Asrın idrâkine İslâm'ı söyletmek...

Millet olarak bilimde, teknikte, sanayide muâsır medeniyet seviyesine ulaşabilmemiz için öncelikle yanlış din anlayışından kurtulmamız gerekir. Bugünkü din anlayışımız ve dünya görüşümüz değişmedikçe mezhep çatışmalarının, kardeş kavgalarının ve iç çekişmelerin eksik olmadığı klasik bir Orta Doğu ülkesi olmaktan kurtulamayız.

Aslında din-terakkî ilişkisi eskiden beri tartışıla gelmiştir. Belli bir kesim, din terakkîye mânidir derken muhafazakâr çevre buna şiddetle karşı çıkmıştır. Meselenin özüne inilemediği için de bu tartışmalar kuru bir inatlaşmadan öteye geçmemiştir.

Din elbette terakkîye mâni değildir. Lakin günümüzdeki yanlış din anlayışının ilerlememizi engellediği de bir gerçek...

Bilindiği üzere din "İBÂDÂT" ve "MUÂMELÂT"tan oluşur. İbadet, Allah ile kul arasındaki ilişkileri, muâmelât ise insanlar arası münasebetleri düzenler. Bugün dinin toplumu ilgilendiren kısmı maalesef unutulmuş, ibadetlerimiz de gayesinden uzak, mekanik hareketlere dönüşmüştür. Oysa Mehmet Akif'in de dediği gibi din sadece âhiret için değildir. Öyle olsaydı durup dururken dünyanın yaratılmasına ne gerek vardı?

"Eğer maksûdu ancak âhiret olsaydı Yezdân'ın//Ne hikmet vardı ibdâında hiç yoktan bu dünyânın?"

Akif, ziraî dönem din anlayışının, sanayi toplumunun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceğini, dolayısıyla dinin yeniden yorumlanması gerektiğini söyler:

"Yedi yüz yıllık eserlerle bu dînin hâlâ//İhtiyâcâtını kâbil mi telâfî? Aslâ"

İstiklâl Marşı şairimiz bu yeni anlayışın nasıl teşekkül etmesi gerektiğini de söyler:

"Doğrudan doğruya Kur'ân'dan alıp ilhâmı//Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm'ı"

Demek ki ilhâmı Kur'ân'dan almak şartıyla İslâm'ı çağın ihtiyaçlarına göre yeniden yorumlamak gerekiyor.

Mehmet Akif'in bu önemli beytinde yer alan "asrın idrâkine İslâm'ı söyletmek" tespitini iyi anlamak zorundayız.

Biliyorsunuz "Ezmânın tebeddülü ile ahkâmın tagayyuru inkâr olunamaz=Zamanın değişmesiyle hükümler de değişir" sözü bir "Mecelle" kâidesidir. Tekniğin baş döndürücü bir hızla ilerlediği asrımızda, bin yıl önce yapılan yorumlarla günümüz ihtiyaçlarını karşılamak mümkün değildir.

İlhâmımızı Kur'ân'dan alarak dini, günümüz ihtiyaçlarına göre yeniden ele almak mecburiyetindeyiz. Aksi halde Skolastik zihniyette çürür, yok olur gideriz.

Bu söylediklerimizi ülkenin bugünkü gündemine de uygun şöyle bir örnekle somutlaştırabiliriz:

C. Allah, Enfâl Sûresi'nin 60. âyetinde mealen:"Düşmana karşı savaş için atlar hazırlayın" buyurmaktadır. Günümüzde "at" savaş aracı olmaktan çıktığına göre bu âyeti "Düşmana karşı tanklar, toplar, fantomlar hazırlayın" şeklinde yorumlamamız ve devleti yönetenlere de tank, top, fantom fabrikaları açmalarının ve bunu yapabilecek teknik elemanlar yetiştirmelerinin tıpkı namaz, oruç, zekât gibi üzerlerine farz olduğunu hatırlatmamız gerekiyor.

Demem o ki dinin -özellikle- sosyal hayatı ilgilendiren hükümlerini çağın ihtiyaçlarına göre yeniden yorumlayamazsak hür ve bağımsız bir millet olarak ayakta kalmamız tehlikeye girecektir. Zira, din anlayışımızın bugünkü haliyle devam etmesi, siyasetçilerin onu istismar ederek siyasî emellerine âlet etmelerini her gün biraz daha kolaylaştırmaktadır. Din anlayışında gerekli reformları yapabilirsek hiç kimse "Tankın önüne atlayın, ölürseniz "şehit", kalırsanız "gazi" olacaksınız" diye halkı kandıramayacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları