilen bir kişinin mağdur olması mümkün mü?

Ayrıntıyı öğrenip, davaya konu olan yazıya yeniden göz attım..

Dava açılmış bile. Oysa o yazıda ne hakaret vardı, ne de kastı.

Hepimizin gözü önünde olanları hatırlatarak, soru sormayacaksa bir GAZETECİ, yapmayıversin bu işi.

Yaptığını zanneden meslektaşlarıma sessiz isyanım ise devam ediyor..

Üstelik "Mağdur", yazıdaki konuyla ilgili olarak, "Milletim  affetsin" diyerek kabullenmişti olanları.

**

Bu hakkımda açılan ilk dava değil.. Ama doğrudan Cumhurbaşkanlığı tarafından açılan ilk dava..

Hayırlısı olsun..

Bu konuya niye girdim..

Annemin sesi yankılandı yine kulağımda..

30 yıllık gazeteci olan oğluna, her annenin ortak duygusuyla hemen sitem eder;

- Oğlum azıcık sus.. Senden başka kimse yok mu?

Oysa kendi hiç susmaz.. Kendi susmadığı gibi, susacak bir evlat da yetiştirmemiştir Zeynep öğretmen..

Ama böyle durumlarda hocahanımlıktan sıyrılır, anneliği öne çıkar..

**

Güneydoğu'daki olayları takip eden Murat'a da..

İstanbul'da çatışmanın ortasında elinde mikrofon koşan Murat'a da..

Suriye'ye gitmiş Murat'a da..

Tunceli'de iki ateşin arasında kalmış Murat'a da..

Nebbaşların kafasına silah dayadığı Murat'a da..

Cizre'de yanı başında arkadaşını kaybetmiş Murat'a da aynı şekilde seslenip, sitem eder;

-Oğlum ne işin var oralarda.. Başka kimse yok mu?

Cevabım da hep aynıdır;

-Anne, ben gazeteciyim.. Kabul et artık bunu..

Bu bizim gerçeğimiz..

Bir yerde silahlar patlar.. Herkes sesin geldiğin yerin aksine koşar, biz sesin geldiği yere..

Bir yerde sel olur.. Herkes bölgeyi terk eder, biz, doğru bölgeye..

Bir yerde bomba patlar.. Herkes bölgeden uzaklaşır.. Biz olay yerine..

**

Aslında, annemin tavrı bize özel bir durum değil..

Fatma abla da aynı şeyi yapar, Makbule teyze de..

Emine hanım da aynı şeyi yapar, Ayşe hanım da..

Annelik bu..

Ve bu yanlarıdır aslında bize güç katan..

Biliriz ki duaları eksik değil üzerimizden..

Bedduası tutmayan anaların, duasının kabul olmaması mümkün mü?

**

Dava dosyasından buraya niye geldim?

Geldim, çünkü, başıma her bela açtığımda, aklıma önce iki Zeynep gelir..

Biri varım-yoğum kızım, diğeri anam..

Ve tesadüf, 3 gün sonra da Anneler Günü..

Zeynep de, ben de 'Anne' konusunda çok şanslıyız..

Zeynep öğretmen yeni davayı da duyacak ve yine söylenecek bana..

Artık terlik almıyor eline ama sözler kurşun gibi ağır hala..

Vesileyle, azarın şiddetini kırmam lazım..

O yüzden, müsaadenizle, annemin şahsında, tüm iyi, dürüst ve cesur insanların annelerinden, içimdeki sesle biraz 'bonus' toplayayım..

**

Yine fırtınanın ortasındayız..

Bırak fırtınayı, dal kıpırdasa yanına koşmak ister, o 'büyük cesaretim'..

Ne olursam olayım, kim olursam olayım; Bazen yanına koşup kanatlarının altına uzanmak ister delikanlılığım..

Bezirgan saltanatı, yine gemi azıya aldı..

Bezirgan, saltanatı bitmez sanır ama bitmesi de böyle sanmasındandır aslında.. Tarih öyle diyor..

Hava puslu yine.. Kurdun sevdiği türden bir pus değil bu..

"Görüş mesafesini" düşüren, gafletin, dalaletin hatta hıyanetin ardında bıraktığı toz..

Ve benim yine, yanına gelesim var..

Ama böyle bir zamanda, silahım kalemimken, silahım sözümken..

Ve, gafletin ve dalaletin ve hatta hıyanetin alnının çatına harflerimi çakmak varken,

Ve sen, zulalara sinecek bir puşt yetiştirmemişken,

Ve sen, bezirgana susacak bir korkak büyütmemişken,

Ve belki de en çok şimdi, sözümü-kalemi kuşanıp vuruşmak zamanıyken,

Nasıl gelirim ki kanatlarının altına?

Şükür ki hala dalgalanıyor bayrağım.. Demek ki vakit var henüz..

**

O halde vakit de varken diyeyim ki;

İyi ki benim anamsın..

İyi ki zulalara sinecek bir puşt yetişirmemişsin..

İyi ki bezirgana susacak bir korkak büyütmemişsin..

İşte bu yüzden, 3 gün önceden, bir kez daha kutlu olsun günün..

Senin ve memleketin,  hain ve korkak değil, 'evlat' yetiştirmiş tüm analarının, ellerinden öperim..

Murat'ın..

 

Yazarın Diğer Yazıları