Atatürk'ün dansını diline dolayanlara...

Medyada-sözde “aydınlar” âleminde birtakım adamlar var; tarihin çöplüklerini eşeleyip, Mustafa Kemal Atatürk’ü, akıllarınca, “vuracak” tezvirat malzemesi arıyorlar... “Acaba Mustafa Kemal aleyhinde gizli sırlar vb. bulabilir miyiz” diye, özel hayatını, ailesini, yakın çevresini karıştırıyorlar. Mesela Mustafa Kemal’in anı defterinde acaba, neden, iki günün kaydı yok diye altında bir şeyler arıyorlar! Açıkça söylemeseler de, “Mustafa Kemal’in zaafları” vardı demek istiyorlar...

Hemen söyleyeyim; Mustafa Kemal, ne bir  “Tanrı” idi, ne de dokunulmaz bir tabu! O, insancıl zaafları, hataları ve sevaplarıyla, kendi deyimiyle, “vücudu şimdi toprak olmuş bir fani” - Ama çok büyük bir  “fani”! Ne yaptıysa, milletinin gözleri önünde yaptı, halkın ortasında yaşadı. İçki içerdi, kadınları severdi, -ama çocukları da çok severdi. En büyük acısı kendisinin bir çocuğu olmamasıydı!
Bütün bunlarla, Mustafa Kemal Atatürk, tarihin zamanımızın, en büyük adamlarından biriydi... Lord Kinross’un dediği gibi, savaşta-devlet idaresinde-dış ilişkilerde, bunlardan bir tekinde başarılı olsa bile, gene “büyük adam”  olurdu!

Şimdiye kadar dışarıdan ve özellikle içeriden, O’nu, heykellerinden, fotoğraflarından başlayarak yıkmaya çalıştılar, ama yıkamadılar, milletin sinesindeki Atatürk sevgisini yok edemediler! O’nu, her vesileyle, Anıtkabir’de tavaf edenler, O’ndan yardım isteyenler, oraya devlet zoruyla gitmiyorlar; son umutları O!

Atatürk, tabii ki bir “ilah” değil, ama  “O’nu sevmek”  bizler -milyonlarca Türk- için çok anlamlı ve özel bir durum. Türkler, Türkiye ve TC durdukça onu hep bu anlayışla sevecek... Evlerinin duvarlarını O’nun resimleri süsleyecek!

Alanlardaki heykellerine, okul bahçelerindeki büstlerine gelince; sevmeyenlere ve düşmanları bunları yıkmak isteyeceklerdir... Bu Cumhuriyeti yıkmak isteyenler, önce, TSK’dan ve Atatürk’ten kurtulmak isterler! Fakat bunlar da, Türk gençliğine ve ordusuna emanet!

Atatürk’ün, milleti indindeki saygınlığını, pespaye, süfli dedikodularla, sinsice yok etmeye çalışan, dedikoducu “çokbilmişler-ukalalar”, eğer Atatürk olmasaydı, bilmem şimdi nerelerde olurlardı. Layık oldukları gibi yabancıların tuvaletlerini temizliyor olacaklardı!

Bu dedikoducuların en önde geleni Engin Ardıç (Galatasaray Lisesi’nde arkadaşlarının ona taktıkları lakabı, o arkadaşlarına sorsun!) adlı bir yazar müsveddesi, kendi deyimiyle ağız kokularını etrafa saçıyor!

Başlıca merakı-malzemesi süfli dedikodular; “Yok Atatürk anasını sever miymiş? Atatürk tango sever miydi?..” Aklınca bunları yazmakla, hem çokbilmişliğini - “ıvır zıvır bilgiçliğini” gösterecek, hem de aklı sıra bunlardan Atatürk’ün bir zaafını, sırrını ortaya çıkaracak!

 “Atatürk tango sever miydi?”  diye sormak, kendi deyimiyle “kel alaka” . Atatürk tango da severdi, vals de yapardı. Safiye’yi, Münir Nurettin’i sever, Schubert’ten hoşlanır ve de herkesin önünde vals de yapar, harmandalı da oynardı! Ama ne bunlar ne de aksi, Atatürk’ün büyüklüğünden hiçbir şey götürmez!

Ve Ardıç’a sormalı; TC nasıl kurulacak, devrimler nasıl yapılacaktı? Bazı yazarların, aydınların, “ulemanın” cevaz vermesiyle mi veya “yüzde 47 oy çoğunluğu” ile mi?
Ardıç, son olarak “Bursa Nutku” na, Mustafa Kemal’in gençliği gerektiğinde göreve çağıran ünlü Nutuk’una dil uzatmış... Bu ayrı bir yazı konusu; ama bakın  -bu kışkırtıcı-  adam zehrini nasıl dökmüş: “Yoksa hıyarlık, Atatürk’ü peygamber, sözlerini hadis-i şerif, resimlerini ikona, Büyük Nutuk’u kutsal kitap, Çankaya’yı Kâbe, Anıtkabir’i de türbe gibi görmekle mi başlıyor?” Yani Atatürk’ü sevmek  “hıyarlık” !

Engin Ardıç, Atatürk’ün “yakın çevresine” -babamın da dâhil olduğu, “mutat zevata”  da dokundurdu. Atatürk “ün “bu çevreden” kurtulamadığından yakındı! Eğer, Atatürk, “o çevreden” kurtulmak isteseydi, bunu da çekinmeden yapardı. Ama tecrübeleriyle sabit; bir tehlike karşısında, bu “mutat zevat”, vücutlarını O’na siper ederek koruyacaklar ve öldüğü dakikaya kadar da başından ayrılmayacaklardı! Merak bu ya; bu zevat Kurtuluş Savaşı’nda, Mustafa Kemal’in yanında mücadele ederlerken, Ardıç’ın dedeleri neredelerdi?

Yazarın Diğer Yazıları