Atatürk yaşasaydı ABD'ye gitmezdi

Atatürk yaşasaydı ABD'ye gitmezdi

...Türkiye Devleti'nin 3 ağır topu; Genelkurmay Başkanı, MİT Başkanı ve Cumhurbaşkanı sözcüsü, çantalarında "YPG'ye verilen Amerikan ağır silahlarının PKK'ya nasıl aktarıldığını gösteren fotoğraflarla" ABD'nin başkentine gittiler.

Onlar fotoğrafları göstermek için bekleme odasında sütlü kahve içerlerken ABD Başkanı YPG'ye "ağır Amerikan silahlarının verilmesi iznini" imzaladı.

Türk Cumhurbaşkanı 16 Mayıs'ta Trump ile görüşmeye ve "Türkiye ile ABD'nin Ortadoğu'da birlikte hareket etmelerinin ne kadar faydalı olduğunu" anlatmaya gidecekti.

Amerikalı Trump! 6 gün bile beklemedi.

Atatürk yaşasaydı. Trump'a gitmezdi. Putin'e de yalvarmazdı. Hatay'a çıkardı. ..

Necati Doğru Sözcü

***

Türkiye'yi ayaklar altına alan bir karar

----

Erdoğan Trump'la görüşmeye hazırlanıyor. Açıkladığına göre 16 Mayıs günü Beyaz Saray'a gidecek ve Başkan Trump'a Amerikalı askerlerin PYD'lilerle çekilmiş fotoğraflarını göstererek "Bunlar ne?" diyecek. Erdoğan'a göre bir araya geldiğinde Türkiye'nin kırmızı çizgilerini Trump'a kabul ettirecek. Türkiye bu ziyareti heyecanla bekliyor.

 Uzun süredir "Eyyy Amerika" diye başlayan ayar vermelerin sonucunu göreceğiz. Trump ikna olursa PYD'ye sürdürülen Amerikan desteği kesilecek. Peki, böyle mi olacak gerçekten?

Öyle olmasını umuyorduk ama Erdoğan'ın gezisinden hemen önce yaşanan bir gelişme bu beklentiye gölge düşürdü. Erdoğan hem görüşmeyi sağlama almak hem de Trump yönetimini önceden ikna edebilmek için devletin en önemli görevlilerini Amerika'ya gönderdi. (...) Heyet bir dizi görüşme yaptı. Bu görüşmelerden biri de Beyaz Saray'da gerçekleşti. Amerikan medyasının yazdığına göre üç önemli devlet görevlisinin Beyaz Saray'da bulunduğu sırada Başkan Trump'la koridorda karşılaştıkları ve ayaküstü konuştukları öğrenildi.

Ama bu ayaküstü konuşmadan hemen sonra öğrendik ki Başkan Trump meğer Türkiye'yi ayaklar altına alan bir karara imza atmış.

Karar şu; Amerikan yönetimi PYD'ye ağır silahlar ve zırhlı araçlar vereceğini resmen kabul etmiş. Başkan da kararı imzalayarak bunun hayata geçirilmesini istemiş. Şimdi tek prosedür kalmış. Bu karar Kongre'de görüşülecek kabul edilmesi halinde güçlü bir sevkiyat başlayacak.

Bu durumda Türkiye'nin en önemli "kırmızı çizgisi" bir imza ile tamamen yok sayılmış oluyor. Şimdi sormak gerek; Erdoğan eğer görüşme gerçekleşirse Trump'a ne diyecek? Kararı sineye mi çekecek yoksa bir takım başka tavizler aldığını düşünerek geri mi dönecek?...

Can Ataklı Korkusuz

***

Bu da diplomatik maganda

--------

Yoğun trafikte otoyollardaki emniyet şeridini kullananlar ve araçlarına sesli-ışıklı uyarı sistemleri takan magandalar bir dönem azalmıştı, yine sayıları artmış görünüyor.

Hürriyet'e gidip gelirken mecburen otoyolları kullanıyorum, her gün en az 50 araçta siren ve ışıklı uyarı görüyorum, emniyet şeritlerini kullananları saymak bile mümkün değil.

(...)

Önceki gün bu magandalara bir de diplomatik araç eklenmişti. Plakasını da yazayım: 34 CC 2764.

Araçta ışıklı uyarı ve siren vardı, trafiği altüst edip, insanları taciz ederek tabakhaneye gidiyordu.

Karayolları Trafik Kanunu ve yönetmeliği geçiş üstünlüğüne sahip araçları sıralıyor. Aralarında kordiplomatik araçlar yok. Sesli ve ışıklı uyarı işareti kullanma hakkına sahip olan araçlar da bu hakka sadece görev sırasında sahipler, keyfi olarak kullanamazlar. Görevdeyken de halkın can ve mal güvenliğini tehdit edecek şekilde kullanmaları yasaktır.

Viyana Sözleşmesi de diplomatların, bulundukları ülkenin kanunlarına ve nizamlarına uymak zorunda olduklarını hüküm altına alıyor. Trafik cezalarından da muaf değiller. Peki bu diplomatik maganda, bu cesareti nereden buluyor?

Çok basit: Biliyor ki İstanbul'un polisleri, böyle araçları durdurmaya, ceza yazmaya, trafikten engellemeye cesaret edemez.

Dışarıdan baktığınızda afra tafralarından yanlarına yaklaşamayacağınız vali, emniyet müdürü gibi yetkililer, görevlerinin gereklerini yerine getirme konusunda titiz davranmıyorlar. Görevdeki polis memurları da "Başım derde girer, amirlerim de beni korumaz" diye düşünüp bu tür ihlalleri görmezden geliyorlar. Ve koca İstanbul, bu nedenle bir trafik magandaları cenneti haline geliyor.

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet

***

Partili memur

--------

Cumhurbaşkanı'nın, yeni anayasa uyarınca partiye üye olmasıyla bütün bir devlet baştan aşağı tarafsızlığını kaybetti.

Cumhurbaşkanı'nın taraflı olduğu bir  ülkede, devlet memurunun da tarafsız olması beklenemez.

Oysa 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 7. maddesi "Tarafsızlık ve Devlete Bağlılık" başlığını taşıyor... Madde şöyle:

"Devlet memurları partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayrım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar."

Bu memur kimliği ve anlayışı artık tarihe karışıyor. Gidişat, tarafsız devlet memuru yerine taraflı parti memuru  yönünedir.

Böyle bir sistemde memur atacağı her adımda, devletin çıkarlarını değil, yukarının bu olaya nasıl bakacağını düşünerek karar verecektir...  Çünkü görevde kalabilmenin ve yükselmenin yolu budur...

İktidarın il ve ilçe başkanları kral olacaktır... Devlet memurlarına onlar komuta edecektir...

Bir il veya ilçede başı derde giren vatandaşın sorununu partili vali veya kaymakam, partili emniyet müdürü, partili savcı ve yargıç çözecektir.

Nasıl çözeceklerini varın siz tahmin edin!

Melih Aşık Milliyet

***

Danıştay polemiği...

---------

Danıştay Başkanı iktidarla muhalefet arasında uzun süredir devam eden siyasi tartışmaya katıldı...

Polemiğe girdi...

Yüzde 51.4 evet oyu ile kuvvetler ayrılığı ilkesinin daha da belirgin hale geldiğini iddia etti ama..

Kuvvetler ayrılığının nasıl daha belirgin hale geldiğini söylemedi..

***

Danıştay Başkanı, 'Çıkarılan KHK'larla kişilerin temel hak ve özgürlüklerine amaç dışında herhangi bir sınırlama getirilmemiştir' dedi..

Bu kadar iddialı bir söz sarf ettiğine göre..

Danıştay Başkanı memurlukla ilişiği kesilen, üniversiteden atılan veya tutuklanan tüm kişilerin dosyasını incelemiş olmalı..

Hapisteki gazeteciler için ne diyor.. Mesela tutuklu Cumhuriyetçiler için!

İcranın başında olanlar bile bu kadar iddialı konuşmuyor...

Mehmet Tezkan Milliyet

***

Erdoğan'ın ziyareti gözden geçirilmeli

----

(...)

"DEAŞ'a karşı en büyük müttefikimiz" dediği PYD-PKK'yı korumak, o bölgelerden çekilmelerini engellemek için Türkiye'nin karşısına dikildi.

Türkiye'nin Rakka operasyonuna katılmasını "petrol zengini bölge PYD'ye geçsin" diye istemeyen ABD şimdi onlara ağır silah yağdırıyor, Türkiye Suriye'ye geçmesin diye sınıra zırhlılar diziyor.

Bu durumda Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD'ye gittiğinde, acaba Trump nasıl bir teklifle masaya gelebilir?

"Biz Suriye ve Irak'ta özerk Kürdistan bölgeleri için destek veriyoruz, Irak'ta Kerkük'ü bile ele geçirdiler, siz de 'illere özerklik' verin" mi diyecek?

Birçok kez yazdım, Barzani'nin "PKK'ya karşı" görünmesi de aynı politikanın parçasıdır.

Cumhurbaşkanı'nın ABD ziyareti gerçekten de tekrar gözden geçirilmelidir.

Güngör Mengi Vatan

***

Meydanı boş bulan itler!

---

Atatürk'e ve onun muhterem ailesine saldırıp duruyorlar! Bazı utanmaz yayın organları da bu şerefsizleri "Tarihçi" diye tanıtıyor, İstanbul Üniversitesi de bu tip sapıklardan birini konuşmacı olarak davet ediyor!

İnsan cahil olabilir, bilgisiz olabilir, eğitimsiz olabilir ama bir de "vicdan" denilen bir haslet vardır. Bunlarda vicdan da yok! Ahlâktan yoksun, iftiracı yaratıklar bunlar...

Rahmi Turan Sözcü

***

O da konuyu inceleyecektir!

***

Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı görüşmeyle ilgili olarak bilgi verirken, "Rus askerleri ile YPG'lilerin birlikte çektirdikleri fotoğraflardan duyduğum rahatsızlığı ilettim" diyordu. Putin de bu şikâyet karşısında, "Bizim askerlerimiz böyle bir şeyin içinde olamaz, inceleyeceğim" demiş.

(...)

Benzer ifadelerin ABD Başkanı Trump ile yapılacak görüşme sırasında tekrarlanacağından eminiz.  O'na da fotoğraflar sunulacak ve sanki "hiç bilmediği" bir şey anlatılıyormuş gibi bilgilendirilecektir.

Muhtemelen O da, "Amerikan askerleri böyle şey yapmaz konuyu inceleyeceğim" diyecektir.

 Sonrasında ise büyük bir olasılıkla, "Bundan sonraki süreç Sayın Trump'a kalmıştır" değerlendirmesi yapılacaktır.

Zeki Ceyhan Milli Gazete