Cumhuriyetin tehlikede olduğunu haykıranlar, sessiz. Konuşanlar ise lafı etrafından dolaştırıyor. Millet ne olduğunu anlamaya çalışıyor...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “PKK’ya yönelik siyasi af senaryonun ilk perdesidir” diyor ama senar-yonun adını koymuyor...
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Meclis’te ’cevabını kimse-nin veremeyeceği’ soruları soruyor ama senaryonun adını o da koymuyor...
NE OLDU DA BUNLAR OLDU
1 ABD, 5 Kasım’dan sonra Türkiye’nin sınır ötesi harekatına karşı olan tavrını sona erdirdi. Uçaklarımız anlık istihbarat desteğiyle Zap’ı vurdu.
2“İhanet” olarak nitelendirilen Vakıflar Yasası Meclis’ten geçti. Aylardır hükümetten siyasi direktif bekleyen Mehmetçik’e “Irak’a gir” denildi.
3Türkiye birden bire türban tartışmalarıyla gerildi. Siyaset, iş ve medya dünyası birbirine girdi. Her kafadan ses çıktı. Sorun yine çözülmedi...
4ABD’nin kuklası Talabani, Türkiye’ye gelip Çankaya Köşkü’ne çıktı. Görüşmede, yüzümüze karşı “Kürdistan” dedi...
5ABD, ’bölgesel yönetimle görüşün’ dedi. Erdoğan ve Çiçek, “Barzani ile zaten görüşüyoruz” açıklamasını yaptı.
6Dünya Bankası Türkiye’ye 6.2 milyar dolar kredi sağladı. Tayyip Erdoğan yabancı basına Kürt paketini açtı: 12 milyar dolar yatırım yapılacak...
7 “PKK terör örgütüdür” demeyen “sayın Öcalan’cı” DTP heyeti, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından davet edildikleri Çankaya Köşkü’nde krallar gibi ağırlandı.
8... Ve ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney Türkiye’ye geliyor. Gözü savaştan başka birşey görmeyen adam bakalım iktidardan hangi taleplerde bulunacak?
Senaryonun adı ne?
Biri eyalet sisteminden sözediyor, diğeri federasyondan, bir başkası ise, “gelişen şartlara ayak uydurmalıyız” diyor. MHP ile CHP tepkili, senaryonun adını ise zikreden yok
Haber : Macit SOYDAN
5 Kasım 2007’de ABD Başkanı Bush ile görüşmesinin ardından sürecin operasyon süreci olduğunu ifade eden Erdoğan, gecikmiş istihbarat bilgisinin işe yaramadığını “anında bilgi gelmesi gerektiğini” belirterek “Hamdolsun, istediğimizi aldık” demişti. O tarihten sonra ise dikkat çekici gelişmeler yaşandı. Olup bitenlere dikkat çeken muhalefet partilerinin liderleri yeni bir senaryonun hayata geçirilmeye çalışıldığına dikkat çekerken, biri eyalet sisteminden sözetti, diğeri federasyondan, bir başkası ise, “gelişen şartlara ayak uydurmalıyız” dedi. Bölücü girişimler karşısında her türlü tavizi veren ikitdar ise senaryonun adından hiç sözetmedi!... İşte milat olarak değerlendirilen 5 Kasım sonrası yaşananlar:
1 Hava operasyonu (1 Aralık 2007)
Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verilmişti: “01 Aralık 2007 günü istihbari çalışmalar kapsamında, Hakkari ili Çukurca ilçesinin güneydoğusunda Irak hudutları içinde, 50-60 kişilik bir PKK’lı terörist grup tespit edilmiştir. Söz konusu teröristler üzerine, bölgeye yakın durumda bulunan ateş destek vasıtaları ile yoğun bir uygulama yapılmıştır. ”
2 Vakıflar Yasası kabul edildi (21 Şubat 2008)
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, “Lozan’ı deldiği” gerekçesiyle yeniden görüşülmek üzere Meclis’e iade ettiği tartışmalı Vakıflar Yasa Tasarısı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Kanunun tümünün yapılan açık oylamasına 314 milletvekili katıldı. Oylamada, 242 milletvekili kabul, 72 milletvekili ise ret oyu kullandı. Yasayla yabancıların Türkiye’de yeni vakıf kurabilmelerine olanak sağlanıyor. Yabancılar, aynı zamanda Türkiye’de kurulan vakıfların yönetim organlarında da görev alabilecek.
3Kara harekatı (21 Şubat 2008)
Genelkurmay Başkanlığı, 21 Şubat akşamı saat 19:00’dan itibaren Irak’ın kuzeyindeki PKK’ya karşı kara harekatı başlatıldığını açıklamıştı. 8 gün süren kara harekatında 240 terörist öldürülmüştü. Genelkurmay Başkanlığı, 29 Şubat’ta harekatın bittiğini duyurmuştu. Operasyonun ardından ’çekilme’ tartışması başladı. ABD’li yetkililerin ’kısa sürsün’ açıklamasına denk gelen ’çekilme’karşısında muhalefet AKP iktidarına sert tepki göstermişti.
46.2 milyar dolar kredi (29 Şubat 2008)
Dünya Bankası’nın Türkiye’ye 2008-2011 döneminde sağlayacağı 6.2 milyar dolar kredi, 29 Şubat’ta Banka İcra Direktörleri Kurulu’nda görüşülerek onaylanmıştı. CHP Sivas Milletvekili Malik Ejder Özdemir, 4 Mart 2008’de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın cevaplaması istemiyle Meclis Başkanlığı’na sunduğu yazılı soru önergesinde, Dünya Bankası’nın stratejik işbirliği çerçevesinde, Türkiye’ye 6.2 milyar dolar kredi vermesinin, TSK’nın Irak’ın kuzeyinden çekilmesiyle aynı güne denk gelmesinin “tesadüf” olup olmadığının açıklanmasını istemişti.
5 Gates’ten ’siyasi çözüm’ telkini (28 Şubat 2008)
ABD Savunma Bakanı Robert Gates, Türkiye temasları öncesinde Hindistan’da yaptığı açıklamada(27 Şubat 2008) şöyle demişti: “ Güvenlik operasyonlarının elbette bir yeri vardır fakat bu konuya ekonomik ve siyasi girişimlerin de eşlik etmesi, böylece uzun vadeli çözüm için PKK’nın zemin bulduğu yerel ortamı lehte olacak şekilde çevirme ihtiyacı bulunuyor. ABD bu konuda da Ankara’ya yardıma hazırdır.” Gates, 28 Şubat’ta başladığı Ankara temaslarında da terör örgütüne siyasi çözüm telkinin de bulunmuştu.
6 Talabani Türkiye’de (8 Mart 2008)
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde kabul edilmeyen Irak’ın ABD kuklası devlet başkanı Celal Talabani, Ankara’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “mevkidaşı” olarak ağırlandı. Gül, Irak’ın kuzeyine kara harekatı başladığı gün arayıp davet ettiği Talabani’yi Köşk’ün kapısında karşıladı. Peşmerge lideri, Çankaya’da Irak’ın kuzeyi için ’Kürdistan’ ifadesini
kullandı.
7 Peşmerge ile diyalog kuruldu
Ülkesinin egemenliğini işgalci ABD’ye gönüllü teslim eden Irak’ın kukla Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Ankara’ya yaptığı ziyarette, “Barzani ile görüşün” demişti. Görüşüldüğüne ilişkin teyit ise Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek’ten geldi. Çiçek, Yeniçağ yazarı Hulki Cevizoğlu’na şu açıklamayı yaptı: Devlet aşiret reisleri ile de görüşür. Bunlar İstanbul’da toplandı, Ankara’ya geldiler daha önce. Uzun süredir yapılıyor.
8DTP’liler Çankaya’ya çıktı (11 Mart 2008)
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, DTP Grup Başkanı Ahmet Türk ve beraberindeki heyeti kabul ederek, bir süre görüştü.
9 Erdoğan Kürt paketini açıkladı (12 Mart 2008)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, New York Times ile yaptığı söyleşide önümüzdeki 5 yılda Güneydoğu’ya 11-12 milyar dolarlık yatırım yapılacağını açıkladı. Kürtçe TV kanalının açılacağını, kanalın Farsça ve Arapça yayınlarını da içereceğini anlatan Erdoğan, “Bölge için kültürel hakların sağlanması konusunda en önemli adım olacak” dedi.
10 Ve Dick Cheney geliyor
ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin 16 Mart’ta Türkiye’yi de kapsayan Orta Doğu gezisine çıkacağı bildirildi. Amerika’nın Ankara Büyükelçiliği, “Cheney’nin Türkiye’de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüşeceğini” belirtti. Gündeminde ise, ABD’nin İran ve Rusya’ya karşı kurmayı planladığı füze kalkanı var. Amerika, Avrupa’daki füze savunma kalkanının üçüncü ayağını oluşturacak şekilde, Türkiye’de bir radar istasyonu kurmak istiyor.
NOT :
Bütün bu gelişmelerin yaşandığı dönemde , Türkiye ayrıca türbanlada gerildi.Üniversiteler de iktidarın girişimiyle başlayan kaos sürüyor.
5 Kasım sinsi oyunun yol haritası
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin önceki günkü grup toplantısında, Türkiye’nin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bilinçli ve maksatlı olarak başlattığı bir sürecin sancıları ve sarsıntılarının yaşandığı çok tehlikeli bir dönemden geçtiğini söylemişti. Bahçeli, bu sürecin 5 Kasım 2007 tarihinde Beyaz Saray’da yapılan Bush-Erdoğan görüşmesiyle harekete geçirilerek hayatiyet kazandığını kaydetmişti. Bahçeli, 5 Kasım sürecinin, 17 haftalık süre içinde, somut gelişmelerle şekillendiğini, niyetler ve hedeflerin bütün unsurlarıyla ortaya çıktığını ifade ederek, şöyle konuşmuştu: “MHP, Washington zirvesinde kararlaştırılan bu sürecin Türkiye’yi çok tehlikeli bir yola sürükleyeceğini ilk günden doğru tespit etmiş ve bugüne kadar her vesileyle bu konuda AKP Hükümetini uyarmıştır. Ancak, bu uyarılarımız maalesef karşılık bulmamıştır. Gafleti kendisine rehber edinen Başbakan Erdoğan, Beyaz Saray’da verdiği sözlere uygun olarak bu süreci adım adım ilerletmiştir. Bunun sonucu bugün gelinen noktada 5 Kasım süreci, Türkiye’nin geleceğini tehdit eden siyasi bir senaryonun ve sinsi bir siyasi oyunun hayata geçirilmesinin temel aracı ve yol haritası haline gelmiştir.” Ayrıca AKP’nin PKK’nın söylemlerini sahiplendiğini belirten Bahçeli, “Terör örgütüne yönelik siyasi af, sienaryonun ilk perdesidir. Dış boyutunda Barzani ile Talabani yer almaktadır” demişti.
Büyük senaryonun içinden geçiyoruz
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal da partisinin önceki günkü grup toplantısında sınır ötesi kara harekatına yönelik değerlendirmelerde bulunurken askeri harekatın ardından siyasi diyalog konusunun gündeme geldiğini hatırlatmıştı. CHP lideri Baykal şöyle devam etmişti: “Öyle garip bir manzara olacak ki o zaman kendi kendimize soracağız. Biz bu askeri harekatı niçin yaptık?” diyen Baykal, şöyle konuşmuştu: “Biz, bu askeri harekatı Talabani’yi Türkiye’de kabul edebilmek için mi yaptık? Barzani ile masaya oturabilmek için mi yaptık? Anayasamızı, Türk milletinin anayasası olmaktan çıkarmak için mi yaptık? Bu sorular, ortadadır. Bu soruların cevabını da kimse veremez.” “Böylesine büyük bir senaryonun içinden geçiyoruz. Bu senaryoda, ne yaptığını bilenler var, ne yaptığını bilmeyenler var” diyen Baykal, “Rolünü bilerek oynayanlar var, bilmeden rol oynatılanlar var. Şunu herkesin bilmesini istiyorum: CHP, bu senaryonun içinde değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır” ifadesini kullanmıştı. Türkiye’yi yönlendirmenin çeşitli biçimlerde olabileceğini, bazen Türkiye’ye karşı çıkılacağını, bazen de destek verileceğini anlatan CHP Genel Başkanı Baykal, bütün bunların arkasında neyin yattığının sorgulanması gerektiğini söylemişti.
Haber : Fatih ERBOZ
pkk’ya terör örgütü demeyen DTP’liler
Köşk’te kabul gördü
Gül’ün, Talabani’nin ziyaretinin ardından kabul ettiği, taleplerini yerine getirmeye hazırlandığı DTP’nin sicili oldukca kabarık. Çankaya’daki görüşmeye tepki yağıyor
Terör yandaşı Leyla Zana ve arkadaşlarını 11 Haziran 2004’te Dışişleri Bakanlığı’nın konutunda ağırlayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, önceki gün de PKK’ya terör örgütü demeyen DTP’lileri Çankaya’da ağırladı. Basına kapalı olarak gerçekleştirilen görüşmeye, Türk’ün yanı sıra DTP Milletvekili Emine Ayna, Grup başkanvekilleri Selahattin Demirtaş ve Fatma Kurtulan da katılmıştı. Türk, yaklaşık 1 saat süren görüşmenin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, son gelişmelerle ilgili düşünce ve beklentilerini Cumhurbaşkanı Gül’e ilettiklerini belirtmiş, Cumhurbaşkanı Gül’ün, herkesin süreci hassasiyet ve dikkatle değerlendirerek çalışması gerektiğini ifade ettiğini söylemişti.
Herkesle görüşürüm
Gül, Esenboğa Havaalanı’nda yaptığı açıklamada “Ben bütün vatandaşların, herkesin cumhurbaşkanıyım. TBMM’de grubu olan bir siyasi parti görüşmek isteyince ben de kabul ettim. Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili DTP’nin görüşlerini fikirlerini dinledim” diye konuştu. Gül, bir gazetecinin “Kürt sorununun barışçı yollardan çözümü gerekir şeklinde ifadeniz oldu mu?” sorusunu “Kiminin Kürt, kiminin terör, kiminin güneydoğu dediği sorun, Türkiye’nin sorunudur. Bu bir partinin, bir grubun sorunu değil” diye cevapladı.
Zana’ları Dışişleri’nde kabul etmişti
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 11 Haziran 2004 tarihinde bölücü terör örgütüne destek verdikleri için tutuklanarak hapise gönderilen ve suçları sabit görülen eski DEP’lileri ziyaret etmişti. Gül, AKP’nin Kürt kökenli bazı vekillerin aracı olmasıyla yaptığı görüşmeyi Dışişleri Bakanlığı’nın konutunda gerçekleştirmişti. Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak’la 45 dakika fikir alış verişinde bulunan Gül buluşmada, “Türkiye’nin çok önemli adımlar attığı bir dönemden geçtiğini” belirterek, “Bu yeni dönemde herkes üzerine düşeni yerine getirmeli” demişti. Zana ve arkadaşları görüşmede, cezaevinden tahliye edildikleri gün yaptıkları barış (!) mesajları içeren görüşlerini yinelemişlerdi. Eski DEP’liler, “geçmişin kırgınlıklarının geride kalması gerektiğini, toplumsal barış ve kardeşliğin esas alınmasının zorunlu olduğunu” dile getirmişti.
DTP’liler ile neyin pazarlığı yapılıyor?
Çankaya’daki görüşmenin Türkiye’ye yönelik tezgahın planlı bir oyunun parçası olduğunu söyleyen MHP’li Vural, “Bunun baş aktörü de Erdoğan’dır” dedi
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Meclis’te gazetecilere yaptığı açıklamada, DTP Grup Başkanı Ahmet Türk ve beraberindeki heyetin Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Toptan ile ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile görüştüğünü söyleyerek, bu görüşmelerin arkasında Başbakan Erdoğan’ın olduğunu belirtti. “Parlamentoda PKK’nın siyasal uzantısı olan DTP ile ilgili görüşmelerin mimarı Erdoğan’dır” diyen Şandır şöyle devam etti: “ TSK’nın kara harekatından sonra DTP’nin bir takım yerlerle görüşmesi; tamamen siyasi bir çözüm arayışına ilişkin bir paket hazırlığının varlığını ortaya koymaktadır. Başbakan, ’Ben PKK’ya terör örgütü demeyenle ne görüşeceğim’ifadesini kullanırken el altından da terör örgütünün maşası olarak nitelendirdiği DTP ile siyasi çözüm zemini başlatmıştır. Bunlar tesadüfi değildir.”
İki yüzlü siyaset
PKK’nın bitirilmesine yönelik bir irade ortaya konduğunu, TSK’nın da başarılı bir kara harekatı gerçekleştirdiğini ifade eden Vural, bu iradeyi yok etmek için ABD’den, Barzani’den ve Talabani’den taleplerin geldiğini söyledi. Vural, bu taleplerin ardından Hükümetin organizasyonunda DTP ile görüşme yapıldığını iddia ederek, “Bunlar tesadüf değil, Türkiye’ye yönelik bir tezgahın, planlanmış bir oyunun parçasıdır. Bu, iki yüzlü bir siyasettir. Görüşmelerde neyin pazarlığını yapıyorsunuz, ne görüşüyorsunuz?” diye konuştu.
MHP’nin Talabani’nin ziyaretine de tepkisi sürüyor
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, Mersin’de MHP il binasında düzenlediği basın toplantısında, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu değerlendirerek, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’e cevaplandırması istemi ile bazı sorular yöneltti. Şandır, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Türkiye gelmesiyle ilgili olarak da “Celal Talabani’nin Irak Cumhurbaşkanı olarak Türkiye’ye davet edilmesinin gerekçesi nedir? AKP hükümeti halkımızın hangi çıkarı doğrultusunda Talabani’yi Türkiye’ye davet etmiştir?” sorularını yöneltti.
Türkiye’nin, tüm dış ilişkilerinde, muhatabının PKK ile olan münasebetini dikkate alarak ilişkisini kurmak zorunda olduğunu belirten Şandır, şöyle konuştu: “Talabani PKK’yı doğrudan destekleyen, PKK’ya terör örgütü demeyen, onu koruyup kollayan zararlı bir adamdır. Dolasıyla böyle bir kişiliğin Türkiye’ye davet edilmesinin gerekçesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından halkımıza açıklanması gerekiyor.
‘Şiddet kullanan bir örgüt’
DTP Grup Başkanı Ahmet Türk ’Kürt sorunu’nun, siyasi, demokratik yöntemlerle çözülebileceğine inanıyoruz. Bunun dışında bir formül, gerçekçi olmaz “ diyerek teröre karşı başlatılan askeri operasyonu eleştirirken, DTP Batman Milletvekili Bengi Yıldız, 21 Kasım 2007 tarihinde Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu 58. toplantısında yaptığı konuşmada, partisinin, ” PKK ile bağlantılı ve Türkiye’deki tüm sorunların, şiddet de başta olmak üzere müsebbibi olan bir parti olarak değerlendirilmeye başlandığından şikayetçi olmuş ve ” bunun, “çok haksız ve insafsızca” bir değerlendirme olduğunu ileri sürmüştü. Konuşmasının ardından, gazetecilerin, “PKK’lı teröristler...” şeklindeki sözlerini hatırlatmaları üzerine DTP’li Yıldız, “Şiddeti kullanan bir örgüt olarak tanımlıyorum PKK’yı” demişti.
Dayatmacı anlayış
DTP’li Aysel Tuğluk da, 23 Ekim 2007’de Başbakan Erdoğan’ın “DTP PKK’yı terör örgütü ilan etsin” isteğinin dayatmacı ve antidemokratik bir tavır olduğunu savunarak şunları söylemişti: “Bu isteğin ardında DTP’nin siyaseten işlevsiz ve insiyatifsiz bırakma anlayışı var. DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, 22 Şubat 2008’de yaptığı açıklamada, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ın kuzeyine başlattığı kara harekatını değerlendirerek şunları kaydetmişti: ” Bir bölgesel savaşla karşı karşıyayız. Operasyonlar ağır ağır bölgesel savaşa kaymaktadır. Bu işin şakası olmaz. Şiddetle kanla “Kürt sorunu” çözülmez.
‘Bölücübaşının emriyle kuruldu’
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, DTP’nin, “devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin” odağı haline geldiği iddiasıyla “temelli kapatılması” istemiyle açtığı davada, esas hakkındaki görüşünü önceki gün Anayasa Mahkemesi’ne vermişti. Başsavcılık görüşünde DTP’nin bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın emri ile kurulduğuna, partinin adının bile Öcalan tarafından konulduğuna dikkat çekilmişti. 8’i milletvekili 221 DTP’li hakkında ’beyan ve faaliyetleri’ nedeniyle de 5 yıl süreyle siyasi yasak getirilmesi talep edilmişti. Temelli kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne dava açılan DTP’nin kurulduktan sonra yaptığı 141 eylem kapatma davasına gerekçe yapılmıştı. DTP’lilerin yaptığı eylemlerin ve konuşmaların büyük bir bölümünde de terör örgütü elebaşı Öcalan’ın övüldüğüne dikkat çekilmişti. Görüşte, DTP’nin PKK bağlantısının inkar edilmez bir gerçek olduğu da vurgulanarak, milletvekili olma yolunun PKK’ya gösterilen liyakata bağlı olduğu, DTP’nin talepleri ile PKK’nın taleplerinin örtüştüğü, 22 Temmuz seçiminde DTP’nin bağımsız adayları için PKK’nın tehditle oy istediğinin de altı çizilmişti.
Apo’ya ‘sayın’ diyorlar
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk: 23 Mart 2007’de Diyarbakır’da şöyle konuştu: “Hukukta ’sayın’ kelimesinin suç olduğu başka bir ülke bulunmuyor. İnsanların düşünce ve iradelerine ipotek konulması doğru değil.”
DTP’li Emine Ayna: 29 Ocak 2008’de, Diyarbakır’daki İl Kongresi’nde “ABD’nin Orta Doğu Projesine alternatif olarak, ben Sayın Abdulhah Öcalan’ın Demokratik Konfederalizm önerisini önemsiyorum. Bunu tartışmaya açmamız ve konuşmamız gerekir” diye konuştu.
DTP Eşbaşkanı Aysel Tuğluk: 12 Mart 2008’de, “PKK elebaşı Öcalan’a yönelik tecriti kınadıklarını belirterek, ”Sayın Öcalan üzerindeki tecriti ve hücre cezasını protesto ediyoruz ve kınıyoruz. Sayın Öcalan’ı demokratik çözümde siyasal irade olarak kabul ediyoruz“ dedi.
DTP’li Fatma Kurtulan: PKK kamplarında eğitim gördüğü, eşinin de PKK saflarında olduğu iddiaları gündeme gelmişti.
+++++
Bölücübaşının sevgilisi yakalandı
Kamuoyunda terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın “sevgilisi” olarak bilinen ve bölücübaşının Yunanistan’a kaçışı sırasında tercümanlığını yapan “Rozerin” kod adlı terörist Ayfer Kaya’nın Almanya’da yakalanarak Münih Cezaevi kadınlar koğuşuna konulduğu bildirildi. İnterpol’ün “kırmızı bülten” çıkardığı Kaya’nın, “Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesinin” 16. maddesince Türkiye’ye iade edilmesinin beklenildiği kaydedildi.