Atatürk olsaydı Emirli ve Musul’a inmişti

İki üç gündür aklımdan çıkaramadığım bir fotoğraf var. Küçük bir Türkmen kızı ağlıyor, başında eski bir başörtü, sırtında eski giysiler, ayağında kırmızı çoraplar, bir ayağında terlik. Terlik de ötekiler de bir şeye benzemiyor.

Allah’a nasıl cevap vereceklerini bilemediğim bu grup Türkmenleri çöl sıcağında işte böyle ağlatıyor. 
Atatürk olsaydı böyle mi yapardı?
Mübadele ile Türk vatanını Türklerle doldurmak gibi milli ideolojinin sahibi olmuştu. Kafkasya’dan Suriye’ye, Libya’dan Çanakkale’ye kadar savaşmıştı. Çok kitap okuyan bir örgütçüydü. Müthiş bir aydındı. Bu  yüzden de tüm kararlarında isabetliydi. Koskoca Birinci Dünya Harbi, İstiklal Savaşı, Çanakkale Savaşı... Bunların üstesinden gelmiş, dahası kongreler düzenleyerek ve halk kuvvetleriyle iş birliği ederek emperyalist dünyayı dize getirmişti. Cumhurbaşkanlığını da sadece Meclis’in alkışlarıyla kutladı. 

***

Şimdikilere bakın. Hiç bir isabetli karar ve başarıları olmadığı halde, atlı birliklerle ve yedi düvelin ikinci ve üçüncü derecesindeki yetkilileriyle cumhurbaşkanı töreni düzenliyorlar. Mahalle düğünü gibi. Atatürk, İran Şahı’ndan İngiltere Kralı’na kadar bir çok misafiri arabasında ve frak giyerek karşıladı. Onların yanında vakarla oturdu. Hiçbir ülkeye gitmedi.
Peygamberimizin kabrini Selefilerin yıkacağını duyunca ‘Ordumla aşağı iniyorum, dikkatli olun’ diye onlara haber yolladı. Şimdi bizim Türkiye Cumhuriyeti sayılabilecek konsolosluk mensuplarımız teröristlerin elinde ve nerede oldukları bilinmiyor. Çare olarak yayın yasağı koyuyorlar.

***

Bunların Dışişlerindeki başarılarına gelince(!); Suriye’yi kan gölüne çevirmek, Irak’ın milli tavırlı liderini alaşağı etmek, Libya’ya refah getiren bir liderin linç edilmesine sebep olmak, terör örgütlerine sınırlarını açıp silah yardımı yapmak, tedavileriyle meşgul olmak.
Daha önce de bunları yapabilmek için milli ordumuzu tasfiye amacıyla içeri atmak.
Ankara’yı imar eden Atatürk’ün yeşillendirdiği ve Ankaralılara gezinti mekanı yaptığı bir alana saray dikmek, kupon arsalar alıp, kaçak villalar yapmak, kara para aklamak, oradan gelenleri evlerde biriktirmek, bu konuda takibat yapmak isteyen polisler için gerekirse çatışın talimatı vermek. İki cümleyi bir araya getiremeyen İçişleri Bakanı’nı yeni kabinede nereye kaydıracağım diye uğraşmak. Analar ağlamasın yaveleriyle Türkiye’yi hipnozlamak ve hâlâ analar ağladığı halde buna devam etmek.
Bunaldım, yazamayacağım artık... 

Yazarın Diğer Yazıları