Arap aşiretleri ne yapıyor?

Hz. Peygamber'in birinci önceliği aşiretler arası rekabet ve çekişmeyi kaldırmak, herkesi İslâm kardeşliğinde birleştirmekti. Kendisi güçlü bir kabileden, Kureyş'in Haşimoğulları kolundan gelmişti. Kaynaklar, Hz. Muhammed'in soyunu 20. göbeğe kadar saymakla beraber, nesebi öne çıkarmadığında müttefiktirler.

Cahiliye Dönemi'nde aşiretler birbirlerini kollamaktan helâk olmuşlardı!

İbn Haldun'un "Asabiyet Nazariyesi" üzerinde sık durdum. Bunu geçiyorum.

İki "İslâm Ansiklopedi"miz var. Birincisi 1940'lı yıllarda Dr. Adnan Adıvar'ın (Halide Edip'in ikinci eşi) riyasetinde yayınlanmaya başlayan "MEB İslam Ansiklopedisi", diğeri ise 1980'li yıllarda Diyanet Vakfı bünyesinde yayınlanan "TDV İslâm Ansiklopedisi"... Birincisinde "Asabiyet" maddesini Ahmet Ateş yazmıştır. (Şehriyar'ın o ünlü "Haydar Baba'ya Selâm"ını, 1964'te ilk Prof. Dr. Ahmet Ateş'in yayınladığını hatırlatırım. Son çalışma Dr. Yusuf Gedikli'nin. "Şehriyar ve Bütün Türkçe Şiirleri" İz Yayıncılık'tan çıkmıştır.)

İkincisi ise, eski İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı'nın... Nesep/asabe/asabiye/asabiyet çok konuşulduğu, çok tartışıldığı için iki kıymetli ilim adamımızın yazdıkları maddeleri hatırlattım. Araştırmak isteyenlere o maddelerden bir yol açılır. Çağrıcı'nın TDV İslâm Ansiklopedisi'ndeki "Asabiyet" maddesinin bir yerinde şöyle yazmıştır:

"Düzenli bir siyasî birlikten ve hukukî yapıdan mahrum olan Câhiliye döneminde, bir kabilenin veya kabileden bir kişinin başka kabile tarafından -hangi sebeple olursa olsun- tecavüze uğramasını önleyen veya herhangi bir tecavüzün vukuu halinde, bunun doğurduğu maddî ve mânevî zararın telâfîsini sağlamaya sevkeden en önemli ve tesirli âmil asabiyet kanunu idi. Saldırıya mâruz kalan tarafın kendi kabilesini yardıma çağırması (istigase) halinde bütün kabilenin galeyana gelerek (hamiyye) bu çağrı uyarınca hareket etmesi asabiyet kanununun kaçınılmaz bir gereği idi ki Câhiliye döneminde ardı arası kesilmeyen kabileler arası savaşların temelinde bu kanun vardı."

Cahiliye Dönemi'ne neden dönmek istediklerini yazmamın sebebini anladınız sanırdım. Taassup ve particilik ve üstelik İslâm adına particilik, "zararlı asabiyet" zihniyetinden başka ne olabilir!

Sözü Arap aşiretlerine getireceğim...

Ne yazık ki, Peygamber Efendimiz'in sünnetine, Kur'ân ahkâmına muhalif asabiyetçilik, aşiretçilik çok yaygın. Arap aşiretleri, birbirlerini yemekten bir araya gelemiyorlar. Yoksa Irak, Suriye, Suudî Arabistan, Yemen ve diğerleri... Böyle olur muydu!

Biz, kendimiz için olduğu kadar Araplar için de bir savaşın içindeyiz. Suriye sınırımızda ABD (Görünen yüz ABD, içyüzü İsrail'dir.) Türkiye'ye karşı faaliyet yürütüyor. PKK'lıları silâhla donattılar. Hemen sınırımıza sözüm ona IŞİD'e karşı karakollar, radarlar kuruyorlar.

ABD misin nesin! IŞİD bizim sınırımızda mı?! IŞİD'i, Carablus'ta, El-Bâb'da bitiren biz değil miyiz!?

Zaman zaman Arap aşiretlerinin liderlerinin bir araya geldiklerini, kararlar aldıkların okuyoruz, dinliyoruz. Ama icraat?

Türkiye, Suriye'de, PKK'ya karşı bir harekât başlatacak. Arap aşiretleri neden topraklarına sahip çıkmıyorlar?! Bizimle birlik olanlara bir sözümüz yok ama biz harekete geçtikten sonra hazıra konacaklara kapıyı göstermeliyiz.

Yazarın Diğer Yazıları