Ata ve ite dair...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ operasyonlarında gelinen olumsuz noktayı ifade etmek için "At izi, iti izine karıştı" deyince havuz medyası kalemşorlarının birden dilleri çözüldü ve "Kurunun yanında yaş da yanmasın" demeye başladılar. Yaşanan haksızlıkları dile getirmek için illa da yukarıdan işaret mi gelmesi gerekir, diye soralım ve biz konumuza yani ata ve ite dönelim.

At ve it (köpek) iki semboldür. Genellikle biri müspeti (olumlu) diğeri menfiyi (olumsuz) temsil eder. At ve it üzerine birçok atasözü ve deyimimiz var. Bugünkü yazımızda onlardan bazılarına işaret ederek sosyal hayatımızın bu iki sembolle (at ve it) nasıl karakterize edildiğini dikkatlerinize sunmak istiyoruz.

Önce o malum söz: At izi, it izine karışmak. (Toplum, iyi ve kötü kişilerin ayırt edilemeyeceği kadar kargaşa içine düşmek.)

Bu topraklarda at da var, it de. Her şey zıddıyla kaim olduğuna göre iyiler de olacak kötüler de... Bunlar normal, anormal olan, iyilerle kötülerin, suçlularla suçsuzların birbirine karışması, ayırt edilemez hâle gelmesidir.

Peki, toplum bu duruma nasıl düşüyor, diyeceksiniz. İzah etmeye çalışalım.

Ata yakışan asalettir, dürüstlüktür, ite yakışansa yaltaklanmak. Efendisinin pabuçlarını yalamak ite ne kadar da yakışır değil mi? İşte bu noktada siz nefsinize mağlup olarak liyakate değil de sadakate (dalkavukluk) itibar eder ve gemi ata takacakken ite takarsanız (Köpeğe gem vurma, kendini at sanır) it kendini at zannedeceği için atla it karışır, kargaşa çıkar, kim iyi kim kötü, kim suçlu kim suçsuz fark edilemez.

Atla arpa dövüştürülür yani birbirlerinden ayrılmaları mümkün olmayan arkadaşlar arasına fitne-fesat sokulursa, daha açık bir ifade ile itirafçılar, muhbirler ve gizli tanıklar meydanlarda at koşturmaya başlarsa elbette at izi, it izine karışacaktır.

Diğer taraftan ata et, ite ot misali, kişilere kendi alanları ile uzaktan yakından ilgisi olmayan hak etmedikleri görevler tevdi ederseniz; at, sahibine göre kişneyeceği için mansıp sahipleri hakkı-hakikati gözetecekleri yerde, kendisini o göreve getirenlerin ağzına bakarlar. O ne derse -doğru mu, yanlış mı olduğunu düşünmeden- hemen yerine getirirler. Böylece doğru yanlışa kurban edilmiş olur ki kargaşa başlamış demektir.

At yedi günde, it yediği günde belli olurmuş. Üst görevlere gelebilmek için bilgi ve tecrübe gerekir, bu da zamanla kazanılır. Yüksek makamlara adım adım değil de uçarak gelenlerin omuzlarında sorumluluk yerine davul vardır, tokmaksa başkalarının elindedir. Bu da gayet tabii huzursuzluğa yol açar.

At izinin, it izine karışmaması için önce iyi bir sistem kuracaksınız (demokrasi) sonra da ehil kişileri iş başına getireceksiniz. Ata eyer gerek, eyere de er gerek atasözümüz bu gerçeği çok güzel ifade etmektedir.

Aslında sözü uzatmaya gerek yok. Ata binmeden ayak sallayanların, at çalındıktan sonra ahırın kapısını kapayanların ve nihayet deyneksiz dolaşmak için itsiz köy arayanların hüküm sürdüğü bir toplumda at izinin, it izine karışmaması mümkün değildir vesselaaam...

Yazarın Diğer Yazıları