Astana Konferansı'nın düşündürdükleri

Astana Konferansı'nın düşündürdükleri
23 Ocak'ta Kazakistan'ın ev sahipliğinde Astana'da Suriye Konferansı öncesi taraflar arasında görüşme trafiği olağanüstü bir yoğunluğa ulaştı.

30 Aralık'ta Türkiye ve Rusya'nın garantörlüğünde Suriye'de ilan edilen ateşkes, zaman zaman ihlaller yaşanmasına rağmen genel olarak ülkede sükunet sağlarken, 23 Ocak'ta Kazakistan'ın ev sahipliğinde Astana'da Suriye Konferansı öncesi taraflar arasında görüşme trafiği olağanüstü bir yoğunluğa ulaştı. Suriye'de ateşkesin devam edebilmesi ve siyasi çözümün sağlanabilmesi amacıyla meydana gelen tüm bu gelişmeler,  Rusya, Türkiye ve İran Dışişleri Bakanlarının 20 Aralık'ta Moskova'da gerçekleştirdiği toplantının sonucudur. 

Astana Konferansı için 23 Ocak tarihinin seçilmesi;  Obama yönetiminin giderayak yangından mal kaçırır gibi Ankara'yı rahatsız eden açıklamaları, Astana'da saf dışı bırakılan Obama yönetimi yerine yeni Başkan Trump'ın temsilcisinin davet edilmesi veya Astana toplantısının düşük tavan ve farklı hesaplar amacını taşıdığı ileri sürülebilir. Rusya ve Türkiye, ABD'nin Astana'ya katılmasını isterken İran karşı çıkmaktadır. Öte yandan Washington Post'ta yer alan habere göre bir ABD yetkilisi, 19 Ocak'ta Astana'daki Suriye Zirvesinde resmi bir davet aldıklarını ve katılım konusunun araştırma safhasında olduğunu ifade etti.

Bilindiği gibi Ankara, ABD'nin önerdiği PYD'nin ve Suriye Demokratik Güçleri adı altındaki birliğin birer terör örgütü olduğunu, Astana'da bu grupların masada kesinlikle yer almamaları gerektiğini ileri sürmektedir.

Astana konferansının hazırlık süreci hiçte kolay olmadı. Bu sürece ilişkin taraflar arasında ikili ve üçlü görüşmeler gerek Ankara gerekse Moskova'da günlerce devam etmiştir. 12 Ocak'ta Ankara'da yapılan ve Suriye'deki muhalefet gruplarını temsilen 100 kişinin katıldığı toplantının 6 gün sürdüğü Arap medyasında yer almıştır.

Asharq Al Awsat gazetesinin 20 Ocak sayısında, Ankara Toplantısına katılan muhalefet gruplarının büyük bir çoğunluğunun Astana'ya katılacaklarını bildirdiklerini kalanların ise katılıp katılmayacaklarını bilahare bildirecekleri yer almıştır.

Astana'dan umut verici ve olumlu sonuçlar alınacağı yönünde fikir beyan edenlerin yanı sıra herhangi bir başarı elde edilemeyen 2012 ve 2015'deki Cenevre Konferanslarının bir tekrarı olacağı yönünde fikir ileri sürenler de var. Bu bağlamda Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov 18 Ocak'ta Rus ajansına yaptığı açıklamada, "Bazı AB ülkeleri sürecin dışında kaldıkları için konferansı baltalamak istemektedirler" dedi.

Ayrıca Lavrov, "BM dahil uluslararası camianın bugüne kadar düzenlediği görüşmelere siyasi gruplar ve ülke dışında yaşayanlar davet edildi, eksikliğin sahada durumu belirleyenlerin masada yer almamalarından kaynaklandığını" belirtirken "Batı hep önce Esad gitmeli sonra masaya oturulmalı tutumu izledi. Biz Türkiye ile bu kördüğümü çözdük" diye sözlerine eklemiştir. Aslında Rusya Türkiye'nin desteğiyle sahadakilerin sürece katılması inisiyatifini ortaya koyabilmiştir.

Esad ise önceleri Astana'da her konuyu müzakere etmeye hazır olduğunu belirtirken 19 Ocak'ta yaptığı açıklamada muhalefet gruplarının silahlarını bırakmalarını ve siyasi konuların tartışılmayacağını ifade etmesi düşündürücüdür.

Astana'da;  Esad rejimini daha önce Cenevre'deki barış görüşmelerine katılan Suriye'nin BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi, muhalifleri ise İslam ordusunun önemli isimlerinden Muhammed Alluş'un temsil edeceği bildirilmektedir.

Astana'da rejim temsilcileriyle muhalefet arasında müzakere doğrudan yapılamadığı takdirde arabuluculuğu BM yerine Rusya ve Türkiye'nin yapması gündemde yer almaktadır.

Küresel güçlerin negatif yönden harekete geçmelerine rağmen Astana Konferansı'nın BM'nin 8 Şubat'ta gerçekleştireceği III. Cenevre Konferansı için önemli bir adım teşkil edeceği düşüncesindeyim.

Her ne kadar Türkiye ve Rusya garantörlüğünde ABD'nin dahil olmadığı bir girişimle Suriye'de ateşkes gerçekleşti ise de bize göre ABD'siz ne Suriye'de ne de bölgede uluslararası bir mutabakatın sağlanmasında zorluklarla karşılaşılacağı hususu göz ardı edilmemelidir.