Atatürk’ün mirasına nasıl ihanet edildi?

Atatürk’ün görüşlerini yanlış uygulayanlardan söz edeceğim bugün. Atatürk’ten sonra toplumumuzun yaşantısında ve fikir yapısında her şey tedricen değişikliğe uğradı. Açıkçası, Atatürk’e ve ilkelerine ihanet edildi. Cumhuriyetimizin temel taşı olan Türk kültürüne ve Türk milliyetçiliğine sırt çevrildi. Türk’ün sembolü Bozkurt’a öncelik veren paralarımız, pullarımız değişti. Eğitim müesseselerimiz köksüz inkârcılara teslim edildi. Okullarımızda, halk evlerimizde ve konservatuvarlarımızda Türk Kültürü ve Sanatları, yerini yabancılara terk etti. Radyolarımızda Türk musikimiz dinlenemez oldu. Her yanımızla yabancılaşma yarışına girdik ve köklerimizden ayrıldık. Yerli malı kullanma ilkemizi, ihtiyacımızdan artan parayı biriktirme alışkanlığımızı israf ve faiz ekonomisi ile değiştirip “har vurup harman savurduk”. “Köşeyi dönme”yi gaye edinerek, üretim yerine para ile para kazanıp, tüketime öncelik verdik.
Harf inkılâbımız dolayısıyla mecburen meydana gelen Türk kültür eserleri boşluğunu doldurmamız gerekirken, bunun yerine dünya klasiklerinin bütününü dilimize çevirerek yeni nesillerimize yabancı tohumları bolca serptik, kütüphanelerimizi Türk kültür eserleri yerine greko-romen kültür eserleri ile doldurduk. Kaynaklarımızı Atatürk’ün milliyetçi görüşü dışında ve hatta karşısında kullandık.
Bütün bu kötü gidişlerimizde ve bu yıllardan sonraki yanlışlıklarımızda, en büyük rolleri kimler üstlendi biliyor musunuz? Aydın dediğimiz köksüzlerle, içimizdeki yabancı unsurların dış ülkelerdeki sermaye sahiplerinin işbirlikçileri, milli davamıza gönülden inanmış politikacılar ve bizim için kötü olan her şeyi destekleyen yazılı ve görüntülü medya mensupları ile sanatkâr kılığına giren soytarılar.
Toplum olarak, milli kültür yerine yabancı kültürlerin tesirinde kalarak Atatürk’ümüzü bile yanlış değerlendirdik ve Lenin gibi, Mao gibi “Devrimci” ilan ettik. En büyük şarlatanlıkları yine Onun adını kullanarak yaptık  Milliyetçi Atatürk’ümüzün görüşlerini bile yanlış değerlendirdik. Atatürk devrimci  “deviren-yıkan-inkârcı” değil, inkılâpçı  “tekâmül-ilerleme”cidir.
Yıllar geçti, fakat huylu huyundan vazgeçmedi. Sovyetler Birliği’nin dağılıp komünizmin iflas ettiği 1990’lı yıllara kadar, 1 Mayıs’larda Taksim Meydanında orak-çekiçli bayraklarla, Lenin’in-Stalin’in-Karl Marks’ın afişleri ile yürüyüş yapanlarımız çoğunlukta idi. Hâlbuki Atatürk’ümüz “Komünizm Türklüğün en büyük düşmanıdır. Görüldüğü yerde ezilmelidir.” demişti. Kızılay Güven parkta ve Kurtuluş parkında bu ifade levha halinde asılı iken, ben de orta okul öğrencisi idim ve okuduğumu bugünkü gibi hatırlıyorum.
Türk Dünyası’nın meselelerine vakıf Bozkurt Atatürk’ümüzden sonra, Onun makamına günümüze kadar kimleri laik gördük? Bir düşünün... O, “Bir gün Sovyetler Birliği dağılabilir. Orada kanı bir kardeşlerimiz vardır. Onlara yardım etmek için hazırlıklı olmalıyız” mealindeki Turancı görüşü, uçmağa varmasından altı yıl sonra, 1944 yılında İsmet İnönü, “Turancılık fikri, son zamanların zararlı ve hastalıklı gösterisidir. Vatanımızı bu yeni fesatlara karşı kuvvetle müdafaa edeceğiz.” diyebilmiştir. On dört yıl sonra 1952’de Celal Bayar da, yurdumuzun her köşesinde kültür milliyetçiliği yapan, benim de Ankara Şubesi Başkanı olduğum, Türk Milliyetçiler Derneğimizi medyanın yardımı ile kapatmıştır.
1990’lı yıllarda, Sovyetler Birliği ordusu Bakü’ye girip Azerbaycanlı kardeşlerimize katliam yaptığı günlerde bizler Taksim’de toplanıp, Sovyet Konsolosluğu’na siyah çelenk bırakırken, Turgut Özal “Bunda üzülecek ne var. Onlar Şii, Biz Sünniyiz” demişti. S. Demirel ise, aziz Milletimizi öz ordumuz ile iki kez karakolluk etti. enflasyon felaketinin en büyük müsebbibidir.  “Kızıl Ordu” edebiyatı yaparak Elçibeyi yalnız bırakan O’ndan yaralıları taşıyacak iki helikopteri esirgedi. Ve milyonlarca Doğu Türkistan Türkü’nün kanına giren Çin Halk Cumhuriyetinin Başkanına Devlet Nişanı verdi. Sonrakilerin suçu daha büyüktür.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları