Asıl büyük tablo!

Seçimlerin hemen ertesi sabah, yorumlar, analizler “Otopsi” yapılıyor; Günah keçisi aranıyor. Oysa “otopsi”, “ceset” daha sıcakken yapılmaz! Salim düşünmek, duygusal değil, realist düşünmek ve karar vermek için, aradan münasip bir zamanın geçmesi lazım! Genelde ve özellikle seçimde kaybeden partilerde, sorumlu, günah keçileri aramak veya kendi başarısızlıkları için türlü mazeretler göstermek olagandır.

Baykal olayı

Şu sırada asıl, büyük günah keçisi CHP lideri Deniz Baykal! Hem CHP içinden hem de dışından yerden yere vuruluyor. CHP içindeki, Zülfü Livaneli gibi, milliyetçilik ve Baykal karşıtları, eski defterleri karıştırarak, 2002’de, O günün şartlarına göre Baykal’ın, demokrasiyi düzenli 2 parti sistemi içinde yürütmek umuduyla, Erdoğan’la uzlaşmasını, bugünkü hezimetin sebebi olarak göstermeye çalışıyorlar. Baykal’ın o teşebbüsü, şimdi geriye bakınca, fazla iyi niyetli” olsa bile, her partide böyle hesap hataları yapılır. Mesela güçlerini abartarak, erken seçim yaptıranlar ve AKP’nin yolunu açanlar olmadı mı?

Fakat CHP içinden ve dışından, asıl “endemik”, Baykal düşmanlığının sebebi, Baykal’ın büyük suçu, milliyetçi olması. CHP’nin kurucusu Mustafa Kemal tarafından, özenle en öne çıkardığı “milliyetçilik okunu” adeta “apandisit” gibi, işlev ve anlamını kaybeden bir organmış gibi, “sosyal demokrasi” uğruna feda etmemesi! Ve tabii, AB konusundaki ilkeli tutumu! Baykal hep söyledi; AB’ye, ilke olarak karşı değil, ama Brüksel sevdalıları gibi, Türkiye’nin Avrupalılara ve AB’ye her ne pahasına olursa olsun teslim olmasına karşı!

Baykal iyi ki, bu kuru gürültülere teslim olmadı ve alanı Soros’un adamı Mustafa Sarıgül gibilere teslim etmeyecek!

Asıl büyük tablo

2007 seçiminin, bu kadar dramatik ve derin neticelerinin, yakın tarihe hatta daha gerilere dayanan çeşitli, sosyolojik siyasi sebepleri var: Bunlar, elbette serin kafayla analiz edilmeli! Bu seçimlerin, tek olumlu tarafı; oylara hile karışmamış olması ve katılımın yüksek olması ve milli iradenin bir bakıma müdahalesiz tecelli etmiş olması! Eğri oturup, doğru konuşmalı; AKP halkla bire bir ve iyi çalıştı. Ama çalışmaları ahlaki ve eşitlik kurallarına uygun değildi. Resmi imkanları ve araçları pervasıca kullanması “etik” değildi! Devlet çıkarları pahasına vaatlerde bulunması, kendi döneminde fukaralık çeken halka, kömür, erzak “rüşveti” vermesi “eşitlik” ilkesine aykırıydı. Ama sonunda, acı gerçek -karabasan- şu ki, AKP artık 5 yıl için, mutlak iktidar! Bundan sonra yapacakları şimdiye kadar yaptıklarından ve söylediklerinden belli!

Şu bağlamda, asıl önemli olan neticelerin ayrıntılı analizi değil. Cumhurbaşkanı seçimi, AKP’nin bir “merkez sağ partisi” olup olmayacağı değil; karşımızda vahim ve düşündürücü bir büyük “tablo” var. Türkiye, “fiilen” derin bir uçurumla, ikiye bölünmüş durumda! Bu, “laiklerle-dindarlar” ayırımından ibaret değil. Bir tarafta, AKP cemaat, tarikatlar ve bir torba erzak uğruna Cumhuriyeti, -milletin kaderini- satanlar var. Bu “monolitik” -yekpare- bir kitle! Diğer tarafta ise içinden parçalara bölünmüş bir topluluk var... Bu topluluk, aslında, yüzde 50’yi geçen oylarıyla, esasında ortak olan tehdide karşı, “sen-ben” kavgasına girmeselerdi bir “Kuvayı Milliye” hareketi oluşturabilselerdi, netice böyle olmazdı.

Ne var ki, esasta AKP çoğunluğuna karşı olanlar bazı hayati konularda, AB hususunda, PKK ile mücadele ve Güneydoğu konusunda da, adeta AKP çizgisindeler. Olanlar var. Bunlar da AB’nin şimdiye kadar yaptıklarını, bundan sonra da, kriterleriyle hiç ilgisi olmayan Kıbrıs, Ermeni ve Güneydoğu konularında, Avrupalıların, AB’nin muhakkak dayatmalar yapacaklarını ve sonunda, Türkiye’yi tam üye yapmayacaklarını, görmüyorlar görmek istemiyorlar! Burada, onlarla da aramızda derin bir uçurum var! Nihayet gene bu takım, bu durumda, hatta ve hatta gericiliğe karşı birliğin omurgası olması gereken TSK’ya karşılar ve “e-muhtıra olmasaydı, böyle olmazdı” diyesiler! Artık bunun karşısında yenilgiyi -AKP’yi hak ettik diyesim geliyor!

Yazarın Diğer Yazıları