Arif Nihat Asya ve anne hasreti…

Dün Arif Nihat Asya'nın ölüm yıldönümüydü. Bayrak şairini hiç olmazsa ölüm yıldönümlerinde hatırlamak, hayır dua ile yâd etmek millî bir görev değil midir? Tarihe mal olmuş büyük şahsiyetlerine sahip çıkmayan bir toplumda yeni değerler yetişir mi?..

Arif Nihat Asya ile ilgili anılarım 1975, 1976 yıllarına dayanır. O yıllarda Adana İmam-Hatip Lisesi'nde öğrenciydim. Sınıflarda esen Arif Nihat Asya rüzgârı dün gibi hatırımda…

Hangi öğretmenimiz/öğretmenlerimiz sevdirmişti bize Arif Nihat Asya'yı bilmiyorum. Arkadaşlarımızdan birçoğu "Bayrak" şiirini ve "Fetih Marşı"nı ezbere okurdu.

"Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü//Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü//Işık ışık, dalga dalga bayrağım//Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım."

"Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın//Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın" sesleri koridorlarda yankılanırdı. 

Bayrak şairinin kitaplarını alıyor, hakkında çıkan yazıları okuyorduk.

HİSAR dergisinde Yavuz Bülent Bakiler'in "Servet Asya, Arif Nihat Asya'yı Anlatıyor" (Bkz. HİSAR, Cilt: 16, Sayı: 145, s. 20-22; Sayı: 146, s. 25-27) başlıklı yazıyı okuyunca çok duygulanmıştım. Bayrak şairinin anne hasretiyle benim anne hasretim birbirine çok benziyordu.

Arif Nihat 7 günlükken babasını kaybeder. Annesine sitem dolu şu dörtlüğünden anlıyoruz ki o daha sütten kesilmeden annesi evlenmiştir:

ANNE

"Kıydın bana sen, gönülcüğün istemeden//'Öksüz kuzular anneye doysun' demeden//Ey dopdolu sîne, en susuz ânımda//Kestin beni, kestin beni, kestin memeden."

Arif Nihat'ın üvey babası Osmanlı ordusunda görevli bir subay olan Filistinli (Akka) Abdürrazzak Efendi'dir. Arif Nihat 4 yaşındayken üvey baba ülkesine dönmeye karar verir. Annesi Fatma Zehra Hanım'ın kucağında yeni doğmuş bir bebeği vardır. Oğlu Arif Nihat'ı da götürmek ister. Fakat kayınpederi (Arif Nihat'ın dedesi) İbrahim Tevfik Efendi karşı çıkar. Buna çok üzülen anne, süt zehirlenmesi sonucu daha yolun başında ikinci çocuğunu kaybeder. Onu Mersin'de toprağa vererek yollarına devam ederler.

Arif Nihat bir müddet dedesinin yanında kalır. Sonra halasının yanına gider. Okur, evlenir, öğretmen olur. Eşinden ayrılır, tekrar evlenir. Çoluk çocuk sahibi olur. Ama anne hasreti hep içinde bir ukdedir.

Arif Nihat Asya -bebekliğini saymazsak- hiç görmediği hatta hayatta olup olmadığını bile bilmediği annesinin bilvesile adresine ulaşır ve 43 yaşındayken 1947 yılında Filistin'in/Akka'nın yolunu tutar. Arar, sorar ve annesinin evini bulur, kapıyı çalar. Ne hazin bir tecellidir ki anne içeriden sürünerek çıkar, anne felç olmuştur. Ağlaşırlar, ağlaşırlar, ağlaşırlar…

Ölüm Allah'ın emri, ona bir şey diyemeyiz. Öksüz de olacak yetim de. Üvey anne de olacak, üvey baba da. Bunlar hayatın gerçekleri… Ama incir çekirdeğini doldurmayan bahanelerle hemen ayrılan bugünün anne ve babaları, size sesleniyorum!.. Anne ile baba arasında kalan o yavrular bir şey söylemeseler de, söyleyemeseler de onların içinde kopan fırtınaları bir bilseniz, bir bilseniz, bir bilseniz!.. Heyhat!

Bayarak şairi Arif Nihat Asya'yı ölüm yıldönümünde rahmetle anıyoruz. Mekânı cennet olsun…

----------------------------

ACZİMİN GİRYESİ:

 

ANNE

Her evlat için dünyanın en güzel kelimesidir "anne"!

Bilmem onlara karşı boynumuzu kıldan ince kılan ne?

                                                         (Li-müellifihî)  

 

Yazarın Diğer Yazıları