​​​​​​​Aradığınız "kurtarıcı"ya şu anda ulaşılamıyor

Diyelim ki, şu andan itibaren İran'da her şey ABD'nin planladığı gibi gitti; rejimi "sivil darbe"yle devirmeyi beceremeyen Trump yönetimi, bu hiç de kolay lokma olmayan devletin hakkından askeri yollarla gelmeyi becerdi.

Ne olacak?

***

'Kuzistan'da filizlendirdikleri fitne iyice dallanıp budaklanacak ve İran'da yaşayan Şii Araplar 'Ahvaz Demokratik Cumhuriyeti"ne kavuşacak!

Nüfusunun 30 milyon civarında olduğu sanılan Güney Azerbaycan Türklüğü "müstakil" olacak!

Tükmen Sahrası, bağımsızlığına kavuşacak!

"İran Kürdistanı" kurulacak!

Luristan, Belücistan gibi devletçikler oluşacak!

Domino etkisi; Irak'taki fiili bölünme "tanınma"larla taçlandırılacak şekilde resmiyet kazanacak!

Ha bir de; İran'dan geriye bir şey kalmış olursa, yahut iş bu raddeye vardırılamaz da ABD "ehlileştirmeye" gitmeye karar verirse "İran demokratikleştirilerek" hizaya sokulacak!

Tekrar soruyorum: peki ne olacak?

***

Dilerim, Irak'ın nasıl demokratikleştirildiğini unutmamıştır; İran'a dönük muhtemel bir savaş, işgal yahut müdahaleyi "fırsat" varsaymaya teşne "rejim karşıtları". Rejimin "sertliğinden" yakınanlar, umarım farkındadır tepelerine yağacak bombaların da pek "yumuşak" olmadığının.  Ve ambargolar dolayısıyla başlarına geleni yoksunluk, yoksulluk, mahrumiyet zannedenler, inşallah, Afganistan'da, Irak'da, Suriye'de kendi evlerinde, işlerinde kendilerinin patronuyken, "vatandaş"ken, "umuda" yolculuklarının sonunda, kendilerini hiç bilmedikleri ülkelerde, hiç tanımadıkları bazı "efendiler"in, hiçbir yasal hakka sahip olmayan, resmi olarak var bile olmayan marabaları, yanaşmaları olarak bulanların yaşadıkları travmayı yaşamazlar günün sonunda kapısız-damsız çadırlarında!

***

Daha "özgür" bir yaşamın hayalini kuran her İranlı, bugün bu soruyu sorma dürüstlüğünü göstermelidir kendine:

Hangi özgürlüğünü yaşayabilirsin, sokağında işgal ordusu askerlerinin devriye gezdiği bir ülkede?

"Azatlık" her Türk'ün her Türk için nihai isteği, ümidi, hedefi; ama bugün her bir Azerbaycan Türkü, -her Türkmen de ayrıca- bu soruyu sormalıdır kendine:

ABD eliyle gelebilir mi hürriyet Türk'e? Musul'a geldi mi? Kerkük'e?

Keza Şii Araplar; Lübnan'a baksınlar… Bahreyn'e… Haritada ayrı bir yere sahip olmak yetiyor mu gerçekten de "egemen"liğe?

Ve Türkiye; istediğinizin bir "Erbil" daha inşa etmek olduğuna emin misiniz?

Orta Asya Kürtleri, Lurlar ve İran'ı "şeytan"ın koltuğuna oturtup da, muhtemel bir saldırıda içeriden taşlamaya hazırlanan her kim varsa…

 Hiçbir şeyi değilse bile Ebu Garip'e tıkılan kadınların feryatlarını unutmayın…

Aradığınız "kurtarıcı"ya şu anda ulaşılamıyor; "Azrail"den başka melek olmaz ABD'den bu coğrafyaya!

SORU-YORUM

Dünya "NATO dağılır mı, dağılıyor mu"yu tartışırken, ABD boşuna mı üzerine bir de "Ortadoğu NATO'su" oluşturdu?

İran'ın tam karşısındaki Suudi Arabistan'ı, Arap prensler yakalı toy kuşu avlasın diye mi o AH-64 Apaçi helikopterleri, M 1 Abrams ana muharebe tankları, F-15 S çok rollü savaş uçaklarıyla donattı?

Trump, -malum görüşmede- Kasım Süleymani'yi vuracakları bilgisini Türkiye'yle paylaşmış mıydı?

İran, Irak'taki ABD üslerini vuracaklarını dün Türkiye'ye gelen Putin'le paylaşmış mıydı?

ABD, İran'ı savaşa çekmeye çalışırken, Putin'in Esad'lı, Emeviye Camili, haritalı pozları kime, neyin mesajıydı?

Cumhurbaşkanlığı'nın, SADAT'ın kurucusu da olan Başdanışmanı ve Güvenlik-Dış Politika Kurulu Üyesi Adnan Tanrıverdi'nin ilk günden bu yana benzeri tepkiler aldığı halde tam da bu ortamda istifa etmesi "tesadüf" eseri mi?

Kendilerini savaş moduna almış, fiili saldırı halindeki ABD ve İran'a "diplomasi" çağrısında bulunan Türkiye, ortada direkt olarak bizi bağlayan hiçbir şey olmadığı halde Suriye'de niye yangına körükle gitmek yerine diplomatik yolları işletmeyi ısrarla reddetmişti, Libya'ya niye asker gönderiyor şimdi; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demezler mi?

ABD Savunma Bakanı Esper'in "İran'ın bir şekilde karşılık vermesini bekliyoruz. Her duruma karşı hazırlıklıyız" sözleri,  önceden yazılmış bir "savaş senaryosu" oynandığının itirafı değil mi?

2016'da İran sularına giren Amerikan askerlerini tutuklayıp, diz çökmüş vaziyette televizyona çıkaran, önceki gün de, generalini öldüren ABD'nin Irak'taki üslerini vuran İran'ın "savaş kabiliyeti"ni tartışmak, Irak'ta Türk askerleri rehin alınıp başlarına çuval geçirdiği gün gıkını dahi çıkaramayanlara, pişkin pişkin "müttefiklik" hikayeleri anlatanlara mı kaldı?

Hedefin İran olduğu açıkken neden Irak'mış gibi davranıyoruz?

İran merkezli yeni bir göç dalgasına hazır mıyız?

 

Yazarın Diğer Yazıları